Dünya üzerinde böylesi bir başka rekor kırıldı mı bilmiyorum. Konu edilmediği için Guinness rekorlar kitabına da girdiğini sanmıyorum.
Ama Akdeniz Oyunları nedeniyle egale edilmesi hayli zor bir rekora imza attığımız tartışılmaz.
Yaklaşık bir yıllık zaman dilimine üç koordinatör (hatta bir de yardımcı koordinatörü katarsak üç buçuk) ataması sığdırıldı da, gıkımızın çıktığını duyan oldu mu?
Dünya üzerinde böylesine vurdum duymaz başka kent var mıdır, sanmıyorum.
Olmayınca da iş abartıldıkça abartıldı. 1,6 milyon nüfusa üstelik hayli zengin, birikimli kadrolarına sahip bu kentte sanki koordinatörlüğü yürütecek yeterince insanımız yokmuş gibi, üçünü de kentin en işlek caddesine bıraksanız kaybolmaları mümkün başka yerlerden isimler bulunup işin başına getirildi.
Önce Suat Kılıç' ın hemşehrisi Ali Yener bir iki dayandı sonra kimi iddialara göre Başbakan işlerin iyi gitmediğini görünce müdahil oldu ve Yener' in yerine AK Parti eski İzmir il başkanı ve eski Milletvekili Taha Aksoy' u görevlendirdi.
Ancak ne hikmetse Aksoy' da bir kaç ay sonunda havlu attı.
Aksoy Mersin' e yabancıydı ama bu iş için bulunabilecek en birikimli insanlardan biriydi. Gerek kariyeri gerekse de İzmir Üniversite Oyunlarında gösterdiği performans yadsınamazdı. Ancak hikmetse, Kılıç' ın bir Mersin ziyaretinin hemen ardından Aksoy Başbakana gidip aldığı emaneti geri verdi.
 (2012 Eylülünde 2002 ve 2007' de Bolu AK Parti Milletvekilliği yapan Metin Yılmaz isimli zatın da başladığı günlerde sona eren ve ancak medyaya o günlerde yansıyan demeçleriyle haberdar olduğumuz atama macerasını da not edeyim unutmadan)
Aksoy' un ardından yine Mersin'de bu işi yapacak kapasitede uygun biri bulunmamış olmalı ki, çok uzaklardan Bekir Korkmaz getirildi (hem de aylık on milyarı aşkın maaş bağlanarak) Koordinatörlüğe...
İlginçtir diğerleri gibi Bekir Korkmaz' ın da özelliği AK Parti cephesine yakın isim olması...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde önce Zabıta Dairesi Başkanlığı ve ardından belediyeye bağlı kimi şirketlerde yer alan biri.
2009 yerel seçimlerinde Erzurum Büyükşehir Başkanlığı için aday adayı oluyor ama Erdoğan mevcut Belediye Başkanıyla yola devam etmeyi tercih edince o hayal suya düşüyor.
Erzurum macerası orada bitmiyor. Erdoğan işlerin iyi gitmediği Erzurum Kış Oyunları koordinatörlüğüne birini arayınca Korkmaz hatırlanıyor.
Korkmaz' ın Erzurum' da yapıp yapmadıklarına gelince. En iyisi o günlerdeki kimi gazetelere göz atmak:
İşte onlardan biri:
"Daha önce spor ile ilgili hiçbir geçmişi olmayan Korkmaz, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından görevlendirildiğini söyleyerek ve iddiaya göre 14 bin TL maaşla geldiği Erzurum’da tüm yetkileri eline aldı. Korkmaz göreve geldiği sırada, akademisyenlerden oluşan bir danışman kadrosu organizasyonun mutfağında yoğun bir çalışma yürütmekteydi. Gönüllülük esası ile ve cüzi bir danışmanlık ücreti ile çalışan bu akademisyenler, bir yandan bağlı oldukları kurumdaki görevlerini yürütürken, bir yandan da her hafta Erzurum’a gidip gelerek çeşitli teknik konularda organizasyona katkı sunmaktaydı.
Korkmaz, bu akademisyenlerle bir süre iyi geçindi. 2010’un sonuna doğru çalışmaların tamamlanması ile birlikte, başından beri organizasyona emek veren bu kadronun işine keyfi olarak son verilmeye başlandı. Korkmaz, AKP’ye yakın olmayan bu kişilerle çeşitli bahanelerle yollarını ayırdı. Yaptıkları yoğun çalışmaya karşın işin dışına itilerek rencide edilen bir dizi isim, bu durumu onurlarına yediremeyerek istifalarını verdi."
Bunlar oyunlardan önce hakkında dile getirilen iddialardı ve yalanlamayan bölümü tek kelimesine dokunmadan taşıdım köşeme.
Ama "kol kırılır yen içinde kalır" ilkesine yürekten bağlı Erzurumlular oyunlar bittikten sonra "bu kol yen içinde kangren olmuş" diyerek öylesine eleştirilerde bulundular ki ve eleştiriler bugünlerde "atı alanın Üsküdar'ı geçmemesi" adına Mersinlileri o kadar yakından ilgilendiriyor ki...
Herkesin ama özellikle de oyunları sihirli değnek gibi bekleyen esnafın, medyanın, bir biçimde etkilenmesi kaçınılmaz küçüğünden büyüğüne iş yapan herkesin bilmesinde yarar var.
Örneğin basın toplantısı düzenleyen bir partinin il başkanı şunları söylüyordu:
"Oyunlar bittiğine, evli evine, köylü köyüne döndüğüne göre, aslen Şenkayalı olan, hemşehrimiz olmasından övünç duyduğumuz Sayıştay Başkanı sayın Dr. Recai Akyel’den Erzurumlular olarak beklentimiz, Oyunlar Koordinatörlüğü’nün hesaplarını büyüteç altına alması şeklindedir. Umarız bu beklentimiz karşılık bulur. 750 trilyon lira olduğu söylenen bütçenin nerelere harcandığını öğrenmeyi de, halkımız adına kendimizde bir “hak” olarak görüyoruz.”
O "hesap sorma hakkı" genel harcamayla da sınırlı değildi.
Bugünlerde Mersin' in pek ilgilenmediği, görmezden geldiği çok önemli bir konunun Erzurum versiyonuna yönelik eleştiriler şöyle sıralanıyordu:
"Böylesi büyük meblağdan damla misali pay alan lokantacımızı, otelcimizi, hediyelik eşya satan insanlarımızı, yerel gazetelerimizi suçlayacak ve itham edecek değilim. Kaldı ki, aklımızdan böyle bir şey de geçmez. Zor bir coğrafyada ve her türlü çileye katlanarak yaşayan insanımızın, ayrılan 2011 bütçesinden hakkı olan payı fazlasıyla alması gerektiğine inansak ta sormamız gerekiyor:
" Oyunlar nedeniyle şehrimize gelen sporcu ve yabancı delegasyonunu taşımak için açılan ihaleye neden Erzurum taşıyıcıları sokulmamış ve neden 5 trilyon 400 milyar lira gibi son derece büyük bir paranın şehir dışına gitmesine göz yumulmuştur?,
Oyunlar süresince ihtiyaç duyulan ve yapımı için yüzlerce milyarlar lira harcanan kitap, dergi ve broşürler neden Erzurum matbuatı yerine dışarıda, başka şehirlerde bastırılmıştır? Baskı tekniği ve kalitesi adına başarıyı yakalayan ve fedakârca çalışan matbaacılarımız ödül beklerken, niye cezalandırılmıştır? Yoksa memlekete yatırım yapmanın ve kaliteyi yakalamanın ödülü bu mudur?
Tekstil anlamında bölgesinin cazibe merkezi olan Erzurum’da marka haline gelmiş firmalar dururken, beresinden eldivenine, kaşkolundan elbise, çanta ve çorabına varıncaya kadar yığınla ürün niye dışarıdaki şirketlere yaptırılmış, esnafımızın kasasına girmesi gereken para neden başkalarının cebine akıtılmıştır?"
Bütün bunları niye mi yazdım...
Olur ya birileri okur da, Korkmaz döneminde Erzurum' da yaşananlardan gerekli dersler çıkarılıp şu bir kaç ana başlıkta da olsa Erzurum'da yapılan yanlışlar Mersin' de tekrarlanmaz:
-Örneğin; Mersin matbaaları sinek avlarken baskı işleri başka kentlere verilmemeli,
-Sporcu ve yabancı delegasyonu taşıma işi Mersin' li kuruluşlar dururken başkalarına yaptırılmamalı,
 -Erzurumluların deyimiyle "Marka haline gelmiş firmalar dururken, beresinden eldivenine, kaşkolundan elbise, çanta ve çorabına varıncaya kadar yığınla ürün dışarıdaki başka şirketlere yaptırılmaz, esnafımızın kasasına girmesi gereken para başkalarının cebine akıtılmamalı"
Umarım Erzurum' da yaşanan filmin aynısı vizyona girmez Mersin' de...
Ve dilerim şu yazdıklarımdan gerekli dersler çıkarılır da sürecin sonunda ben mahcup olurum.
Ama gidişat öyle mi?
97 Seyahat şirketinin (ki içlerinde Türkiye' nin ilk 50' si içine girenleri var) bulunduğu Mersin'e inat gelip giden delegasyon ve her türlü personelin uçak biletleri bile Mersin' deki acentalar üzerinden değil Ankara' daki bir kuruluş üzerinden temin ediliyor.
Kısaca adam olacak çocuğun ne olacağı şimdiden değil çok önceden belli aslında. Yaptığımı biraz da ajitasyon niyetine kabul edin...
Bakarsınız bu kışkırtmalar! işe yarar da etkinlikler sonunda ben yanılırım, kazanan Mersin olur...