“Mersin Lobisi Macerası” yazı dizisinin iki bölümünü yazdıktan sonra güncel gelişen bir olay olarak Sn. Bakan Lütfi Elvan’ın Mersin ziyaretini yazmıştım.
Şimdi de M.İ.Y için yapılan bir basın toplantısı gündeme geldi.
İlk yazımda bir Mersin Lobisi için önce kentin takımına sahip çıkılması gerektiğini yazmıştım.
M.İ.Y’nun şu andaki kötü durumundan kurtulması için Büyükşehir Belediye Başkanı önderliğinde, yeni destek veren işadamları ile bir basın toplantısı yapıldı. Kentin en önemli marka değeri 90 yıllık takımın içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulabilmesi için çözüm arayışlarına girildi.
Burada kentin bir lobisinin olamamasında ve kentteki birçok olumsuzluklarda birinci sorun olarak aidiyet duygusunun gelişmemiş olmasını ve kentin sahiplenilmemesini görüyoruz.
Mersin’de çalışan, yaşayan, kazanan insanlar Mersin’de doğmuş olsalar dahi hâlâ nereli oldukları sorulduğunda atalarının geldiği ili söylüyor. Birçok kişi babasının dedesinin geldiği kentin takımını daha çok tutuyor ve o kenti benimsiyor.
Yine Mersin’de kazanan önemli büyük kuruluşlar kentin takımına ve kente yeterli ilgiyi göstermiyorlar, destek vermiyorlar.
Birinci bölümde yazdığım gibi Mersin’de aidiyet duygusunu sağlayıcı bir proje geliştirilip, Mersin’e aidiyet duygusu yerleştirilebilirse kent benimsenip sahiplenilebilecek ve bu kente gerçekten gönül vermiş kişilerce de bir Mersin Lobisi oluşturulabilecektir.
Bugünün olaylarını bırakıp tekrar geriye dönersek:
Mersin’de yıllar öncetek başına bir Mersin Lobisi görevini üstlenen işadamı Musa Timur’u hatırlarım. Yalnızca bir STK’nın Başkanı olmasına rağmen tek başına birçok farklı oluşumu harekete geçirmiş, Ankara yollarını ve kurumlarını aşındırmış, kent adına istediğini almadan geri dönmemiştir. Maalesef onun gösterdiği gayret ölçüsünde çalışıp, kente katkı veren kimse uzun zamandır çıkmamıştır.
Kentin tek kişilik bir başka lobisi olarak da sade vatandaş Hidayet Dinçer’den söz edebilirim. Kentteki gördüğü haksızlıklara karşı tek başına yasal yollardan mücadele etmiştir ve birçok konuda da kimsenin yardımını görmeden tek başına başarılı olmuştur.
Bu kentin 35 milyon lirasının çöpe atıldığı Aquapark projesinde tüm kent sessiz kalıp, seyrederken Hidayet Dinçertek başına Aqupark Projesini iptal ettirmiştir.Yine bazı projeleri iptal ettirerek ihale bedellerinin düşürülmesini sağlamıştır.
Bugün de maalesef bütün kent ilgisiz kalırken sahillerdeki işgallere karşı, Mersin’de gördüğü usulsüzlüklere, yolsuzluklara karşı tek başına bir mücadele veriyor. 
Üzücüdür ki Mersin’de bugüne kadar birlikte hareket edilip başarıya ulaşılan olayları sayamıyoruz. Yukarıda saydığım birkaç kişinin kent adına gösterdikleri bireysel mücadele dışında  fazla olumlu bir şey yok… Herkes kentle ilgili her meseleye kendi dar alanı içinden bakıyor; kişisel ya da içinde bulunduğu sosyal çevreye doğrudan yarar sağlamayan hiçbir şeye değer vermiyor. Oysa ne kadar basittir gerçek: Bu kente dönük olarak üretilen her faydadan, sonunda bu kentte yaşayan herkese mutlaka pay düşecektir. Bu fayda moral olabilir, ekonomik olabilir, çevresel olabilir, kültürel ve sanatsal olabilir, sportif ve eğitsel olabilir… Bu alanların her birindeki yoksulluk ise, bu kentte yaşayan her birimizin yoksulluğudur.
Konuyu konuşmaya devam edeceğiz…
HARUN ARSLAN