2010 yılında “Çamlıbel ve Çarşı Nasıl Kurtulur?” başlıklı bir dizi köşe yazısı yazmış, çeşitli önerilerde bulunmuştum. Tabii; dikkate alınmadı ve o dönem yazdığım birçok yazı gibi sadece anılarda kaldı. Dönemin Belediye Başkanı Özcan ile zaten 15 yıl boyunca ne tanıştım, ne sohbet ettim ne de bir öneride bulunabildim. 

2010 yılında yazı dizimin Yoğurt Pazarı bölümü şöyleydi;

***

 Eski Mersin kartpostallarında anılarda kalan çok az noktadan bir tanesi de yoğurt ve çeşitli yiyecekler getirip satan köylü kadınlar ve sonrada ayakkabı boyacılarının olduğu YOĞURT PAZARI.
Çocukluğumdan beri her gün geçtiğim Yoğurt Pazarı sanki bana eskisi gibi gelmiyordu.
Nedenini düşündüm durdum.
Eski durumunu hatırlamaya çalıştım;  etrafında iki katlı binalar, sık olmayan bitkiler ve çevresindeki şirin kemerli binalarla bütünleşen geniş bir açıklık, Hidayet Gök’ün zahire dükkanı, pamukçular, Kebapçı Göçtü, Güleç Oteli ve aradan Silifke Garajına giden yol.
Bugün ise bunların hiç biri yok, yerlerine çok katlı büyük binalar yapılmış. Onlar adeta Yoğurt Pazarını çevrelemişler, park sanki güneş görmeyen bir çukurun içerisinde kalmış.
En önemlisi ortaya yapılan dev bir havuz, parkın büyük bir kısmını bir ahtapot gibi kaplamış. Yapıldığı yıllarda çevrenin eski durumuna göre belki uyum sağlamış, bir yenilik gibi görünse de şu anda adeta parkın ortasında bir beton yığını. 
Bence bir an önce kaldırılmalı, yerine çok küçük bir süs havuzu bırakılmalı. Ayrıca parkın kenarlarına yapılan ve yer kaplayan, ne için olduğu tam anlaşılmayan, adeta parkla çevrenin arasını kesen ve girişi engelleyen beton setler de kaldırılmalı.
Mutlaka bu hafta içerisinde çoğunuzun yolu Yoğurt Pazarının içinden değil belki, ama mutlaka çevresinden geçer. Biraz dikkatlice bakın, ortadaki çoğunlukla susuz dev havuzun parkı ne derece kararttığını, kapladığını ve doğallığını kaybettirdiğini göreceksiniz.
Neredeyse masrafsız, bir günlük bir çalışma ile Yoğurt Pazarı tekrar kazanılabilir, kentin içindeki saklı gizli parkı kullanılan, kullanıldıkça da canlı kalan bir park – meydan haline getirebiliriz. Uzun zamandır sıkıntısı duyulan çarşıyı hareketlendirmek için de küçük bir katkısı olacaktır.

***
 
Yeniden yapılan ve şu anda bitmek üzere olan Yoğurt Pazarı’nın 6 yıl önceki hayal ettiğim duruma gelmekte olduğunu sevinerek görüyorum,
Herhalde 6 yıl önce emek çekerek uzun uzun yazdığım Mersin’in diğer bölgeleri ile de ilgili bu yazı dizisini tekrar ortaya çıkarıp yayınlayabilirim. 
En azından şimdi konuşabildiğimiz, fikirlerimizi söyleyebildiğimiz yöneticilerimiz var. Onlar da dikkatle dinliyor ve uygulanabilir olanlar için gerekli çalışmayı hemen başlatıyorlar. Yerel demokrasi bilinci de böyle gelişir; yaşanılan kenti sahiplenmek böyle anlam kazanır.

Belki bu vesileyle bir kez daha altını çizmek gerekiyor: Toplumsal hafıza her şeyi korumaz; ama yazı kendini korur ve hatırlatır. Somut, gerçekçi, uygulanabilir önerilerle özellikle” Eski Mersin” diye adlandırdığımız kent merkezi, Çamlıbel, Uray Caddesi ve çevresi kendi dinamiği içinden yeniden canlandırılabilir.
 Evet; Mersin şimdi farklı gelişim akslarına sahiptir; özellikle Forum AVM sonrası bir gerçektir ve “Eski Mersin “ çevresi bir nesnel olgudur; bu gözetilerek yeniden düzenlenmelidir. Geçmişteki işlev geri gelmeyecektir; ama yeni bir fonksiyon tanımı, yeni bir kentsel kullanım mümkündür ve Büyükşehir Belediyesi bunun için kolları sıvamıştır. 
Ben eski önerilerimi gözden geçirerek sizlerle paylaşmayı sürdüreceğim. “ Eski Mersin “ konusunda geçmiş 15 yıllık Büyükşehir yönetimi milim iş yapmadı, meseleyi görmezden, duymazdan geldi ve koca bir kültürel doku sahipsiz kaldı. 
O yıllarda konuyu yok sayan öteki kent dinamiklerini konuşmak bile gerekmez.
Ülkemizin bir büyük bela sonrasında yeniden yapılandığı, özellikle de dev yatırımların peş peşe kullanıma sunulduğu şu zamanda, bizler de Mersin için ayağa kalkmak zorundayız.
Ucuz kahramanlara, kasaba kurnazlığı içinde fırsat kollayan ve  “ at izini it izine “ karıştırmakla meşgul endişeli zevata inat bu kenti yeniden ayağa kaldıracağız, 
“Eski Mersin “ yepyeni çehresiyle yeniden canlanacak; esnafımız, insanımız bu yeni dönemde hak ettiği değeri bulacaktır.
Konuyu sizlerle paylaşarak sürdüreceğim.

HARUN ARSLAN