Türkiye'nin diğer kentleri gibi Mersin de aslında ve deyim yerindeyse tam bir 'planlar mezarlığı' dır.
Elbette öncesi de vardı ama bu alanda en çarpıcı öykü, 1935' lerde davet edilen Jansen' e yaptırılan planın başına gelenlerdir.
O planı en küçük detayına kadar okuyan, sindiren biri olarak iddia ederim ki, Jansen 150 yıllık Mersin' in gelmiş, geçmiş en iyi, en kapsamlı, en vizyoner, en öngörülü çalışmasını yapmıştır. Yine gönül rahatlığıyla diyebilirim ki bunca yağmalamaya, yıkıma rağmen bugün bile Mersin ve Tarsus' u yaşanır kılmanın en sağlıklı yolu o 1935' lerin koşullarında oturup tasarlamış olsa bile Jansen planını tozlu raflardan indirip hayata geçirmekten geçer.
Geçer geçmesine de, kurgulayanından yönetenine kadar Mersin'e yön ve rol biçenlerin, model önerenlerin, geleceği inşa ettiğini söyleyenlerin böyle bir derdi var mı?
Yok...
Olmayınca da kim ne yapsın 1935' te 1975' in Mersinini düşleyen Jansen planını...
Jansen' in onca emekle ortaya koyduğu çalışmayı ellerinin tersiyle itenler, 1950' lerde, 60, 70' lerde ve günümüze kadar sayısız planlar yaptılar... Tümünün tek ortak yanı vardı: Basra misali yakıp yıktıktan sonra yapılana kılıf uydurmak, işlenen günahları fetva misali kararlarla meşrulaştırmak.
Bu konuda 150 yıllık kent tarihinin en ibretlik öyküsü hangisidir derseniz, 2005' ten günümüze 100 binlik Çevre Düzeni Planı diye lanse edilen planın geçirdiği evreler, kısaca tanık olduğumuz inanılması güç serüvendir.
2005' te yapılan planın Danıştay' da iptal edilmesinin en önemli gerekçesi neydi biliyor musunuz? Plan sipariş edilip birilerine 700 milyar karşılığı yaptırılmıştı ama Danıştay'a dava açılınca anlaşıldı ki, planın nasıl yapılacağından tutun da ihale koşullarına kadar her şeyin çerçevesini çizmesi gereken yönetmelik ihale tarihinde henüz ortada yoktu.
Çevre Düzeni Planıyla ilgili ihale koşullarını da düzenleyen yönetmelik ne zaman yürürlüğe girdi dersiniz? 2008 yılında...
Bu arada açılan ihaleler, yapılan ödemeler, havaya savrulan kaynaklarla ilgili tek bir yetkili çıkıp ta "siz ne yapıyorsunuz, yönetmeliği olmayan işi hangi şart ve yetkiyle ısmarlarsınız " sorusunu sormadı.
Sormayınca da bugün tanık olduğumuz trajikomik senaryoyu 8 yıldır ağzımız açık izliyoruz, bu kafayla daha epeyi zaman da izlemeye devam edeceğiz.
2005' te Mersin' i sınır komşuluğu dışında ortak tek yanı olmayan Karaman' la evlendirenlere, bu kentin havza olarak birlikte olduğu Adana dururken zoraki Karaman nikâhının anlamsızlığını hem de o günlerde kaleme alan biri olarak, gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki, bugün yapılan çalışma da eskilerinden farksızdır. Ve "yangından mal kaçırmaktan" başka anlamı olmayan beyhude bir çabadır. 
O zaman soralım:
30 Mart 2014 tarihinde Büyükşehir sınırları il sınırları haline gelecek olan ve o nedenle Mersin' in il olarak tek başına 100 binlik çevre düzeni planını yapma yetkisinin Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığına geçeceği tarihe 6 ay kaldığını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bilmiyor mu?
Bilinmesine rağmen, akıbeti belli ve çöpe gitme olasılığı hayli yüksek bir iş neden ihaleye çıkarılıp avuç dolu para hangi mantıkla sokağa savrulur?
Sorunun temelinde 100 binlik Çevre Planına 2010 yılından beri sokuşturulmaya çalışılan nükleer santral ile ilgili Hükümetin ısrarı ve durumdan vazife çıkaran Çevre Bakanlığı bürokrasisinin çözüm diye geliştirdiği dayatma yatıyor.
Öyle olmasa Mersin-Karaman planıyla ilgili Danıştay kararı itirazı yapan TMMOB' a tebliğ edilmeden yeni ihale yapılıp, eski plandaki Mersin bölümü olduğu gibi "kes yapıştır" anlayışıyla sanki karşımıza yeni Mersin planı gibi çıkarılır mıydı? (Mersin-Karaman planı Danıştay 6. Dairesince 19.6.2013 tarihinde 2013/4312 sayı ile iptal edilmiş ve karar davacı TMMOB' a 21.10.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kısaca tıpkı TMMOB gibi Bakanlığın da iptal kararını öğrendiği tarihin bir kaç günlük sapmayla aynı günlere denk geldiğini bilmek için müneccim olmak gerekmiyor. Bu durumda sormamız gerekmez mi? Bakanlık planın iptal edildiğini ne zaman öğrendi ki, apar topar Mersin-Adana' yı evlendirip yeni iş yapılıyormuş gibi ihaleye çıktı? İhaleye çıkmakla da kalmadı, ihale süreci tamamlandı, işi yüklenen şirket oturup bir çırpıda 100 binlik planı hazırladı, Bakanlığa sundu, Bakanlık planı onayladı ve yasa gereği varsa Mersin halkının itirazlarını almak üzere askıya çıkardı. İster inanın ister inanmayın, yüz binlik çevre düzeni planının Danıştay' ca iptal edildiğine dair kararın TMMOB'a tebliğinden 15 gün önce 7 Ekim 2013 tarihinde yeni plan Mersin' de askıya çıkarılmıştı bile)
Boyacı küpüne daldırıp çıkarmaktan söz etmiyorum. Mersin ve Adana' nın geleceğini belirleyeceği söylenen ve yerel anayasa olarak tanımlanan bir çalışmadan ve bu çalışmayı adının önünde Çevre olan bir bakanlığın yapmasıdır söz konusu olan...
Nasıl olup ta, bu kadar kapsamlı bir çalışma bu kadar kısa zamanda bitirilir? Sorusunun kimi zihinleri kurcaladığını biliyorum. Sorunun çok basit bir cevabı var.
2013 planının Mersin bölümü nüfus projeksiyonlarından tutun, tüm ilçe ve beldelerle ilgili öngörülere kadar tıpa tıp aynı.
O kadar ki, 2008' de kapanıp en yakın ilçeye bağlanan belde belediyelerinin artık mahalle olduğu gerçeği bile görülmemiş ve o belde belediyelerinin 2025 nüfus tahminleri, gelişme dinamikleri ayrı ayrı ele alınmış.
2005' te başlayan plan çalışmasının nüfus projeksiyonlarının tüm il, ilçe, beldelerde en küçük küsurata kadar aynen yer alması "kes yapıştır" dışında nasıl mümkün olabilir?
Meraklısı internetten bulup indirsin ve 2006' da ilk kez askıya çıkan Mersin-Karaman ile 2013 Mersin-Adana planlarının Mersin bölümlerine göz atsın. Şaşkınlıkla görecek ki, iki plandaki tüm bilgiler birbirinin aynısı...
Sağlıklı bir çalışma yapılmış olsa, sineye çekip varsın, olsun diyeceğiz ama öyle bir tablo da yok karşımızda.
Termik santralle zehirlemeye hazırlandığımız ve çimento fabrikalarına kurban ettiğimiz Taşucu-Aydıncık arasındaki Akdere' yi 'turizmle geliştireceğiz' iddiasındaki bir planın inandırıcılığı olabilir mi?
Artık insan istilasından bitap düşmüş, ayak basacak yer kalmayan Kızkalesi beldesine "üniversite alanı" konduran bir plan var karşımızda ve biz de, yapan da, siparişini veren de kısaca hepimiz biliyoruz ki, aceleye getirilen çalışmanın eceli, ölü doğumla gerçekleşmiş...
Çevre Düzeni Planı ve Kızkalesi' ne Üniversite alanı demişken, o planlardan habersiz AK Parti Mersin Milletvekili Uzun' un Tarsus' a Üniversite müjdesine de değinmek gerekiyor.
İlk fırsatta hiç bir temele, plana dayanmayan, buram buram yerel seçim vaadi kokan Tarsus' a Üniversite mevzuunu da yazarız nasılsa...