Ligde kalma yolunda kritik bir virajdı Kayseri..

Alınacak puan ya da puanlar umutları da tazeleyecekti..

Son 4 haftada 12 puan kaybedip, ligin dibine adeta demir atan Kırmızı Şeytanlar, zorlu Kayseri deplasmanına ‘ölüm kalım maçı’ olarak bakıyordu..

Nitekim kaybedilecek puan ya da puanlar, ligde kalmayı mucizelere bırakıyordu..

Bu nedenle de Kayseri’den mutlaka puan almak gerekiyordu..

Kayseri cephesinde de durum farklı değildi..

Avrupa’da var olmak için ligde puan savaşı veren Kayserispor da, Mersin’e acımaya hiç ama hiç niyeti yoktu!.

Her iki tarafta da hedef ve beklentiler yüksek olunca; ortaya da tansiyonu yüksek bir maç çıktı..

Sinirler gerildi, tansiyon yükseldikçe yükseldi, sonuçta da istenmeyen olaylar patlak verdi!. 

‘Futbol terörü’ asla ama asla kabul edilemez!.  Kayseri Escort İçin: 

Görevi güvenliği sağlamak olan bir polis memurunun, saha içindeki futbolcuya karışma yetkisi yok!. Hele ki, sahada futbolcular arasındaki ‘puan mücadelesi’ devam ederken asla!.

Peki ya adeta bir organize şebeke gibi zamandan çalan ‘top hırsızları’na ne demeli?.

Kayserili taraftarların çirkinliklerine?.

Kadir Has Stadı’nda yaşananlar asla ama asla kabul edilemeyecek kadar çirkin bir olay!.  

Ama o gün Kayseri’de yaşananlardan ders almak gerek!.

Bir kentin takımı için nasıl kenetlenmesi gerektiğini ortaya koydu Kayseri..

Yönetiminden teknik direktörüne, futbolcusundan taraftarına, malzemecisinden top toplayıcısına kadar çok iyi organize olmuştu Kayseri..

Kent takımına sahip çıkmış, kulüp de kurumsallaşmasını tamamlayıp, başarıyı sağlam bir zemine oturtturmuş..

Tesis ve stat desen 10 numara..

Peki ya Mersin’de tablo ne?.

Yönetim ile taraftar birbirine sırt çevirmiş..

Adeta ‘düşman kardeşler’i andırıyor..

Teknik direktör ne yapacağını bilmez halde çaresizleri oynuyor..

Sahadaki futbolcularda ise, inanç ve umudun zerresi yok..

Paralı asker gibi koşturup duruyorlar adeta bal yapmayan arı gibi..

Forma aşkına, arma adına oynayan yok..

Herkes ‘bu maç bitse de gitsek’ havasında..

Kent desen zaten takımdan umudunu çoktan yitirmiş..

Kurumsallaşma, tesisleşme desen esamesi bile okunmuyor..

Peki böylesi bir ortamda nasıl başarı bekleyebilirsiniz ki!.

Maç Kayseri değil de, Mersin’de oynanmış olsaydı; Kadir Has Stadı’nda yaşananların Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’nda yaşanmayacağının garantisini kim verebilirdi?.

Tamam Mersin’in cefakar taraftarları, dik bir duruş sergiler bu kadar çirkinleşmezdi ama rakibi ve hakemi baskı altına almak için kuşkusuz her şeyi yapardı..

Çünkü Mersin İdmanyurdu sevdası ağır basardı..

Futbolcular da taraftardan etkilenir ve maçı bir ‘onur savaşı’na döndürüp, kazanmak için ne gerekiyorsa yapardı..

Sahi yapar mıydı?.

Tribünlerdeki bölünmüşlüğü gördükçe bundan da pek emin değilim!.

Kendi sahamızda oynadığımız maçlara bir bakın!.

Koca sezonda rakibi taraftarımızla baskı altına alıp, kazandığımız bir tek maç bile var mı?.

Tamam Kayseri’de yaşananları kınayacağız ama onlardan ders almamız gereken olumlu şeyleri de dikkate almak zorundayız..

Daha önümüzde 10 maç var!.

Kazanılacak puan ya da puanlar..

Rakipler de elbet puan kaybedecek..

Ama yola kaldığımız yerden devam edebilmek için önce inanmak gerek..

Yöneticisi de, teknik direktörü de, futbolcusu da, taraftarı da inanmamalı ve umudunu asla kaybetmemeli!.

Her şeyden önemlisi kent, Mersin İdmanyurdu için birbirine kenetlenmeli..

Düşmanlıkları, kırgınlık ve küskünlükleri bir kenara bırakıp, Mersin İdmanyurdu için birbirine sarılmalı..

İşte o zaman karanlıktan aydınlığa çıkabiliriz..

Aksi takdirde Süper Lig’e veda etmek kaçınılmaz olur..

Onca emek de boşa gider..

Karar sizin!.