Yat limanı yanındaki alanın, etrafının tel örgülerle çevrilerek bir yelken kulübüne tahsis edilmesine karşı çıkmış, sahillerin tüm insanlığa açık olması ilkesine aykırı, elde sopalı bekçiyle denize girmek isteyenleri taciz edenleri ve onlara kol kanat gerenleri eleştirmiştim.

Eleştirimin temelinde Mersin' in kent içindeki en güzel ve temiz kıyısının "mavi bayraklı plaj" halinde düzenlenerek tüm kent halkına açılması mümkünken, aslında yelkencilerin de gerçek amacına hizmet etmeyecek biçimde tahsisi yatıyordu.

Üstelik o sahilin tahsisi ve tel örgülerle çevrilip dikilen bekçiyle gelen geçenin kovalandığı çarpık görüntü yetmezmiş gibi dozerle düzenleme adına tahrip edilmesi, her sabah önünden geçen bir insan olarak beni ziyadesiyle rahatsız etmişti.

Dile getirdiğim eleştirinin temelinde yelkencilere daha sağlıklı yer tahsis önerisi vardı ama nedense o önerim kulak ardı edilip, sanki benim yelken sporuna ve bu konuda çaba gösteren, alın teri dökenlere karşıymışım gibi bir tavır sergilendi.

Onunla da kalınmadı. 

Görüşlerimi dile getiren yazılarımın ardından yapılan kimi yorumlarda "dağdan gelen adam, deniz sporundan ne anlar" gibisinden hakarete varan, bel altı vuruşlar da yapıldı.

Yazan veya yazdıranların canı sağ olsun, alışkınım bu söylemlere, tavırlara, pek etkilemez beni ama açıkçası yazılanlara değil, konunun çarpıtılmasına üzüldüm.

Çünkü benim derdimle, Mersin'i yelken sporunda hak ettiği yere getirmeye çabalayanların hedefi aynı...

O yazılarımı dikkatle okuyan insaf sahipleri aslında benim tam da; Müftü deresi yanında ve Marina'ya komşu küçücük, kıytırık alanlara sıkışıp kalan yelken sporunun, mevcut görüntünün aksine Mersin'in gelecekteki "spor ve özellikle su sporları kenti" iddiasını güçlendirecek, pekiştirecek bir yerde olmasını istediğimi görürlerdi.

Üzerinde duracak değilim, görenlerin görmeyenlerin, anlayanların anlamayanların canı sağ olsun...

Tüm bunlara rağmen Mersin Tenis, Yelken, İhtisas ve Yat Spor Kulübü adına Başkan Yardımcısının düzenlediği basın toplantısını ve orada dile getirdiği görüşleri çok önemsiyorum.

Özellikle dile getirdiği görüşleri üzerinde durulmalı, talepler değerlendirilmeli ve gereği için projeler üretilmeli diye düşünüyorum.

Başkan yardımcısı Kurtuluş' un "Yelken Kulübünün kurulduğu ilk günden itibaren becerili ve ilgili olan bireyleri ulusal ve uluslararası yelken sporcusu olarak yetiştirmeyi misyon edindikleri" görüşü önemsenmeli, özellikle de "Mersin'de maalesef halen yelken sporuna hizmet verecek bir tesis yok" sitemine yürekten katılmamak mümkün değil.

Katılmak ta yetmez...

Deniz kenti Mersin' de denizden habersiz ve sahile sırtını dönmüş, adeta küsmüş kitlelerin denizle buluşması, barıştırılması için mutlaka büyük düşünülmeli, büyük projeler geliştirilmeli ve bunların hayata geçirilmesi için herkes üzerine düşeni yapmalı, derim...

Karaduvar, Mezitli gibi iki sahilimizde su sporlarına tahsis edilecek çok uygun alanlara sahibiz.

Karaduvar sahilinde mevcut balıkçı barınağının bitişiğinde doğal, yelken sporuna uygun bir yerimiz var.

Viranşehir, Mezitli arasında da bir değil, bir kaç yelken sporuna tahsis edilecek alanımız var. Bunlar hızla belirlenmeli, Büyükşehir Belediyesi eliyle düzenlenerek su sporlarının hizmetine sunulmalı.

Varoşlarda denizden habersiz binlerce gencimizi Mersin' li yapmanın en önemli yollarından biri belki de ilki onları sahillerle ve deniz sporuyla tanıştırmaktan geçiyor.

Hadi el birliğiyle bunu yapalım.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan 1970' lere kadar su sporlarında ülkenin en önemli etkinliklerine imza atmış Mersin' e tarihi borcumuz var.

El birliğiyle ödeyelim.