Mersin’de  ticaretin ve ekonominin kötü gidişinde üzerlerine düşen görevi yapmayan ya da  yapamayan, çözüm bulamayan meslek odaları kendi eksikliklerinin kusurunu hep başka bir yerlere yüklediler; bunda da hedefte en başta hep seyyar satıcılar olmuştur. 
Bu konuda 2010 yılında başlamak üzere çeşitli defalar yazdım ve bir çok yazımın içerisinde de bu konuya değindim. 
Altta 2010 – 2012 - 2015 yılında yazdığım yazılardan bazı bölümler şöyle:

***

SEYYAR SATICILARIN DA YAŞAMA HAKKI VAR (2010)

Yakın bir geçmişte mahalle aralarında dükkanlar çoklukla dolu iken, son yıllarda her gün biraz daha boşaldığına şahit oluyoruz.
Evimizin sokağında bir yeni dükkan açılır, güzelce boyanır, temizlenir, mallar konur, satış başlar. Gündüz bir hareket ve gece mahalleye verdiği bir ışık vardır. Birkaç ay sonra bir gün bakarsınız, önünde küçük, silik, üzgün bir tabela: ‘’Devren Kiralık’’. 
Kapanmıştır. Üzülürsünüz oradaki emeğe, insanların geçim kaynağına, sokağın tekrar ıssızlaşmasına. Acaba sizin gibi başka kim üzülüyor? Acaba kentin Ticaret ve Esnaf Odaları ve benzer kuruluşları Başkanları ne kadar üzülüyorlar, sorunu ne kadar paylaşıyorlar ?

Kent Merkezine büyük alışveriş merkezleri yapılırken maalesef bu “Başkanlar” yeterli tepkiyi gösteremediler. 
Kentin içerisinde yavaş yavaş küçük esnaf kayboldu. Büyük mağazalarla rekabet edebilecek yeterli sermaye ve güçleri olamayınca işlerini bırakmak durumunda kaldılar. 
Peki bu insanlar şimdi ne yapıyorlar, nasıl geçiniyorlar, ailelerini nasıl geçindiriyorlar ?

Mersin’de de son zamanlarda daha sık olarak çöplerden plastik, kağıt vs. toplayanlar, parkta çekirdek satanlar, uçurtma yapıp satanlar, deniz kıyısında balonlara saçma tüfekle atış yaptıranlar… gibi geçim sağlamaya çalışanların çabalarına şahit oluyoruz. Yani insanlar çaresizlik içerisinde geçimlerini sağlamak için bir şeyler yapmak, bir çare bulmak zorundalar.

Mersin’de son günlerde sıklıkla seyyar satıcılar sorunundan söz ediliyor. Esnaf Odaları Başkanı seyyar satıcıları şikayet ediyor.
Onlar da bu kentin insanları, belki de kısa bir zaman önce onlar da esnaftı, ticarethaneleri vardı ve kaybettiler. 
Onlara da yaşama hakkı vermek durumunda değil miyiz ?

Ticaret ve Esnaf Odaları Başkanları bu konuda çözümler üretmek, çareler bulmak durumunda değiller mi ?

Son zamanlarda esnaf ve ticaretle ilgili ne gibi bir girişimde bulunduklarını da merak ediyorum. Kent merkezi ve Çamlıbel’in işlerlik kazanması ve yeni iş olanakları sağlanması ile ilgili bazı öneri ve projeler ortaya atmıştım. Ama maalesef bu odaların bir ilgisi ya da katkı ve önerisi olmadı.

Büyük Alışveriş Merkezlerinin de kentin işsizliği için bir katkı ya da çabaya zorlanmaları doğru olmaz mı ? 
Kentte sayısız dükkanın kapanmasında, bir çok kişinin işsiz kalmasında onlarında büyük payları yok mu ?
Kentin insanlarının bu tür sorunlarına çare bulmak da onların görevleri içinde değil mi?

Bir semt pazarının, yada “Salı Pazarı” denen kurumsal yapının bir günlüğüne bir alışveriş merkezinin tam önüne kurulduğunu veya seyyar satıcıların burada toplandıklarını ve bununla bir mesaj verildiğini düşünün…

Aslında Mersin’de bu tür kuruluşlarda Başkan olmanın ne anlama geldiği, neler yapması gerektiği, görevleri daha net belli olmalı. 
Bunları ya yerine getirmeliler ya da dönemleri bitmeden yerine getirebileceklere bırakmalılar.
16. 09. 2010


SEYYAR SATICILARI YOK ETMELİ MİYİZ? (2012)

Mersin’de büyük alışveriş merkezlerinin kent merkezinde açılması ile birçok esnafın zor duruma düştüğü, işini kaybettiği, işyerlerini kapattığı bir gerçek.
On yıl öncesine kadar kentimizde sokak aralarında bile kiralık boş dükkan bulunamazken şimdi kentin eskilerde en işlek alışveriş semtlerinden biri olan Çamlıbel’de dahi dükkanlar boş…
Mersin’de ticaretin bu duruma gelmesinde, son ana kadar kayıtsız kalan Esnaf Odaları, Ticaret Odası, Belediyeler şimdi kendi kusurlarını örtbas edip, suçu seyyar satıcılara yükleyerek bir seyyar satıcı imha kampanyasına girmek istiyorlar.
Eminim ki bu seyyar satıcıların birçoğu daha önce işyerleri olan ve kentin son durumundan sonra bu hale gelmiş esnaflardır.
“Herkes bir engelli adayıdır” sözünün doğruluğu gibi, “Herkes de bir seyyar satıcı adayıdır”…

Büyük alışveriş merkezleri açılırken tepkisiz kalan odaların bunda suçu yok mudur ?
Bu kentin zenginliklerini ve imkanlarını kentin insanlarına kullandırabilme vizyonundan yoksun olan yöneticilerin bunda suçu yok mudur ?
Asli görevlerini bırakıp zarar eden büfe, kafeterya işletmeciliği yaparak bu konuda işletme açacak kişilere engel olan Belediyenin bunda suçu yok mudur ?

En tehlikelisi, herhangi bir kalıcı çözüm bulmadan kökten yok etme yoluna gitmektir.
Eminim ki hiç kimse isteyerek seyyar satıcılık yapmamaktadır. Şartlar buna mecbur bırakmıştır.
Bu kişiler de yaşamak ve ailelerini geçindirmek mecburiyetindedirler.
Seyyar satıcılık dahi yaptırılmadığı taktirde bunun çok olumsuz ve tehlikeli  sonuçlar doğurabileceği ve kentimizde suç oranının artacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Daha önceki yazılarımda da önermiştim; Madem ki AVM’ler kentin içine kuruluyor ve kuruldukları bölgeyi bir merkez haline getirip diğer bölgeleri önemsizleştiriyor, o zaman bu alışveriş merkezleri çevresine seyyar satıcılar toplanmalı, burada satış yapmaları için de uygun şartlar oluşturulmalıdır.

Kent yöneticileri, seyyar satıcıları tamamen ortadan kaldırıp yok etmeden önce doğabilecek vahim sonuçları düşünerek çözüm yoluna gitmelidir.

Tabii önümüzdeki dönemde de kentin zenginliklerinin farkına varıp, bunu halka yansıtacak vizyonda ve beceride olan yöneticilere ihtiyaç olduğu gerçeği de giderek belirginleşmektedir.
                                                                                                                 23. 10. 2012 

MERSİN’DE SEYYAR SATICILAR (2015) 

Mersin’de ekonominin zayıf olduğu, ticaretin azaldığı dönemlerde esnafların şikayetlerinin bir yerde önüne geçmek için bu dönemlerde Esnaf Odası bir bildiri yayınlar ve seyyar satıcıları suçlardı.
Beş yıldır seyyar satıcılarla beraber Suriyeli işyerlerini de suçluyorlar. 
Bugünlerde muhtemelen her yıl olduğu gibi yine bir girişimde bulunacaklardır.

Daha önceki yazılarımda da önermiştim; madem Büyük Alışveriş Merkezleri kentin içine kuruluyor ve kuruldukları bölgeyi bir merkez haline getirip diğer bölgeleri önemsizleştiriyor, o zaman bu alışveriş merkezleri çevresine seyyar satıcılar toplanmalı, burada satış yapmaları için de uygun şartlar oluşturulmalıdır.

2013 yılında simit satma uğruna kendini yakan ve bir süre tedavi gördükten sonra ölen simitçi ile ilgili iki yazı yazmıştım. Sanırım çoktan unutulmuştur.

Aynı kentte yaşadığımız, aynı havayı soluduğumuz, öteki Mersin’in öteki insanlarını ötekileştirmeden kabul edeceğiz?
Etrafımızdaki aç ve yoksul insanlara daha ne kadar duyarsız kalacağız?
Bu kentin her yönden önünü tıkayan fakirlik ve gelişememede sorumluluğu olan ama kendileri değişmeyen, değiştirilemeyen kent dinamikleri bir an kendini yakan ve ölen simitçinin durumunu, yaşadıklarını hissedebilseler herhalde ortaya çıkan vicdanla bir şeyler yapmak durumunda ve sorumluluğunda olduklarını hissederlerdi. 
                                                                                                       18. 08. 2015

***

Görüldüğü gibi seyyar satıcılar sorunu uzun yıllardır sürüyor ve meslek odaları buna bir çözüm bulamıyorlar. 
Çok sayıda yazdığım bu tür yazıların muhatapları hep değişmeyen, değiştirilemeyen Oda Başkanları ve Belediye Başkanları idi. Bugün için Oda Başkanları ve kent dinamikleri değişmese ve Belediye Başkanı’nın da değişmemesi için seçimlerde gayret göstermelerine rağmen, bu kez Mersin halkı onlara başkaldırdı ve Büyükşehir Belediye Başkanı’nı değiştirilebildi. 
Şimdi elimizde bir çözüm yaratacak merci şansı var.
Tarsus’ta köşe başlarında estetik bir şekilde bakır kaplamalı küçük seyyar tezgahların yapıldığını ve burada seyyar esnafların satış yaptıklarını biliyorum.
Benzer bir sistem yapılabilir ve özellikle AVM ‘lerin çevresindeki boş alanlara seyyar tezgahlar yerleştirilerek yüzlerce insana iş sağlanıp aileleri ile binlerce insanın geçimi sağlanmış olur.
Buna modern bir kent anlayışında karşı çıkanlar olacaktır. Fakat öncelik bir kentte aç, yoksul ve işsiz insanların olmamasıdır. 

Aylardır sözünü ettiğim Yeni Pazar semtindeki ikinci el her türlü eşyanın satıldığı pazara insanlarımız ve özellikle Oda Başkanlarımız bir kez gelseler bu kentin gerçeklerini görecek ve öteki Mersin’i anlayacaklardır. 
Gelin bu sorunu kaba bir kent estetiği olmaktan öte, acılı bir sosyal sorun düzeyinde ele alalım; kırıcı zabıta önlemleriyle değil, kalıcı ve kurumsal çözümler üretelim. Bunun için gerekirse bir çözüm komisyonu oluşturalım; ilgili kurumsal yapılar halka açık toplantılarda bu konuyu tartışarak kamuoyunda bir irade oluşmasına çalışsınlar.
Yineleyelim: Bu mesele insanların geçimleriyle, ekmek kaygılarıyla doğrudan ilgilidir. Hepimizin bu konunun çözümünde sosyal kaygıları da gözeten düşüncelerimiz olabilir, vardır. Bir toplum olmak böylesi dayanışmayı gerektirir.
Lütfen meseleyi çözümlemeden, ekonomik altyapısı olan bir çözüm üretmeden yasaklarla boğmayalım. Bu insanlar bizim insanlarımızdır, kardeşlerimizdir. Onları anlamak, sıkıntılarına çağa, hayata, insana ve Mersin’e yakışır bir çözüm bulmak zorundayız. Ülkede buna ilişkin örnek çözümler olmuşsa onlara ulaşalım.
Ama en yanlış olan en kolay gibi görünendir; bunu yapmayalım. Toplumsal dayanışmaya en çok ihtiyacımız olan şu sıkıntılı günlerde, gelin tüm ilkeye model olacak bir çözüm için el ele verelim, konuşalım, tartışalım ve bu hemşerilerimizi kırmayalım.

(Bunlar yaşanırken diğer tarafta MEDİTOUR2016 etkinliği düzenleyenlere öteki Mersin’den iyi eğlenceler diliyorum) 

HARUN ARSLAN