Bakan Çağlayan' ın yardımcısı Sever ve AK Parti il başkanı Mekin Salt' ın şantiye teftişinin ardından kimi gazetelerde yer alan haberlere bakarsak, en geç 18 ay içinde Çukurova havalimanından uçmaya başlayacağız.
Hayali bile güzel iddia bu ama gerçek durum ne?
Gerçeği anlatmak için öncelikle bugüne kadar yaşananları kronolojik sıralamaya göre yeniden hatırlatmakta yarar var:
Yıllardır uluslararası nitelikte bölgesel bir havalimanı özlemiyle yatıp kalkan Çukurova' yı ve özellikle Mersin'i yıllar süren yer tartışmalarının ardından Kargılı' da (aslında yer seçimi de yanlıştı ama "o kadarlık kusur kadı kızında da olur" misali fazla dert edilmedi) karar kılınmasıyla yeni bir heyecan dalgası sardı. (Yer seçimi konusunu merak edenler 2009' da kaleme aldığım "Şapkadan Kargılı çıktı" yazıma göz atabilir http://abdullahayan.wordpress.com/2009/12/31/cukurova-havaalani-projesinde-son-perde-sapkadan-kargili-cikti%E2%80%A6/ )
AK Parti hükümeti belirlenen yerle ilgili yıllar alacak kamulaştırmayı kısa zamanda tamamlamak için üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ve yer tespiti ardından hızlı kamulaştırma kararnamesi Resmi gazetede yayınlandı.
Ardından öncesinde 17 firmanın dosya aldığı ihale günü geldi, çattı...
İlginçtir 17 firma projeyle ilgilenmiş, para yatırıp şartname dosyasını almıştı ama ihaleye tek teklif gelmişti. 
Daha da ilginci tek başına giren ve hangi teklifi verse rakipsiz olduğu için kabul edilmesi doğal olan firmanın (daha doğru ifadeyle konsorsiyumun) havalimanı için "yapıp, işletme süresi" olarak uygun bulduğu 9 yıl 10 aylık işletme süresiydi...
Rakipsiz olduğu için 10 yıl değil 20 hatta 30 yıllık işletme süresini teklif etse kabul edilecek bir kuruluş nasıl olmuştu da bu kadar kısa süreye razı olmuştu?
Havalimanı için hayati önemdeki o soruya hiç kimse bugüne kadar mantıklı, kabul edilebilir bir cevap bulmuş değil.
26 Ocak 2012' de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın da hazır bulunduğu imza töreninde artık geleneksel hale gelen pazarlık bile yapıldı. Yıldırım yapımcı şirketin patronundan 36 aylık işi bitirme süresinin 24 aya çekilmesi konusunda söz aldı. O söze dayanarak ta projenin en geç iki yıl içinde tamamlanacağı ve bu havalimanına uçakların inmeye başlayacağı müjdeleri verildi.
Hatta bir adım ötesine gidildi. Ayaklarının yere basmasından çok göklerde dolaşmayı sevenler yeni havalimanının Haziran 2013' te başlayacak Akdeniz Oyunlarına yetişeceğini ve sporcuların bu terminalde karşılanacağını bile dile getirmeye başladılar.
Kamuoyu bu peş peşe gelen müjdelerle öylesine sarhoş olmuştu ki, hiç kimsenin aklına sözleşme hükümleriyle ilgili detayları sorgulamak gibisinden muzır şeyler gelmedi.
Oysa yüklenici ile DHMİ arasında imzalanan sözleşmeye göre ihaleyi kazanan grup imza tarihinden itibaren 6 ay içinde %20 öz kaynak ve %80 krediyi bulduğunu tevsik etmek ve idarenin o kaynak belgelenmesi ardından yer teslimi sözleşmeyle hüküm altına alınmıştı.
6 ay dolup yüklenicinin kredi bir yana öz kaynağı bile belgelemediği görülünce, DHMİ teamüllerine aykırı biçimde süreyi bir kaç kez uzattı.
Bu arada DHMİ ve yükleniciden farklı açıklamalar duyuluyordu.
1 Mart 2013 günü kaleme aldığım "Çukurova Havalimanı kâhinlere emanet" yazısında projenin son durumunu şöyle anlatıyordum:
Yüklenici firma yer tesliminin yapılmamasından şikâyetçiydi, AK Parti cephesi başta Bakan Çağlayan olmak üzere "yapımcı firmanın zorlandığı kredi sorununu çözdüğünü ve en kısa zamanda yer tesliminin yapılacağını" söylüyor ama en yalın gerçeği DHMİ yetkilisi dile getiriyor:
"Tarih belirlenmiş değil incelemeler sürüyor. Yer teslimi öncesinde bazı bilgi ve belgeler gerekiyor. Tarih konusunda bir şey söylemek kehanet olur" (http://www.ufukturu.net/haberler/25684/cukurova-havaalani-kahinlere-emanet )
Yetkilinin yer teslimi öncesinde gerekli gördüğü o bilgi ve belgelerin işin yapılabilirliği açısından olmazsa olmaz ve şartnamenin en can alıcı aşaması olan öz kaynak ve bankalarca sağlanacak kredi olduğunu bilmek için müneccim olmak gerekmiyordu.
Sıkıntının nereden kaynaklandığı aslında sır değildi.
Sözleşmeyle, tesisi yapıp 9 yıl 10 ay işletecek şirkete, 2,5 milyonu iç hat, 600 bini dış hat olmak üzere 3,1 milyon yolcu garantisi taahhüt edilmişti. Buradan hareketle yapılan hesaplara göre, yükleniciye ödenecek garanti bedeli ilk yıl 13.5 milyon Euro olmak üzere artan trend de göz önüne alınsa bile ilk 10 yılda 192 milyon Euro' luk bir gelir söz konusuydu.
Oysa işi üstlenen şirketin teklifindeki yatırım tutarı 357 milyon 71 bin 685 euro idi. 
Bankaların, bu yalın gerçek karşısında fizibl bulmadıkları projeyle ilgili gelen kredi taleplerini geri çevirdiği sıkça duyuluyordu.
Bir başka neden de Adana' yı küstürmemek için Şakirpaşa hava alanının kapatılmayacağı yönündeki siyasi kaygılarla dile getirilen açıklamalardı. Şakirpaşa' nın kapatılmaması demek yeni havalimanının ilk yıllar garanti edilen dışında yeterince yolcu çekemeyeceği gerçeğiydi.
Tartışmalar sürer ve kaynak sorununu çözemeyen yüklenici için zaman gittikçe daralmaktayken, İstanbul Atatürk yanında dünyanın pek çok yerindeki havalimanlarını işleten Hamdi Akın Mersin' de Çukurova havalimanıyla ilgili şu çarpıcı görüşleri dile getirecek ve kendisini dinleyenlerle deyim yerindeyse kafa bulacaktı:
"Çukurova için 350 bin dış yolcu garantisi veriliyor ki, bu garantiyle oranın yapılması oldukça zor. O nedenle siz Mersinlilere düşen görev bol bol uçmak. Bol bol uçarsanız bakarsınız havaalanınız yapılır”
1 Mart 2013 günü yayınlanan ve işin kâhinlere kaldığı gerçeğini sergileyen yazımın ardından süreç birden bire hızlandı. 15 Mart günü yer teslimi yapıldı, 27 Mayıs' ta ise sözleşme imza törenine katılan Bakanların da yer aldığı temel atma töreni ifa edildi.
Peki, yer teslimi, hatta temel atma günü gerekli krediler sağlanmış mıydı?
Ben o törene katılmadım, ama İstanbul'dan gelen bir ekonomi editörü arkadaşımın yüklenici firma patronuna o soruyu sormasını rica ettim.
Gelen cevap ilginçti: "Öz kaynağımızla başladık ama kredi arayışımız sürüyor. Körfez ülkeleri veya Rusya'dan ortak bulmaya çalışıyoruz"
18 ay, bilemediniz iki yıl içinde uçacağımızı söyleyenler bu tablonun ne kadarından haberdar derseniz? Böylesine küçük detaylar kimin umurunda?
İyi de sözleşme gereği öz kaynak ve bankaların kredi mektuplarını masada görmeden asla işe başlatmaması gereken DHMİ nasıl oldu da yer teslimini yapıp projeye yeşil ışık yaktı?
Sorunun cevabı, DHMİ ve işi üstlenen firmanın süreç içinde attıkları adımlarda gizli.
YİD modeliyle ihale kazanan firmaların, kredi bulamaması durumunda teminatın irat kaydedilmesi gibi caydırıcı müeyyide uygulanması gerekirken, Çukurova Havalimanında ortaya çıkan finansman yöntemi, bazı şirketler için kurtuluş reçetesi bile olabilir. 
Çünkü kamu otoritesi ihaleleri iptal edeceğine onların mesuliyetlerini üstlenerek finansman bulmalarına çare arıyor ki böylesi bir çözüm ihalelerin şartnamesine aykırı ve koşulların oyun içinde değiştirilmesi anlamına geliyor.
Çukurova Havalimanı ihalesini kazanan grup proje için mutlaka belgelemesi gereken %80 krediyi bulamadı. 
Başlangıçta kendi öz kaynağı ile sahaya girip işe başlamasına da Devlet Hava Meydanları İşletmesi ihale şartnamesine aykırı olduğu için bir yıl direndi. 
Ancak ne olduysa oldu ve sürenin dolduğu günlerde şartname dışına çıkıldı ve yer teslimi yapılıp öz kaynağıyla işe başlamasına onay verildi. 
Böylece dünyada belli kuralları olan YİD modelini de kendimize benzettik...
Sözün özü der ve Çukurova havalimanı tamamlanır mı diye soruyorsanız?
İşe başla, istim arkadan gelir diyenler, bakarsınız o istim için gerekli kaynağı da bir yerlerden sağlarlar ve biz de uçmaya başlarız...
Yoksa! Yandı gülüm keten helva der, Şakirpaşa' ya gitmek için daha uzun yıllar Adana' nın taşlı yollarında ömür törpüleriz..