Yazı dizisinin üç bölümünde ekonomileri petrole dayalı ve büyümeleri petrol fiyatlarına bağlı üç önemli ülkeye göz atmaya çalıştım.
Elbette tablo üçüyle sınırlı değil.
Bugün doğalgazda olduğu gibi petrolde de hidrolik kırma yöntemi sayesinde günde 11,7 milyon varil üretimiyle Suudi Arabistan ve Rusya’ nın önüne geçerek en büyük üretici konumuna giren ABD’ de ucuz petrole sevinenlerle üzülenlerden oluşan iki kesim var.
Ucuz akaryakıt sayesinde gider bütçesi hafifleyen geniş halk kesimleri var ama fiyatların 100 dolarların üzerinde seyrettiği günlere güvenip kaya petrolüne yatırım yapan şirketler batmanın eşiğinde. Yapılan hesaplamalara göre jeolojik yapılara göre farklılık gösterse de çok derinlere inmeyi zorunlu kılan kaya petrolü ortalama maliyetleri 70-75 dolar civarında ve bankalardan 1 trilyon dolar kredi kullanmakta olan şirketlerin neredeyse tamamı batma sinyalleri veriyor. Derecelendirme kuruluşlarına göre fiyat trendi böyle sürerse en geç bir yıl sonra ABD petrol üreticisi şirketlerin üçte biri iflas edecek…
Zaten Suudi Arabistan da oyun planını düşük fiyatlar sayesinde elemine olacak ABD’ li şirketlerin piyasadan çekilmesiyle eski şaşaalı günlere dönme hayallerine dayandırmakta.
Ortaya çıkan dev bütçe açıklarını daha fazla petrol çıkarıp satarak kapatmayı ve batacak ABD’ li şirketlerin ayakaltından çekilmesiyle fiyatları yeniden yukarı çekmek…
Suudilerin ders verme planı ABD’ li üretici şirketlerle de sınırlı değil.
Ambargonun kalkmasıyla yeniden dünya sahnesine dönmeye başlayan ve ‘petrol satrancında ben de varım’ diyen İran’ ı da düşük fiyatlarla terbiye edeceklerini, en azından hareket alanını daraltacaklarını da düşünüyor Suudiler…
Rakipleri piyasadan silerek ayakta kalma hesaplarının tutma olasılığı nedir diye sorarsanız? 
Uzmanların hesaplarına göre; nüfusunun %10’unu şişkin maaşlı devlet memuru kisvesi altında besleyen Suudi Arabistan’ ın bütçesini dengelemesi için petrol fiyatlarının gecikmeden 80 doların üstüne çıkması gerekiyor. Bu mümkün mü? Elbette çıkmayan candan umut kesilmez ama petrol o fiyatlara günün birinde çıksa bile bugün içerideki sıkıntıları baskı ve zulümle bastıran ülkenin askeri ve güvenlik harcamaları, yıllık bütçenin %25’ini oluşturmakta…
Bu dev aktörler yanında küresel piyasaları onlar kadar etkilemese de ekonomileri petrole dayalı daha pek çok ülke ciddi sıkıntılarla boğuşuyor:
Brezilya, Venezüella, Kanada, Nijerya… 
Kimi resesyonla boğuşuyor, kimi eski güzel günlerde pek sırıtmayan yolsuzluklarla…
Kimi geleceği ipotek altına soktuğu borçlarla, kimi de terör belası ve istikrarsızlıkla…
Üreticiler demişken son dönemde korsan yöntemlerle de olsa piyasada olan IŞİD’ in bile düşen petrol fiyatları nedeniyle sorunlar yaşadığını, mevcut militanlarına para ödemekte sıkıntı yaşadığını ve yeni kadro devşirmekte zorlandığını ironik te olsa not etmekte yarar var.
Ve sadece devletler değil, bütçeleriyle devletlere meydan okuyan küresel karteller de düşen fiyatlarla zora girmiş durumda. BP’ ye göre petrol fiyatlarındaki her 1 dolarlık düşüş, şirket bilançosuna 500 milyon dolar zarar olarak yansıyor. Diğer şirketlerin durumu da BP’ den farklı değil.
Üreticilerin durumu böyle gelelim madalyonun öbür yüzüne, tüketici ülkelere gelince:
Son 25 yılda gelişen ekonomileriyle Dünyanın en önemli petrol ithalatçıları arasına giren Çin ve 
Hindistan gibi devasa nüfusa sahip iki ülke ucuz petrol sayesinde, dışarıya daha az döviz ödemeye başlamakla kalmadı, sanayi enerji maliyetlerinin düşmesiyle rekabetçilikte yeni fırsatlar yakaladı.
Avrupa ekonomileri de soluklanma şansı elde etti.
Tüketici ülkelerdeki bu olumlu tabloya rağmen en büyük risklerden biri petrol gelirleri azaldığı için dışarıdan daha az ithalat yapmak zorunda kalan ülkelerin daralan pazarları…
Çin başta olmak üzere bugüne kadar ihracat odaklı büyüyen ekonomileri bekleyen yakın tehlike bu ve tehlikeyi bellik en azından şimdilik gelişmeye başlayan orta sınıfların iç talebiyle savuşturmaya çalışacaklar…
**
Nasıl taş devri taş bitti diye sona ermediyse, petrol çağı da petrol bittiği için değil, doğaya ve elbette insanlığa daha saygılı enerji türlerinin hayatımıza daha yoğun biçimde girmesiyle bitecek…
Ama yakma amaçlı petrol yavaş yavaş hayatımızdan çıksa da, farklı alanlarda işlevini sürdürecek.
Enerji alanında petrolün boşaltacağı alanı bugün için doldurmaya en yakın alternatif kaynak, sonsuz ve sınırsız güneş…
Gittikçe düşen yatırım maliyetleri, depolama sorununun çözülmeye başlanması ve hepsinden önemlisi doğayla barışık olması güneş enerjisinin en önemli avantajları…
Beş yıl önce bir kw/saat elektrik elde etme maliyeti 13 cent iken günümüzde 5 centlere gerilemesi de bunun en somut göstergesi…
Bilim insanlarına göre verimli biçimde dönüştürüp saklayabilsek güneşin 10 dakikalık enerjisiyle dünyanın yıllık tüketimini karşılamak mümkün…
İnsanlık getirdikleri yanında dünyayı kan denizine çeviren petrol devrini, enerji kartelleri, silah tröstleriyle birlikte tarihe gömmek için gün sayıyor anlayacağınız…
Kısa bir zaman diliminde bambaşka bir faza geçecek dünya, sorun insan için uzun insanlık için çok kısa olan o süreci nasıl geçireceğimiz…
Bugüne kadar hep daha iyiye doğru akan büyük nehir, bu kez de mahcup etmeyecek ve daha iyi bir limana çıkaracaktır insanlığı, enseyi karartmayın…