Konu hakkında 15 yıldır o kadar çok şey yazıp çizdim ki, gerçekten sıkıldım, kalem oynatmayı bile artık canım istemiyor.
Ama öyle şeyler duyuyor, okuyorum ki, yeniden keşfedenlere bir kez daha anlatmak gerektiği düşüncesi baskın çıkıyor.
Erdemli civarına yapılacak Stol tipi hava alanına karşı çıktığımız 15 yıl öncesine gidecek değilim.
Baharlı yerine Kargılı yer seçimindeki isabetsizlik nedeniyle kamulaştırma uğruna havaya savrulan yüzlerce trilyona da değinmeyeceğim.
Ama her şey tamam denip yeni alan için ihaleye çıkılan günlerden başlayarak çok kısa da olsa kronolojik bir özet yapıp bugün geldiğimiz noktadaki dibe vuruşu, tek umut olarak dayatılan yeni çözüm formülünün arkasındaki tehlikeyi yazmanın hem zamanının geldiğine hem de sorumluluğuna inanıyorum.
**
Çukurova Havalimanı ihalesi 14 Aralık 2011 günü yapıldı. 16 firma dosya almıştı ancak tek teklif geldi masaya, tek zarf açıldı ve 357 milyon Euro (yaklaşık 500 milyon dolar) tutacağı varsayılan tesisi 36 ayda bitireceğini ve 9 yıl 10 ay 10 gün işlettikten sonra Devlete devredeceğini söyleyen talipliyle 25 Ocak 2012' de sözleşme imzalandı.
Sözleşmede üstlenici firmanın 6 ay içinde %20 öz kaynak dışında kalan %80 finansman için gerekli krediyi bulduğuna dair Banka garantilerini ibraz etmesi gerekiyordu.
Aradan geçen sürede yüklenici kredi arayışlarına çıktı ama devletin garanti ettiği yolcu sayısı 10 yıllık işletme süresiyle çarpıldığında ortaya çıkan tablo bankaları cezp etmiyordu, içerideki bankalar 'hayır' deyince yabancı kaynaklar, hatta ortak bulma yöntemleri denendi ama tüm kapılar fizibl görülmeyen projeye kapalıydı.
Bu durumda ihaleyi yapan Ulaştırma Bakanlığına düşen "6 ay içinde 400 milyon dolarlık kredi" bulduğunu tevsik edemeyen yükleniciye "kusura bakma" deyip teminatını irat kaydederek yeniden ihaleye çıkmaktı. İşin fıtratında! da bu vardı ama bazı yerlerde dile getirilen fıtrat burada seslendirilmedi.
O nedenle süreç normal mecrasında ilerlemiyordu ve ben 6 aylık sürenin dolduğu Temmuz 2012'den itibaren Havaalanı işi ne durumda, neden inşaat başlamıyor diye durmadan sızlanan yazılar kaleme alıyordum.
Ocak 2013' te dönemin Ekonomi Bakanı ve Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan yüreklere su serpen! açıklamayı Mersin' de yaptı ve "işi üstlenen şirketin kredi arayışının devam ettiğini, en kısa zamanda bu sorunu aşıp temel atma noktasına gelineceğini" söyleyiverdi.
24 Ocak 2013 günü Çağlayan' ın açıklamaları ardından kaleme aldığım makalede özetle şunları yazmışım*:
" Sözleşmede belli ki Bakan Çağlayan'ın atladığı ya da atlatıldığı bir ince ayrıntı var:
Tesisi yapacak konsorsiyuma Ulaştırma Bakanlığının kredi bulma için tanıdığı süre 6 ay ile sınırlı ve süre 25 Temmuz 2012' de sona erdi.  Sözleşme gereği zamanında kredi bulamayıp işe başlamayan konsorsiyumun verdiği teminat neden irat kaydedilmedi, sorun karşısında atılacak adım yok muydu? O soruların yanıtını bir yana bırakıp, iyi niyetle ve umutla o gün bugündür bekliyor tüm bölge...
Ağustos, eylül, geldi geliyor haberleriyle geçti ama 2013'e merhaba dediğimiz bugün bırakın dozerleri, kazma sesi bile duyulmadı havalimanının yapılacağı Kargılı' dan..."
Çağlayan' ı ve Havaalanıyla ilgili mazeretleri sıralamasını dinlerken tam bir yıl önce 26 Ocak 2012 günü sözleşme töreni sırasında dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım' ın yapımcıyla girdiği kıran kırana pazarlık ve 36 ay olarak öngörülen bitirme süresini 24 aya çekme konusunda vardığı mutabakat gelmişti gözlerimin önüne... (canlananlar bununla da sınırlı değildi, Bakan ile birlikte uçmayı çok seven birileri Havaalanının 24 aya bile kalmadan biteceğini hatta Haziran 2013'teki Akdeniz oyunlarına gelecek konukları bu havaalanında karşılayacaklarını söyleyecek kadar kanatlanmışlardı)
Bu arada Bakanlık bürokrasisi ile üstlenici firma arasında satrancı kıskandıran hamleleri izlediğimiz nefes kesen tartışmalara tanık olduk.
Örneğin şubat 2013'te DHMİ' den üst düzey yetkili, yer teslimi konusunda tarih vermenin kehanet olacağını,"Tarih belirlenmiş değil incelemeler sürüyor. Yer teslimi öncesinde bazı bilgi ve belgeler gerekiyor. Tarih konusunda her hangi bir şey söylemek kehanet olur" sözleriyle veciz biçimde anlatıyordu da, 'bazı belgeler' diye umursamadığı hissi uyandıran şeylerin kredi sağlandığına dair garanti mektupları olduğunu tahmin etmek zor değildi.
Yetkilinin açıklaması ardından söz sırası yapımcıdaydı. Firma koordinatörü, "Bankalardan kredi temin edemediler" şeklindeki iddiaları yalanlıyor, krediyi sağladıklarını, DHMİ' nin yer teslimini 10-15 gün içinde beklediklerini ifade ederek, teslimin ardından çalışmayı 20 ayda bitirmeyi planladıklarını anlatıyordu. (O gelişmeleri de "Havalimanı kâhinlere emanet" başlıklı yazıda ele almıştım, meraklısı http://abdullahayan.wordpress.com/2013/03/25/cukurova-havaalani-kahinlere-havale/ linkinden ulaşabilir.)
Mersin' in ve elbette benim derdim tarafların kayıkçı kavgasını andıran söz düellosunu izlemek değil, sonuçtu ve sözleşmenin açık hükümlerine rağmen o sonucu getirecek adım bir türlü gelmiyordu. "Ya kredi sağlandığı belgelenip yer teslimi yapılsın ya da ihaleyi iptal edip yenisine çıkın" uyarıları o günlerde o kadar sık dile getirildi ki, birileri artık duymak zorunda hissetti ve pek te beklemediğim hamle geldi.
28 Mayıs 2013 günü üç Bakanın katıldığı törenle Havalimanının temeli atılıyor, herkes yeniden duyduğu "36 ay süre var ama 20 ay içinde tamamlanır" müjdeleriyle mest oluyordu da, ben kafamı karıştıran asıl sorunun cevabını bulma derdindeydim.
Öyle ya, firmanın 'bulduk' dediği kredi gerçekten bulunmuş muydu? Bulunmadıysa sözleşmenin amir hükmüne rağmen nasıl olmuştu da yer teslimi yapılmıştı? Kafamı kurcalayan sorulara cevap bulmak için fazla beklemedim. Temel atma törenine davetli usta bir gazeteci arkadaşıma rica ettim, o da şantiyede düzenlenen yemekte patron Koçoğlu' na 'kredi meselesini' sordu. Aldığı cevap netti: 
"Kredi bulamadık, öz kaynakla başlayacağız, Rusya ve Körfez ülkelerinden kredi veya ortak arayışındayız"
Çağlayan' ın "Silifke çilekleri buradan uçacak" gibi yürek hoplatan müjdeleri karşısında, benim "kredi bulunmadan yer teslimi nasıl yapılır? gibisinden mide bulandıran sorularım kimin umurundaydı? Yine de temel atma töreni ertesinde bir yazı kaleme aldım ve  "Havalimanı temeli atıldı da, işler yolunda mı?" diye sordum. (http://abdullahayan.wordpress.com/2013/07/16/havaalaninda-temel-atildi-da-isler-yolunda-mi-abdullah-ayan-5-6-2013/)
Bu arada neler yaşanmadı ki...
Yerel seçimler öncesi Havalimanını koz olarak kullanmak isteyen AK Parti Mersin Büyükşehir adayı yanına dönemin il başkanını ve kara gözlükler takmış yakın çevre elemanlarını katıp havalimanı teftişine çıkıyor ve o çevre bıkmadan, usanmadan "çatlasanız da bitiyor" içerikli tadından yenmez salvolar savuruyordu.
Oysa şantiyenin içinden gelen haberler hiç te öyle demiyordu. Öylesine ilginç ve hayli teknik içerikli ciddi iddialar içeren öylesine e-mailler alıyordum ki...
Son yazıyı o atmosfer içinde 2013 Kasımında kaleme aldım ve bugün daha da geçerli olan şu görüşle noktaladım:
"Sözleşmeye göre sürenin dolduğu günlerde şartname dışına çıkıldı ve üstleniciye yer teslimi yapılıp öz kaynağıyla işe başlamasına onay verildi. 
Böylece dünyada belli kuralları olan YİD modelini de kendimize benzettik...
Sözün özüne gel ve Çukurova havalimanı tamamlanır mı? Ondan haber ver diyorsanız, söyleyeyim:
"İşe başla, istim arkadan gelir" diye yapımcının sırtını sıvazlayanlar, bakarsınız o istim için gerekli kaynağın da bir yerlerden sağlanmasına yardımcı olurlar ve biz de uçmaya başlarız...
Yoksa! 
Yoksa "yandı gülüm keten helva" der, Şakirpaşa' ya gitmek için daha uzun yıllar 'Adana' nın taşlı yollarında'  ömür törpüleriz..." (http://abdullahayan.wordpress.com/2013/11/13/cukurova-havalimani-surecin-perde-onu-arkasi/)
İyi de sonunda ne oldu? Son durum ne? Kısaca Havalimanı tamamlanır mı? Çileklerimizle insanımız buradan ne uçmaya başlar? Sorularının tümünü cevaplandıracağım...
Daha önce defalarca kaleme aldığım konuyu, böylesine kapsamlı ele almamın nedeni de bu son cevabın anlaşılması bakımından önemli.
Bir sonraki yazıda devam edelim...
* http://abdullahayan.wordpress.com/2013/02/16/caglayan-mersinde-yeni-ne-soyledi/