Mersin’de Ak Parti’nin artık alışılmış olan başarısızlığının sebeplerini irdelemeye çalışıyorduk…
Bugüne kadarki parti yöneticileri, Genel Merkezi “Mersin’in durumu, yapısı bu, Mersin daha iyi olmaz, Mersin’de kazanamayız ! ” şeklinde sözlerle ve çeşitli bahanelerle başarısızlığa inandırmışlardı.
Son 15 yıl içerisinde Ak Parti ne Büyükşehir Belediyesini ne de Merkez İlçeleri kazanabildi. 
Bugün de Büyükşehir ve dört büyük merkez ilçe farklı partiler tarafından ilginç bir şekilde paylaşılmış: MHP, CHP, HDP… Yani Ak Parti hariç her partinin kazandığı bir seçim. Türkiye’de birinci olan parti burada tek bir Belediye bile kazanamamış!
Mersin’de bugüne kadar değişik dönemlerde hem sol görüşlü partinin, hem sağ görüşlü partinin hem de milliyetçi partinin Büyükşehir Belediyesini ve merkez ilçeleri kazandığını düşünürsek, demek ki olabiliyormuş.

Bir önceki yazımda belirtmiştim; yerel seçimlerde Ak Parti yönetimleri iddiaları olmamaya şartlanmışlardı ve bu genel seçimleri de Ak Parti açısından olumsuz etkilemişti. 
Yine daha önceki yazılarımda ilk düğmenin yanlış iliklendiğini ve Ak Parti’nin Mersin’i hiçbir zaman doğru okuyamadığını yazmıştım.

Eski yıllarda yapılan en büyük hata Mersin’de dört farklı kesime ve bölgeye hitap eden seçim stratejisi uygulamak yerine, Orta Anadolu usulü tek seçim stratejisi uygulanmasıydı; ve bununla Ak Parti hep kaybetti. Bu arada geçen zamandan sonra şimdi bu dört farklı kesim ve bölge daha fazla birbirine karıştığı için bu ayrım ikiye düştü “Kırsal ve Dağ Bölgesi” ve “Sahil Bölgesi”.
Ak Parti kırsal ve dağ kesiminde başarılı olmuş ve oyları daha çok bu kesimden gelmiştir. İl yöneticileri, Belediye Meclis Üyeleri genelde büyük oranda hep bu kesimden seçilmişlerdir. Seçim çalışmaları da daha çok bu bölgelerde yapılmıştır.
Bunu belki de kentin ortasından geçen ana bulvarın altı ve üstü diye de ikiye ayırabiliriz.
Bugüne kadar yalnızca kentin dağ ve kırsal kesimine yani ana bulvarın üstüne hitap eden sistemin başarısı bu dar aralığa sıkışmıştır. 
MHP de aynı şekilde sahil kesiminde benzer etkisizlikte olduğundan bu kesimde ağırlık CHP den yana olmuştur.

Eğer Ak Parti kuruluşundan beri süren başarısızlığa alışıp bunun sürmesini istiyorsa bugüne kadar sürdürdüğü birkaç düzine kişinin tekelindeki ve genel olarak ana bulvarın üstüne hitap eden yönetim sistemini sürdürecektir. 
Eğer başarı isteniyorsa o zaman önce eski sisteme ve onun kalıntılarına son verilip, yıpranmış isimlerden vazgeçilip, bu bilinen grubun dışında kişilerle yeni bir sayfa açılmalıdır. 

Bugüne kadar yalnızca kentin üst bölgesine hitap eden yöneticilerden sonra hem kırsal kesime hem de sahil kesimine hitap edecek bir yönetim olması gerekiyor. 

Her iki kesime hitap edebilecek bir “İl Başkanı” bulunamasa da,  yönetimdeki üyeler her iki kesimden dengeli olarak seçilebilir. 
Bugüne kadar sahil kesimine hitap eden yönetimdeki üye sayısı her dönemde yalnızca birkaç kişiyle sınırlı kalmıştır.

Mersin’e daha verimli ve kalıcı hizmetler için, iktidar partisinin de Mersin’e dönük yapılanmasında başarılı olması çok önemlidir. Özellikle yerel yönetimlerden tümüyle dışlanmış bir kentte, büyük projeler bağlamında merkezî iktidarla ilişkilerin aksadığını yeterince tecrübe ettik. 

Bu nedenle, 15 yıldır ülkede iktidar olan ve birçok hizmete imza atan Ak Parti’nin, Mersin’de neredeyse kader olarak kabullenilmiş başarısızlığı konusunu tartışmaya ve kentin özel dokusuna dayalı çözümler düşünmeye devem edeceğim.

HARUN ARSLAN