Yedi yılda üç çevre planı Mersin' i kesmedi...
Belli ki, "hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür" sözüne bir kez daha şapka çıkarmamızı gerektirecek olaylara tanık oluyoruz ve belli ki, unutmuş olduğumuz varsayımından hareketle durmadan yapılan yanlışlardan ders çıkarmayanlar yeni yanlışlara hazırlanıyorlar.
2007, 2009 ve 2011 yıllarında birbiri peşi sıra avuç dolusu para verilerek sipariş edilen üç Çevre Düzeni Planını kucağında bulan, üçünün de yargı kararıyla çöpe atılma süreçlerini yaşayan Mersin'e, şimdi yeni plana kavuşma hazzını yaşatmaya hazırlanıyor Ankara' da her şeyi bizden daha iyi bilen, gören, adımıza düşünen, karar verenler...
İyisi mi Çevre Düzeni planıyla ilgili geçmişte yaşananları ve bundan sonra olacakları detaylarıyla anlatayım. Hem hafızalar canlansın, hem de boşa harcanacak yaklaşık bir trilyon lirayla ilgili şimdiden yetkili, yetkisiz herkesi uyarayım ki, vebal üzerimde kalmasın...
İki bölüm halinde ele alacağım konuyu. Birinci bölümde 2005' te başlayıp 2012'ye kadar olan geçmiş üç planı ve uyarılarımıza ilk günden itibaren kulak tıkayanların sonunda tosladıkları yargı duvarlarını, kararlarını anlatacağım. İkinci bölümde de bugünden, yarına yaşanacakları ve olası gelişmeleri...
2004 yerel seçimlerinin ardından AB muhabbetinin aşka dönüştüğü günlerde herkesi saran heyecan, kimi Bakanlıkları uyum sürecine bir an önce uyma derdine düşürmüştü.
O uyum merakı içinde Çevre Bakanlığı da ülke genelinde %5'lerde olan Çevre Düzeni planına sahip il sayısını hızla arttırmaya girişti.
Yasaya göre il sınırları Büyükşehir Belediye sınırlarıyla aynı olan İstanbul ve Kocaeli dışındaki diğer illerde planlandırma en az iki ilin bir araya getirilmesiyle yapılabilecekti.
Bu durumda doğal olanı zaten her açıdan neredeyse birleşmiş, üstelik istatistiki bölge tanımı itibariyle zaten birlikte anılan Adana ve Mersin’in çevre planını ortaklaşa hazırlamalarına olanak sağlanmasıydı.
Ancak Adana mızıkçılık yapıp, kendi planını kendisi yapmaya kalkınca, Mersin’e eşlik edecek bir yoldaş il arandı, bulunmakta da gecikilmedi.
Mersin'in bahtına Karaman düşmüştü.
Mersin ile Karaman' ın sınır komşuluğu dışında en küçük ortak bağı yoktu ama kimin umurundaydı?
Nikah Ankara'da kıyılmıştı ama Mersin' de gelişmelerin bu kesitinden hayli zaman sonra haberimiz oldu.
30 Haziran 2005' te Ankara' da ihalesi gerçekleştirilen ve 575 milyar+KDV (yaklaşık 700 milyar liraya) Mersin-Karaman çevre düzeni planıyla ilgili bilgilendirilmemiz için aradan 18 ay geçmesi gerekecekti.
Aralık 2006’da çalışmalarını neredeyse tamamlamış halde çıkıp geldiler Mersin’e…
Ellerinde haritalar, 2025 yılının kentine ait projeksiyonlar, tahminlerle bu kentin dinamiklerini aydınlatmayı! Hedefliyorlardı…
Örneğin bırakın göç almayı, o günlerde ayak sesleri duyulmaya başlanan "göç veren Mersin" olgusundan habersiz biçimde 1,6 milyonluk Mersin'e, 2023 için 5,5 milyon nüfus hayal ediyorlardı.
Böylesi artışı hangi hesaba göre yaptıkları konusu bir yana, o nüfusa uygun yeni yaşanabilir yerleşim alanlarının neden düşünülmediği sorusuna da cevap verememişlerdi.
Kıymetli zamanları zaten kısıtlı Bakanlık bürokratlarıyla, plan yapma işini üstlenen taşeron firma yetkililerini, hayatımızı ve çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren böylesine önemli bir konunun aceleye getirilmemesi yönünde uyardık…
Karar verme aşamasından önce kent dinamiklerinin de görüşleri doğrultusunda ortak akılla bir çalışma yürütülmesi sağlıklı sonuç elde edilmesinin öncelikli kuralıydı.
Durmadan saatlerine bakan ve geldikleri gün Ankara'ya dönme planlarını çevre planından daha fazla önemseyenlere, o gün söylediklerimin içinden bir isyan cümlesi bugün de aklımda ve kaleme aldığım yazılar (http://abdullahayan.wordpress.com/2009/02/07/dogmadan-olen-cevre-plani%E2%80%A6/) arşivlerde:
“Siz harita üzerinde, geleceğimizi planlayanlar.. 
En vazgeçilmez yaşam alanlarımızı bile bize sormadan, uygunluğunu tartışmadan kendi kafanıza göre tasarlayanlar. Yerelliğin bu kadar öne çıktığı 21. yüzyılda bırakın da mezarlığımızın yerine biz karar verelim!”
Mersin’i Karaman’ la birlikte düşünüp ortak plan sipariş edenlerin de, o siparişe göre masa başında plan çiziktirenlerin de uyarılarımıza kulak verecek vakitleri yoktu.
Bir an önce sipariş edilen iş tamamlandı, birileri faturalarını kestiler, birileri ödemeyi yaptı ve Ankara cephesi açısından konu o gün için kapandı gitti.
16 Nisan 2007' de plan Bakanlıkça onandı.
Onlar muradına erdi ama asıl bedeli ödemek biz Mersinlilere düştü. Çevre Düzeni planı yapılırken küçük! bir ayrıntı gözlerden kaçmıştı: Konu yargıya taşındığında hep birlikte görecektik ki "Mersin-Karaman dahil Bakanlığın ihaleyle taşeron firmalara sipariş ettiği tüm planlar henüz yayınlanmamış yönetmeliğe" istinaden verilmişti.
Peş peşe iptaller de böylece gelmeye başladı.
Manisa–Kütahya–İzmir, Karaman-Mersin, Antalya-Burdur ve diğerleri...
Yayınlanmamış yönetmeliğe dayanarak yapılan planlar bir yana, başka nedenlerle de açılan pek çok davada yürütmeyi durdurma kararları çıktı Danıştay' dan...
Örneğin Mersin Büyükşehir Belediyesinin belirlediği –belirlemek te ne kelime, yasal itirazların sonucunu beklemeden 21 trilyon ödeyerek hazırladığı- yeni çöp alanı ile ilgili karar...
Ardından Ege' den kovulan balık çiftliklerine yeni mekân arayan bürokrasinin plana sokuşturduğu deniz üstü alanlarla ilgili itirazlarımız...
Danıştay o konuda da haklı buldu yapılan başvuruları...
6.Dairenin 19 Aralık 2008 günü verdiği yürütmeyi durdurma kararı bunlardan sadece biriydi.
Bundan sonrası yargının çetrefilli yollarında kelimenin tam anlamıyla kaostan beter gelişti.
Bakanlık baktı ki işin içinden çıkamıyor 11 Kasım 2008 günü yayınladığı gecikmiş yönetmeliğin ardından planları revize etme iddiasıyla yeni süreç başlattı.
Bir kaç küçük değişiklikle tekrar hazırlatılarak onanan Plan 19.03.2009 tarihinden itibaren bir (1) ay süreyle askıya çıkarıldı.
Bakanlığın bu hamlesine karşı 2009 Temmuz ayında bir kez daha ve tümüyle iptali talebiyle Mersin platformu içinde yer alan bileşenleri yine mahkemeye başvurdu.
İpin ucunu kaçırdığımız, hangi plana karşı hangi iptal davasının açıldığını konunun en yakın takipçilerinin bile izlemekte zorlandığı bu baş döndüren süreçte Bakanlığın son tasdik ettiği plan 10 Mart 2011 tarihini taşıyor.
Taşıyor taşımasına da o planın iptaliyle ilgili TMMOB' dan dava gecikmedi. 
O dosyanın akıbeti de değişmedi. Danıştay 6. Dairesi 13 Şubat 2012 günü oy birliğiyle bir kez daha iptal etti Mersin-Karaman Çevre Düzeni planını...
Bütün bu gelişmeleri detaylarıyla belki de lafı uzatarak anlatmamın sebebi var.
Şu günlerde Ankara'daki bürokrasi geçmişten hiç bir ders almamış olmalı ki, yeniden bir ihale sürecine ve Mersin'e sil baştan 100 binlik Çevre Düzeni Planı kazandırma derdine düşmüş.
Vali Güzeloğlu' nun düzenlediği basın toplantısıyla öğreniyoruz ki, iki aylık hazırlık döneminin ardından ve yaklaşık altı ay sonra nur topu gibi bir plana kavuşmamız için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ihale hazırlığına başlamış bile.
İyi de, 2006'da yapılan yasal düzenlemeyi ve düzenlemeyle getirilen ; “Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyelerinde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılır veya yaptırılır ve doğrudan Belediye Meclisi tarafından onaylanır” hükmünün halen yürürlükte olduğunu ben biliyorum da Bakanlık bilmez mi?  (1.7.2006 tarih 5538 sayılı kanun 26. madde)
O hükme göre 6 Aralık 2012 günü Resmi gazetede yayınlanan yasayla Mersin dâhil tüm Büyükşehir Belediye sınırlarının il sınırları olarak tanımlandığına göre çevre düzeni planı yapma yetkisinin Büyükşehir Belediyelerine ait olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?
Konuyu ve özellikle bundan sonra olacakları bir sonraki yazıda enine boyuna irdelemeye devam edelim...