"Her türlü savaşı selamlarım. Çünkü savaş ABD'nin sağlık sigortasıdır. Her on senede bir dışarıda savaş yaşamazsak içimizde savaşmak zorunda kalabiliriz." (T. Roosevelt)

Önce son beş yılı kapsayan muhtelif tarihlerdeki bazı haberlerden bir demet:

"Katar, ABD’den toplam bedeli 11 milyar doları aşan, askeri mühimmat satın aldı! Pentagon basın sekreterinin de onayladığı, bu yıl gerçekleşen ABD’nin en büyük silah satışı...

Körfez ülkelerinden Suudi Arabistan, geçen yıl ABD ile 80 yeni F-15SA taarruz uçağı, füze, radar uyarı sistemi ve diğer askeri malzemelerden oluşan 60 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı."

"ABD geçen yıl ülke dışına 66.3 milyar dolarlık silah sattı. Bu rakam dünyadaki bütün silah satışlarının % 75’ine tekabül ediyor. Bir başka deyişle, dünyada kullanılan her dört silahtan üçünü ABD satıyor. Peki, bu kadar silahı kim alıyor? Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi devletler.

Amerikan New York Times gazetesinin konuyla ilgili yorumunda, 2010 yılında 21.4 milyar dolar olan silah satışının 45 milyar dolar birden artarak ABD tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmasının arkasında Körfez ülkelerinin İran’dan giderek daha fazla tehdit algılaması yatıyor. Ancak New York Times’ın bu yorumunun tam tersi de mümkün. Yani, ABD yanlısı Körfez ülkeleri silahlandıkça, İran da bunu kendisine karşı artan bir tehdit olarak algılayabilir. Nitekim Suudi Arabistan, BAE, Katar, Umman gibi ülkeler sadece savunma sistemleri almıyorlar. Silah satış tablosuna bakıldığında ABD’den 33.4 milyar dolarlık silah satın alan Suudi Arabistan 2011 yılında dünyanın en fazla silahlanan devletleri arasına girmiş bulunuyor."

"8 yıl süren Irak-İran savaşında ABD ve Batılı ülkeler her iki tarafı da üstün kılmayacak dengeli bir şekilde silahlandırmış, iki ülke de petrolden elde ettiği 1 trilyon dolardan fazla parayı silaha yatırmak zorunda kalmıştı."

"ABD Kongresi tarafından hazırlanan bir rapora göre, ABD 2011 yılında silah satışını bir önceki yıla göre üçe katladı. 2011 yılında dünya genelinde 85.3 milyar değerinde silah alımı gerçekleşti. ABD'nin bundaki payı ise tam 66.3 milyar dolar."

"Amerikan New York Times gazetesinin haberine göre, ABD, 2010 yılında 21.4 milyar dolar olan silah satışını 2011 yılında üçe katlayarak 66.3 milyar dolara çıkardı. Rapora göre, ABD'nin en büyük müşterileri ise, Körfez ülkeleri. Suudi Arabistan, ABD ile 33.4 milyar dolar değerinde silah anlaşması yaparken, onları 4.5 milyar dolarla Birleşik Arap Emirlikleri izledi. Körfez'in bir diğer ülkesi Umman'da ABD ile 1.4 milyar dolarlık silah anlaşması yaptı."

"Suudi Arabistan'ın ABD ile yaptığı 33.4 milyar dolarlık anlaşmaya göre, Washington, Riyad'a 84 yeni nesil F-15 savaş uçağı verecek. Ayrıca Suudi Arabistan'ın mevcut 70 adet F-15 savaş uçağını da modernize edecek."

"Suudi Arabistan, 2013'de imzaladığı 1,9 milyar avroluk anlaşmalarla Fransa'ya en çok silah siparişi veren ülke olurken, siparişlerin yüzde 40'ı Ortadoğu ve Körfez ülkelerinden geldi."

"Suud idaresi Arap baharının sonbahara çevirmek ve tehdidin kendisine sirayet etmesini önlemek için imzaladığı orta ve uzun vadeli anlaşmanın çerçevesi 164 milyar dolar..."

Muhtelif yıllar ve farklı tarihlerdeki haberleri çoğaltmak elbette mümkün ama yukarıda alıntıladıklarım yeterince fikir veriyor sanırım...

**

Haberlerden sonra gelelim son duruma...

IŞİD' i son bir ayda kestiği iki batılı kafa görüntüleri ardından keşfeden ve "tarihin en büyük tehdidiyle karşı karşıyayız" tespitini yapan ABD ile ilgili ben çok farklı bir pencereden yaklaşacağım yaşadığımız sürece:

ABD' de şu an iki güç çarpışıyor ve ortadoğunun geleceğini en büyük olasılıkla bu iki cepheden kimin galip geleceği belirleyecek.

Bunun için de 2016 başkanlık seçimlerini beklemek zorundayız.

Büyük olasılıkla (beklenmedik bir kaset, adaylardan birini bitirecek bir belge ortaya çıkmazsa) demokratlar Hillary Clinton, Cumhuriyetçiler Mc Cain' i aday gösterecek.

Cumhuriyetçiler çılgın (veya artık manyak mı desek?)Neoconlar tarafından destekleniyor, politikalarını belirledikleri gibi finansörlüklerini de bu cephe sağlıyor. Cepheye demokratlardan umudunu kesmiş İsrail' in şiddet yanlısı politikalarını destekleyen lobileri de eklemek mümkün.

Neoconlar için insan hayatından çok karbon türevli enerji ve silah kartellerinin ciroları, karları, kısaca çok para kazanacakları tatlı iklim ilgilendiriyor. Gerisi fasarya...

Demokratlar ise çevre sorunlarına daha duyarlı ama onları da destekleyen bir sermaye grubu var: Bilişim ve nano teknolojilerle yenilenebilir enerji sektörü.

Bayan Clinton kazanırsa eşi Bill Clinton' un başlatttığı ve Bush ile kesintiye uğrayan ama bugünlerde ağır aksak ta olsa, yalnız da kalsa Obama' nın sürdürmeye çalıştığı daha insani değerleri öne çıkaran strateji hâkim olacak.

Cumhuriyetçiler kazanırsa mı?

Yandı gülüm keten helva...

Sonu meçhul bir yolculuk bekliyor olacak tüm bölge ülkelerini. Bu ülkelere son zamanlarda Demokratlardan çok cumhuriyetçilere yakın duran Erdoğan' ın yönettiği Türkiye' de dahil.

IŞİD' i ABD öncülüğündeki koalisyon ülkelerine bağlı uçaklar vuruyor ama IŞİD koordinatörü bırakmış asıl düşman olarak Suudi Arabistan' ı hedef tahtasına koyduğunu ilan ediyor.

Bu durup dururken belirlenmiş bir tavır mı sanıyorsunuz? Daha ilk darbe geldiğinde sıcağı sıcağına asıl düşmanın Suudilerin yönetici taifesi olduğunu dünyaya duyurmak elbette hesaplanmış, düşünülüp taşınılmış bir strateji ürünü...

Ve bu düşmanların ilan stratejisi gösteriyor ki, sonunda birileri az birileri daha fazla ödemede bulunacak ama her ülke payına düşeni sineye çekecek.

Ama şundan emin olabiliriz...

İster Cumhuriyetçiler ister demokratlar kazansın, kaybedeceği kesin olan ve eninde sonunda ülke vasıflarını yitirecek körfez ülkelerinin geleceği olmayacak.

Tarihin çöplüğüne gömülecek birinci dünya savaşında ingilizlerin cetvelle çizdikleri GDO' lu ülkeler ve onların başında petrol satıp keyif çatan, kulaklarından fışkıran paraların artanlarıyla durmadan silah alan krallıklar, şeyhlikler...

Ciddi bir ekonomik araştırmalar kurumu körfez ülkelerinin batılı bankalardaki fonlarının 5 trilyon doları aştığını söylüyor.

Siz o paraların geriye döndürülüp Ortadoğu halklarının yaralarını saracağını mı sanıyorsunuz?