Mersin'in en çok ziyaret edilen haber sitelerinin editörüyüm. Son dönemde haberlerde seçimlerin yaklaşmasıyla başlayan ve giderek artan bir yoğunluk var. Bu süreçte ve öncesinde bir çok belediye başkanının haberlerini kullanırken, gençler üzerinden verilen mesajlar dikkatimi çekti. Sanırım başkanlarımızın önümüzdeki seçimlerde gençlerden beklentileri oldukça yüksek! 

Haklılar genç kesimden gelecek oylar önemli tabi...

Yerel basında yaklaşık beş yıldır farklı gazetelerde görev aldım ve köşe yazarlığı yaptım. Bu süreçte bir çok belediye başkanının haberini yaparken, gençler üzerinden verilen mesajlar toplum tarafından takdir edilecek cinstendi. Peki ya bu mesajları okurken, doğruluğunu ya da güvenilirliğini hiç düşündünüz mü? Siz düşünürken, ben size yakın zamanda gerçekleşen bir anımdan bahsedeyim.

Çok yakında piyasaya çıkacak "Çizgilerini Arayan Zebra" adındaki Kişisel Gelişim kitabımın yayınlanma sürecinde geçenleri sizlerle paylaşmak istedim. Her genç gibi bir şeyler başarabileceğimi düşünüp, iki kız arkadaşım ile beraber yola koyulduk ve genç arkadaşlarımıza güzel mesajlar verebileceğimiz bir kitap yazdık. Bu yolculukta Mersin basını ve ulusal basın yanımızda olurken, yakın çevremizde bizden desteğini esirgemedi. Bu destek kısa zamanda etkisini gösterdi ve Mersin'de yayın yapan haber sitelerinde, radyo programlarında, ulusal basında ve sosyal paylaşım ağlarında büyük yankı uyandırdı. 

Ve bir gün saygı duyduğum bir büyüğüm tavsiyede bulundu.

"Mehmetcim tebrik ederim seni, belediye başkanları ile hiç görüştün mü? Belki onlarda kitabın için sana destek olurlar." dedi.

"Düşündüm ve tabi ya!" dedim. Mersin'den bir gencin böyle bir girişimde bulunması, çabası, hayalleri ve belki de yıllar sonra büyük bir yazar olmak için taşıdığı inancı belediye başkanlarının ilgisini çekebilirdi. Zaman kaybetmeden hazırlıklara başladım. Belediye başkanlarımızın ziyaretine gidecek, onlara kitabımızdan bahsedecek ve destek isteyecektim. Bu sırada rahatsızlığımdan dolayı bazı sorunlar yaşadım. Ama yinede görüşmelere gitmek için elimden geleni yaptım. 

İlk olarak Mersin Büyükşehir Belediyesi ile görüşmek için telefona sarıldım, kendimi tanıttım ve randevu istedim. Randevu taleplerimde olumsuz yanıtlar aldım. Bu sırada yakın çevremdeki gazeteci ağabeylerim ve değerli büyüklerim "Büyükşehir ile görüşmen çok zor!" dedi. Sanırım haklıydılar. Büyükşehir Belediye Başkanının bu gence ayıracak vakti yoktu. Neyse dedim, kısmet değilmiş. Bir kaç hafta sonra haberlerle uğraşırken Başkanın başarılı bir genci ağırladığını gördüm. Dank etti! Görüşmem için bir şeyler başarman gerekiyormuş! Bense henüz yolun başındaydım. Yolun sonunda bir şeyler başarsam da başkan ile aynı fotoğraf karesinde yer alma şansına sahip olacakmışım. Böylece Büyükşehir'in kapısı suratıma kapandı. O kapının arkasında benim gibi bir çok gencin hayallerinin kaldığının da farkındaydım. Yine de umutsuzluğa kapılmadım, çünkü henüz yolun başındaydım.

Bir kaç gün sonra Toroslar Belediyesi'ne gittim. Mersin sıcağına rağmen pantolonu giymiş, gömleği çekmiş bir de sıcakta yolculuk eklenince ter içinde kalmıştım. Eee başkan ile görüşeceksin, ağır olman lazım... Başkanın odasının bulunduğu kata çıkarken duvarlarda halkı benimseyen bir yazı vardı. Yazıyı şuan tam hatırlamasam da insana huzur vermeye yetiyordu. Neyse son kata geldim ve Başkanın odasından önce beni bir beyefendi karşıladı, kendisine başkan ile görüşüp görüşemeyeceğimi sordum. "Başkanın şuan burada olmadığını" söyledi. Daha sonra görüşmek için randevu alabilir miyim? dedim. "Bana söyle ne satacaksın?" dedi. Elimde satılacak bir şey yoktu. Kitabım için hazırladığım CV ve not defteri vardı sadece! Merdivenlerden çıkarken depolanan huzur, son katta kaçırılmak içinmiş ve üzülerek oradan ayrıldım.

Yine bir sabah erkenden kalktım, kendime çeki düzen verdim ve Yenişehir Belediyesi'ne doğru yola koyuldum. Özel kalemde sevecen, iyi bir insan karşıma çıktı. Kendisine üniversite öğrencisi olduğumu başkana bir CV bırakmak istediğimi söyledim. Kendisi Evrak-Kayıt'a gitmemi söyledi. Evrak Kayıtta da dilekçe yazılmam istendi. Şaşırdım, sanırım iş başvurusu yapacağımı sandılar. Daha sonra belediyeden dışarı çıktım, dilekçeyi hazırlamaya başladım. Bu sırada özel kalemdeki beyefendiyi dışarı çıkarken tekrar gördüm. Yanına giderek, "Merhaba ben sanırım yanlış anlaşıldım, iş başvurusu için gelmedim, bir kitap yazdım ve bu konuda başkan ile görüşmek istiyorum." dedim. Kendisi sağolsun yardımcı oldu, diğer gün erkenden gelmemi başkan ile görüştüreceğini söyledi. Mutlu bir şekilde oradan ayrıldım. Yalnız diğer gün heyecandan hastane randevum olduğunu, unutmuşum. Randevuya gitmeyerek sabahtan belediyenin yolunu tuttum. Başkan ile görüşmeye girdim. Kendisi"Evet buyur" dedi. Kendimi tanıttım, kitabım için hazırladığım CV'yi kendisine uzattım. CV'nin ilk sayfasına kısaca bir göz gezdirdi ve diğer sayfalarını okumadan "Ne istiyorsun?" dedi. Soruyla beraber sessizliğe ve çaresizliğe sürüklenmiştim. İlk sayfada kendimi ve kitabı tanıtmaktan başka bir şey yapmamıştım oysa... Başkana kendimi tam olarak ifade edemedim, çünkü "Yolcu yolunda gerek" mesajını çoktan almıştım.

Başım hafiften öne eğilse de, karamsar halimden bir an önce kurtulup, bu kez Akdeniz Belediyesi'nin yolunu tuttum. Belediyenin gençler için yaptığı çalışmaları haberler ile yakından takip eden biriyim. Orada kendimi ifade edebileceğimi düşündüm. Belediyeye gittim, başkanın yıllık izne ayrıldığını söylediler. Başkan yardımcısı ile görüşüp, görüşemeyeceğimi sordum. "Tabi bir alt katta" dediler. Gittiğimde misafirleri vardı, biraz beklemem istendi. Başkan yardımcısı ile görüşmemi sağlayacak bayan, bir süre sonra beni fazla bekletmemek adına cv dosyamı alıp, odaya girdi. Daha sonrada beni başka bir bölüme yönlendireceklerini söyledi. Beraber o bölüme gittik, görevli kişi ile kapıda karşılaştık. Kendisine cv'yi uzattım. Kısaca bir baktı, "Tamam değerlendirip, sizi bilgilendireceğim."dedi. O gün bugündür haber yok!

Hayal kırıklıkları ile süren yolculuğumda soluğu bu kez diğer belediyelerde almak yerine, belediyelerin yaptığı en iyi işlerden biri olan parkta aldım. Parkta otururken derin düşüncelere daldım. Kendi imkanlarımızla çıkarmaya çalıştığımız kitabın, belediyelerden alamadığı destekten çok, beni karşılaştığım ve gördüğüm muamele üzmüştü.


Unutmayın! Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini gençlere emanet etmiştir. Bir çok genç bu emanetin sorumluluğunu üzerinde hissederken, çevremizdeki makam sahibi insanların duyarsızlığı bizleri umutsuzluğa sürüklüyor. Benim anlattıklarıma benzeyen, hayal kırıklıklarıyla dolu hikayeler olduğuna eminim. Bütün bunların arasında gelecek seçimler için adaylığını açıklayan ve mevcut başkanların gençler için sıraladığı vaatlerini görürken, sormak istediğim bir soru var.

Gençlerden oy mu bekliyorsunuz? 

O halde düşüncelerimizi, duygularımızı ve görüşlerimizi dikkate almanızı öneririm. Unutmayın,"Gençlerin çabaları çoğu zaman anlaşılmak adınadır." İzin verin de kendimizi ifade edelim. 

Yolculuğumun bir sonraki durağında görüşmek dileğiyle...