Türkiye’de birçok şehrin turizm başta olmak üzere birçok alanda yatırım çekmek istediğini, Mersin’in de yatırım planlamalarından hak ettiği payı almak istediğini anlatan Yılmaz, “Taleplerin net bir şekilde ortaya konduğu gibi, nedenlerin de ortaya konması gerekiyor. Burada kentlerin soracağı soru, 'yatırım neden bizim şehrimize yapılsın?’ olmalı. Bu noktada tarihi, kültürel, doğal değerler ile altyapı ve tüm bu potansiyelleri harekete geçirecek itici kuvvetin varlığı, bu sorunun cevabını oluşturuyor. Mersin, saydığımız ilk dört değere sahipken, bu potansiyelleri yatırıma dönüştürecek ve turizme kazandıracak itici güce, yani lobiye yeteri kadar sahip değil” dedi. 
22 yıl önce turizm bölgesi ilan edildiği halde hala turizme kazandırılamayan Tarsus Kazanlı Kıyı Kesimi Turizm Merkezi’nin buna en somut örnek olduğunun altını çizen Yılmaz, “22 yıl önce ilan edilen, 11 yıl önce arsa tahsisi yapılan ancak geçen yıllar içinde turizme kazandırılamayan Kazanlı bölgesi, 7 bin 600 yataklı konaklama kapasitesi, golf alanları, kongre merkezi, sağlıklı yaşam ve günübirlik tesisi ile ilin en önemli turizm merkezlerinden biri olacak konumdayken, lobi yetersizliği ve kamu-özel sektör işbirliğinin sağlanamaması nedeniyle hayata geçirilemedi. Oysa, başta Ankara olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinin imar planlarını yapan Prof. H. Jansen, bundan 90 yıl önce Tarsus’un turizme kazandırılmasıyla ilgili, şehrin ortasından geçen ırmaklarının da değerlendirilerek, bütüncül bir turizm planlaması öneriyordu. Tıpkı, Venedik’i Venedik yapan Grand Kanalı modelinde olduğu gibi. Yıllar öncesinden planlandığı gibi Tarsus’un içinden geçen kanallar, bir bakışta Toroslar ve Gülek Boğazı’nın eşsiz manzarasını sunan Gözlü Kule ve günümüzde hala rafta bekleyen Kazanlı turizm projesi hayata geçseydi turizmde daimi ziyaretçi sorunu olmayan bir kentten bahsedebilecektik” diye konuştu. 
Avrupa’da ortaya çıkan ‘kent turizmi’ temasının da Mersin için büyük bir fırsat olduğunu aktaran Yılmaz, çok hızlı yükselen kent turizmi temasının Paris, Londra, Roma gibi turizmde marka kentleri dahi geride bırakarak, Berlin ve Barcelona’yı yıldız haline getirdiğini anlattı. Türkiye’de de birçok şehirde uygulanan modelin Mersin’de yaygınlaştırılmaması için hiçbir sebebin bulunmadığına dikkat çeken Yılmaz, “Kent turizmi çalışmaları kapsamında Avrupa’da şehir merkezindeki fabrika ve depoların yerine otel ve restoranlar, kongre, konser ve toplantı salonları yapılıyor. Oysa Mersin’de fabrikalar ve organize sanayi bölgeleri zaten şehir merkezi dışında bulunuyor. Boş ve metruk eski yapıların turizme kazandırılması konusunda da kent merkezi biçilmiş kaftan. Dolayısıyla Mersin, Avrupa’nın şimdilerde keşfettiği bu modele son derece uygun ancak bu potansiyeli de yeterince değerlendirememiş durumda" şeklinde konuştu. 
Antalya’nın turizmde tüm kıyı şeridini şekillendirdiği gibi Mersin’in de Doğu Akdeniz çanağını şekillendirmeye en uygun aday olduğunun altını çizen Yılmaz, entegre bir planlama ve yönetim anlayışıyla hareket edilmesi için yerel yönetimlerin her türlü desteği vermesi, turizm yatırımcılarına yönelik teşviklerin artırılması, kamu-özel sektör işbirliğinin sağlanarak yatırıma dönük lobinin elinin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Editör: Barış Köksal