Erdoğan tabirini özellikle kullandım, çünkü artık 2001 ağustosunda yola çıkan AK Parti kervanı yürüdüğü yol boyu durmadan fire verip bugüne geldi ve artık o ilk yola çıkanın halinden eser kalmadı.
Tıpkı şarkının dediği gibi "o eski halimden eser yok şimdi" diye inleyen bir siyasi hareket sonunda evrilip, çevrildi; tek başına Erdoğan' la simgelenen bir partiye dönüşüverdi.
Partinin kurucular listesine bir göz atın diyeceğim ama gerek yok, ne olduğunu herkes biliyor zaten.
Program, halka verilen sözler desem; "3Y" denilen yoksulluk, yolsuzluk, yasakları bitirme azmiyle kolları sıvayanların ulaştıkları menzil de ortada...
Her şeyin gözler önünde cereyan ettiği ülkede, oturup bu "3Y" hakkında kalem oynatmak bile zül geliyor insana...
Kaleme alacağım mevzu da AK Parti- Erdoğan tartışmalarının çok daha ötesinde.
Bir önceki yazıda girdiği son seçimle ilk kez tek başına iktidarı kaçıran, kaçırmakla da kalmayıp 2011 seçimlerine göre yaklaşık 10 puanlık kayıp yaşayan Erdoğan' ın, AK Partiyi elleri kolları bağlı koalisyon cenderesine sokmaktansa, "sil baştan" diyerek yeni bir seçimi deneyeceği, bu konuda muhalif cephe yerine AK Partiye tıkandığı her yerde dün olduğu gibi bugün de kol kanat geren MHP' nin, daha doğrusu Bahçeli' nin gerekli desteği vereceğini anlatmaya çalışmıştım.
Aslında soru çok basit ve Erdoğan' da son kararı vermeden önce bu basit ama kendisi için "hayat/memat" anlamına gelen o sorunun cevabını görmek isteyecektir.
Soru; AK Parti' nin olası bir erken/baskın/tekrar yapılacak bir seçimden nasıl bir sonuçla çıkacağı, daha da önemlisi iktidarda kalmak için gerekli 276 sayısına ulaşıp ulaşmayacağıdır.
Elbette artık hayal olan Erdoğan tipi Başkanlık için gerekli 330 Milletvekili arayışları temenni düzeyinde de olsa birilerince kapalı mahfillerde oturulup konuşulmaktadır ama o rüyaların gerçekleşmesinin HDP ile ve HDP' nin barajı aşıp aşmayacağı sorusuyla doğrudan bağlantılı olduğu sır değil...
Peki HDP' nin barajı aşmama olasılığı var mı? 
7 Haziran öncesi yapılan anketler ve sonrasında ortaya çıkan tablo analizleri gösteriyor ki, HDP' nin aldığı %13 oranındaki oyun %11'i Kürtlerin kahir çoğunluğa sahip olduğu doğu ve güneydoğu' dan gelmektedir ve Kürtlerin HDP' yi bırakmaları için hiç bir sebep yoktur, aksine son yaşananlar 7 Haziran' da bölgede AK Partiye çıkan oyların da HDP' ye kayma ihtimalini güçlendirmektedir.
Örneğin PYD saflarında IŞİD' e karşı çarpışırken ölen Türkiyeli Kürt militanların cenazelerinin 10 gün boyunca Habur' da bir kamyon dorsesinde bekletilmesinin sokaktaki Kürt için ne anlama geldiğini anlamak için, o bölge sokaklarında dolaşmak gerekiyor.
Erdoğan' ın Dolmabahçe' de varılan mutabakatı 21 gün sonra anketlere bakıp yok saymasından çok daha beter bir durum söz konusudur ve bunun sandığa nasıl yansıyacağını görmek için müneccim olmak gerekmiyor.
Bu nedenle Erdoğan' ın stratejisi eğer MHP' den daha beter milliyetçi söylemleri eyleme dönüştürüp o cepheden bir nebze oy koparmaksa, bir kez daha çevresindeki stratejistlerin "atılan taş, ürkütülen kurbağa" misali hesabı bir daha gözden geçirmelerinde yarar var derim.
MHP' ye oy veren seçmen de, 7 Haziran sonrası bir anda ortalığın kan gölüne dönmesinin nedenlerini sorgularken, Erdoğan' cı havuz kalemşorlarının ve AK Parti sözcülerinin anlattıklarından etkilenip, AK Partiye döner sanmak, en hafif deyimle safdilliktir.
O zaman bu ihtimali bir yana bırakıp HDP' yi baraj altına itme ve bununla aynı anlama gelen HDP' ye kaçan %4 civarındaki muhafazakar Kürt oyunu yeniden AK Partiye kazandıracak bir farklı plan var mıdır?
Böyle bir olasılık 7 Haziran akşamı yaratılabilirdi. Ve o akşam seçim sonuçlarını başarı sanan Davutoğlu balkona çıkıp zafer sarhoşluğuyla 2071'e, Gazze' den Halep' e mesaj göndereceğine, yıllarca bu partiye oy vermiş ama seçim kampanyası sırasında büyük hayal kırıklığı yaşayan Kürtlere sıcak bir selam sarkıtsa eminim çok farklı bir iklimle karşılaşırdık. Erdoğan' dan beter bir taklitçi üslup ve ardından asıl aktörün neredeyse HDP' ye oy veren 6 milyonu aşkın seçmene savaş ilan eden hali...
 13 yıldır aşina olunan tavrını bilenler, 330 lar şöyle dursun, 7 Haziran akşamı sandıktan çıkan 276 ile iktidarı bırakma riskini savuşturan Erdoğan' ın, çözüm sürecini kaldığı yerden devam ettireceğini, bizzat kendisinin devirdiği masayı kendi eliyle kaldırıp dekoru hazırlayacağını da bilir.
Aslında Erdoğan cephesinde asıl sorun, oyunu bozan Demirtaş ve Demirtaş ile birlikte kampanyayı yürütenlerin kendilerinden şike maç umudu taşıyan Erdoğan'a hayal kırıklığı yaşatan agresif maça asılma halidir.
Gelelim Kasım ayındaki baskın seçimde ne olur sorusunun cevabına: 
AK Parti ne MHP ne HDP' ye giden oyları geri alamaz. 
Bunun bir kaç nedeni var:
Birincisi şehit cenazeleri gelmeye devam ederse bu AK Partiden çok MHP' ye yarar. 
Dolmabahçe görüşme masasının Erdoğan patentli olduğunu ve anketlerde oy düşüşü başlayınca 21 gün sonra devrildiğini bugün çocuklar bile görmekte. 
Muhafazakar Kürtlere gelince; Bugün dış konjonktür de, dünya da ve elbette Türkiye 1990 lardan çok farklıdır. 1990' larda yakılan ve boşaltılan köyler, faili meçhuller, binlerce kez bombalanan mevziler, dağlar hepimize barış dışında bir çözüm olmadığını yeterince acıyla harmanlayıp ezberletti.
En büyük Kürt şehrinin İstanbul olduğu gerçeğini bu ülkede yaşayan 77 milyon ve elbette Erdoğan da çok iyi bilmektedir.
Başlayan çatışma ortamının da olası bir seçim hesabına dayandığını aklı başında herkes görmekte...
90' lardaki trajediyi yeniden sahnelemenin anlamsızlığını da...
Yapılacak tek şey 7 Haziranda sandıktan çıkan iradeyi fazla zorlamadan, saygı duyup kalınan yerden yola devam etmektir. 
Ve elbet herkesin zorunlu yol arkadaşlıklarına saygı duyarak..