İŞTE BAŞBAKAN'IN KONUŞMASI:
 
Hafta içinde yaptığmız görüşmelerede Irak ve Suriye olmak üzere bölgeye ilişikin düşüncelerimizi muhataplarımıza iletme fırsatı bulduk.
 
Şu hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Biz son derece ilkeli bir tutum sergiliyor, bölgede yaşana gelişmelerde halkların taleplerinin arkasında duruyoruz. Gizli ajanda ile hareket etmiyoruz.
 
Filistin bizim bu tezimizin bir asırlık örneğidir. Irak Afganistan gibi ülkelerdeki hiçbir sorun lokalkalmıyor, tüm bölgenin istikrarını yakından ilgilendiriyor.
 
Filistin meselesi çözülmeden bu bölgenin kalıcı barışa kavuşma imkanı yoktur. Irak huzur bulmadan, Lübnan, Suriye'nin sorunları bitmeden, bölgenin huzura kavuşma imkanı yoktur. Bu bölgede hiçbir ülkenin sırtını diğer ülkelere dönem lüksü de yoktur. Kuzey Irak'taki otorite boşluğu nedeniyle biz 30 yıl boyunca buradan yönelen terör nedeniyle ağır bedeller ödedik.
 
Bu bedeli sadece biz ödemiyoruz. Diğer bölge ülkeleri de bu meselelerin ceremesini çekiyor. Bizim gayretimiz tüm bölgeyi ilgilendiren sorunları, tüm ülkelerin gayretiyle çözüme kavuşturulmasıdır. Biz bu ülkelerdeki siyasi çekişmelerin tarafı değiliz, olamayız. Bölgesel huzurun tarafıyız ve insaniyet namına sorumluluklarını da üzerimizden atamayız. Etnik kökenine, dinine bakmaksızın, biz bölgede akan kanın durmasını, akan kanın son bulmasını istiyoruz.
 
Türkiye hiçbir mezhebin karşısında da, arkasında da değildir. Türkiye mezhep çatışması üzerinden güç devşirmesi içinde hiç değildir. Tam tersine Türkiye on yıllardır devam eden meselelerin, aklı selimle sağduyu ile ele alınmasını, bir istişare ortamı oluşturulmasını savunan bir ülkedir. Bizim işimiz bize yeter, kimsenin içişlerine müdahelede gözümüz yok.
 
Bizden Irak'a girmemezin istendiği dönemde, Iraklı kardeşlerimiz istemediği için biz girişimizi durdurduk. İstenmediğimiz yerde biz olmayız. Bazı meselelerin içişleri olarak kalmadığını da bu ülkelerin yönetcileri, sorumluluk sahibi olan önderleri görmek zorundadırlar. Bizim iyi niyetli tavsiyelerimizi müdahale olarak algılayanlar önce özeleştirilerini yapsınlar.
 
Ortadoğu'nun tarihi kanla değil, mürekkeple, ilimle, sanatla yazılmıştır. Kahire, Lübnan, Beyrut, Konya, tarihi boyuna siyasi çekişmelerle değil, ortaya koyduğu muhteşem eserlerle ortaya çıkmıştır. Biz kalemin kılıcı kestiğine inanan bir medeniyetin üyeleriyiz. Bunu bir nostalji olarak söylemiyorum. Dün bu böyleydi, yarın da böyle olmalıdır.
 
Herkes Türkiye'den emin olsun. Bölgenin selametini her şeyin üzerinde gören bir ülkedir. Avrupa Birliği için Türkiye'yi değerli yapan da bu samimiyeti, diyalog gücüdür. Türkiye yüzü Avrupa'ya bakan, ancak sırtını Doğu'ya dönmemiş bir ülkedir.
 
Bizim tüm iyi niyetimize rağmen Avrupa'da bize karşı yapılan tutumu bir kenara not ediyoruz. Ben burada Fransa olayına girecek değilim, bugün o konuya Fransızım.
 
Avrupa birliği konusunda düzenlemeleri tek tek yapıyoruz. Bu yasanın altındaki asıl tehlikeyi bütün boyutlarıyla önümüzdeki günlerde çok ayrıntılı olarak paylaşacağız.
 
Bu arada CHP ve MHP'ye, Meclis dışındaki muhalefet partilerine, STK'lara, medyaya bu konuda gösterdikleri dayanışma mesajları için teşekkür ediyorum.
 
9 yılda nüfusumuz 9 milyon artmış. Her yıl 1 milyon artıyoruz. 2023' çok farklı yerde olacağız. Nüfusuzumun yüzde 50'si 30 yaşın altında. En büyük gücümüz burdan gelecek. Diyorlar ya en büyük gelceğimiz nitelikli nesil. Eyvallah, Ak Parti iktidarından nitelikli nesil çıkar. Onun için eğitimi birinci sıraya koyduk.
 
Avro bölgesinde 2012'de eksi büyüme bekleniyor. Bu sürecin Türkiye üzerinde bir miktar etkisi olacaktır. Ama bu sınırlı olarak kalacaktır. Avro bölgesi daralma beklerken, biz bu yıl da büyümeye devam edeceğiz. Avrupa'nın sorunları bütçe açıkları. Biz seçime giderken seçim ekonomisi uygulamadık. Ne gerekiyorsa onu yaptık. Biz milletimizle doğrudan iletişim kuruyoruz. Karşılıklı güven içinde yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz.
 
Yatırımları durmayacak, devam edecek. Bazıları korkuyor kritik dönemde yatırım yaparsak ne olur diye. Bir şey olmaz, bereket olur. 6 ülke IMF ile anlaşma yapmak için sıra bekliyıor. 4 yıla girdik, yapmadık. Bizim öyle bir sıkıntımız yok. Bize on yılların bırakıldığı borcu ödüyoruz. DSP-MHP-ANAP hükümetinden kalan borç 23.5 milyar dolardı. 2.9 milyar dolara kadar bu borcu çekmiş durumdayız. Onlar borçlandı biz ödedik. Yapılan bu. Merkez bankası rezervlerimiz, altın dahil, göreve geldiğimizde 27 milyar dolardı. Şimdi ise 85.3 milyar dolar.Sokağın çarşının nabzını vermek için 2011'e ilişkin yeri verileri paylaşmak istiyorum. Bazı siyasiler bunu farklı yerlere çekmeye çalışıyorlar.
 
2010 yılında 52 bin yeni şirket kurulmuş, 13 bin şirket kurulmuş. 2011 de 54 bin şirket açıldı, kapanan şirket ise 15 bin adet oldu. Yani Açılanlar yine önde.  İktidarı aldığımızda 91 bin otomotil satıldı. Otomotiv satışında büyük bir artış elde ettik. 2010 yılında 510 bin rakamına ulaşıldı. 2011'de 594 bin otomobil satışına ulaştık. Yıllık buzdolabı satışında yine tüm zamanların rekoru elde edildi. 2002 yılında 1 milyon satıldı, 2011 de 2 milyon 193 bin buzdolabı satıldı.
 
Şimdi bir mevkidaşım önemli olan buzdolabının içine ne koydun o önemli diyor. Yav buzdolabını kimse süs için almaz, demeki içine koyacaklarını alacak gücü de var. Çamaşır makinesinde benzer artış oldu. O siyasi lidere sesleniyorum. Şimdi de umarım içine ne koydun diye sormaz.
 
31 milyonu geçtik. Bu alanda yeni bir rekor. Biz göreve geldiğimizde 13 milyondu. 13 milyondan 31 milyona çıktık. Turizm gelirimiz 200'de 8.5 milyon dolardı, 2011 yıl sonu itibariyle 23 milyon dolara ulaştık.
 
Siyasetin tek limanı ahlaktır. Biz bu sözü gönlümüzden söyledik. Bu sözün arkasında durduk, durmaya da devam ediyoruz. Edepten kopuk bir siyaset hizmet üretemeyeceği gibi içten içe de kendisini çürütür. Ak Parti'yi kurduğumuzda, maalesef Türkiye'deki siyaset arenası böyle bir durumdaydı. Araştırmalarda siyaset en güvenilmez kurumdu. Siyasetçiye güven de yoktu. Biz millete hizmet etmekle kalmadık, siyasete yönelik güven katsayısını da en üst seviyeye çıkardık. Eleştiri, muhalefet siyasetin tabiatında vardır, ancak yalan ve iftira siyasetin bir parçası olamaz. Elinde belgesi olmayanların, çok mühim meselelerde ortaya bir iftira atarak zihinleri bulandırması siyaset değildir. Yalan söyleyerek gündemi değiştireceğini zannedenler yanılırlar.
 
Geçen hafta BDP Genel Başkanı şahsımla ilgili hiçbir dayanağı olmayan bir idida ortaya attı. Güya Uludere'de operasyon bana sorulmuş. 50 kişilik grup var, içlerinde sivil var ne yapalım diye bana sormuşlar. Bende vurun demişim. İşte bu tür siyaset, seviyesiz siyaset, ahlaksız siyasettir. Ben hep diyorum ya bunlar 5 koyunu ellerine ver güdemezler, kaybederler. Ya da tenhada kesip kebap yapmanın derdine düşerler. Bu iddianın içinde husumet, cahillik var. Ama daha da kötüsü bu iddianını içinde siyasi ahlaksızlık var. Böyle bir hezeyanı gündeme getirmek acziyettir.
 
Siyaset, muhalefet üretemeyenler acziyet üretirler ve onun altında kalırlar. Bunu BDP'ye hatırlatmak isterim. Başbakan'a yönelik cahilce iddialar, BDP'nin Uludere'yi için düzenlenen basın toplantısında kahkaha atması terbiyesizliğini örtmez. Biz güvenlik güçlerine genel çerçevede yetki veririz. O genel çerçeve içinde de güvenlik güçlerimiz, o genel çerçeve içinde yetkisini kullanır. Gerekirse bazı konularda bize danışabilirler. Ama bunların bugüne kadar böyle bir şey yapmadığı için, talimat bunlara dağdan geldiği için böyle yapmayarı mukadderdir.
 
Sürekli olarak adres olarak İmralı'yı gösteriyorlar. Sonra da muhatap alınmak istiyorlar. Biz sizi muhatap aldık, ama siz İmralı'dan haber almadan adım atamadınız. Ancak oralardan size müsaade gelirse siz adım atabilirsiniz. Ama biz sadece halkımıza sorarız, aldığımız yetkiyi de kullanırız.
 
BDP'yi krimanalize ediyormuşuz. Kimsenin ayrıcağılı yoktur. Hukuk karşısında herkes eşittir. Uludere istismarı üzerinden devam eden terörle mücadeleyi akamete uğratacağını düşünenler büyük bir yanılgı içindeler. Polisimizle, jandarmamızla başlattığımız mücadele kesintisiz sürecektir. Terör olduğu sürece terörle mücadele de sürecektir.
 
Ne yazık ki CHP' de BDP Genel Başkanı'nın iddiasını tekrar etmek gibi bir hata yapmıştır. CHP de acziyet içinde. En başından itibaren Uludere hadisesinde BDP'nin peşine takılıp gitmekten hiç yüksünmedi. Ben 12 Haziran seçimlerinden önce CHP'nin lokomotif, BDP'nin da vagonu olduğun söylüyordum, Meğer BDP lokomotif, CHP vagonmuş. Bu tren artık nereye gider, onu milletimin takdirine bırakıyorum.
 
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste derler Anadolu'da. Manşetle gelen manşetle gider, ayak oyunlarıyla gelen, ayak oyunlarıyla gider. Ama Allah var, biz Ak Parti olarak Kılıçdaroğlu'ndan çok memnunuz.
 
Şu anda Diyarbakır'da, Tunceli'de kışla içine varıncaya kadar arama yapılıyor. İktidarımıza kadar bunlar yapılamıyordu. İşte bu dönemin farkıdır bu. Ak Parti bu farkın partisidir. CHP'nin nasıl bir yargı istediğini, özgürlüklerden bugüne kadar ne anladığını belgeleriyle ortaya koyacağız. Kılıçdaroğlu, yargı mensuplarına çok ağır ithamlarda bulunmaya devam ediyor. Kılıçdaroğlu'na bu ülkeye yaşattığı hukuk facialarını milletimize izah edeceğiz.
 
Biz Dersim gerçeklerini açıkladığımızda biliyorsunuz MHP'de çok karşı çıktı. Biz bir zihniyeti ortaya döküyoruz. Kim halkı vergi vermedi diye öldürürse bunun hesabını ne bu dünyada ne de ebedi dünyada veremez. Biz yaşanmış bitmiş bir hadiseyi ortaya koyarken adaleti yok sayma, işkence, gerçekleri saklama zihniyetini ortaya koymak istedik.
 
12 Eylül referandumun sonrasında yargıda yapılan değişiklikler CHP'yi etkiledi. Bakın Diyarbakır'da, Tunceli'de hatta kışla içersine girerek aramalar yapılıyor mu? İşte fark burada. AK Parti farkı bu.
 
Yarın İl Başkanları toplantısında gereken açıklamaları, CHP zihniyetini yine açıklayacağım. Biz bu ülkeye nasıl hukuk faciaları yaşattığını hatırlatacağız. Ve bu faciaların 12 Eylül referandumuyla nasıl sonlandırıldığını göstereceğiz.
 
Dün Bakanlar Kurulu toplantımızda askerlikle ilgili yeni kanun değilşiklikleri yaptık. Öncelikle ilk yoklama, yoklama, askerlik meclisini kaldırıyor ve vatandaşımızın iş yükünü kaldırıyoruz. Ayrıca işlem hacmi düşük 181 ilçedeki askerlik şubesini kaldırıyoruz. Yıllık 40 milyon Lira'lık bir tasarrufta sağlamış olacağız.
Editör: Barış Köksal