Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi Aralık 2014 toplantısında Tulumba kavşağındaki köprünün yıkılmasına karar verdi.

Aslında hayli gecikmiş bir karar bu ve söz konusu köprü ile ilgili başladığı günden beri süren tartışmalar yanında yine aynı dönemde alınmış o kadar çok mahkeme kararı var ki, neden bu kadar beklendi diye sormadan da edemiyor insan?

Okan Merzeci’ nin ani ölümü ardından dönemin Belediye Meclisinin geçici olarak Başkanlık koltuğuna oturttuğu Halil Kuriş’ in bu kente armağan niyetine bela ettiği eseri nasıl yapıldı? Kimler izin verdi? O günlerde Karayollarına ait olan yol üzerinde yerel yönetimin böylesi bir inşaatı yapmasına “olur” verilmesi hangi aklın ürünüydü?

Soruları çoğaltmak mümkün ama cevapları ancak yapım sürecinde yaşananlarla verilecek zor sorular bunlar…

Gelin o zaman zaten yeterince hafıza sorunu yaşayan Mersin’ e de yardımcı olur umuduyla ta o günlerden başlayarak konuyu yakından takip etme hatırına arşivimden de yararlanarak süreci anlatmaya çalışayım.

**

1997 Eylül ayında Okan Merzeci vefat edince toplanan Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi aynı partiden yani ANAP’ tan bir Meclis üyesini, Halil Kuriş’ i Başkan olarak seçer. Kuriş’ in ilk işlerinden biri GMK Bulvarı üzerinde yer alan tüm önemli kavşakları köprülü geçişlerle donatma projelerine girişmek olur. (O günlerde katıldığı bir televizyon programında Kuriş, üst köprü projesini rüyasına giren dedesinin “kente eser kazandır” nasihatinden esinlenerek hayata geçirdiğini anlatacaktı)

Kuriş Başkanlık koltuğuna oturunca 1998 yılı başlarında Mersin Büyükşehir Belediyesi adına Karayolları Genel Müdürlüğüne başvurarak GMK ile İnönü Bulvarlarının kesiştiği noktada; projelendirme, istimlak, yapım bedelleri Belediye kaynaklarından karşılanmak kaydıyla köprülü kavşak inşa etmek istediklerini belirtip, yolun ve yapılacak alanın asıl sahibi olan kurumdan muvafakat ister.

7.3.1998 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü, talebe prensip olarak karşı çıkmasa da, gereklilik etüdünün yapılması, avam projenin hazırlanması, kendilerinin uygun görüşü alındıktan sonra, kesin projenin yapılması yönünde görüş bildirir.

Ancak Büyükşehir Karayollarının istediği çalışmaların hiç birini yapmaya gerek görmeden, sanki tüm şartlar yerine getirilmiş gibi 24.4.1998 tarihinde Meclisten oy birliğiyle geçirilen kararla köprülü kavşak noktasını belirler ve plana da işaretler.

Şehrin doğu-batı bağlantısını sağlayan ve yoğun trafik yükünü taşıyan G.M.K Bulvarı üzerinde; Mersin doğu girişine BP kavşağı, Devlet Hastanesi, Karayolları kavşağı, İnönü ile GMK bulvarlarının kesiştiği Tulumba kavşaklarında üst geçitler yaptırılmasına ve hazırlanan 1/1000’lik köprülü geçit planlarının 1/5000’liğe işaretlenmesinin kabul edildiği o meclisin konu hakkındaki ünlü 25 sayılı kararı budur işte. (Mersin 1.İdare Mahkemesine sunulan Bilirkişi raporu sayfa 8)

Meclis bu kararın ardından bir sonraki toplantı günü olan 5.5.1998’ de, 492 sayılı kararla inşaat için Başkanlık makamını yetkili kılar.

Başkanlık, Karayollarının daha muvafakat vermediği, bu izin için yapılmasını şart koştuğu ön çalışmaların tek birini bile yerine getirmeden, jet hızıyla 26.5.1998 tarihinde köprü yapım ihalesini yapar, onaylar ve ihale sürecini sonuçlandırır.

İhalenin kesinleşmesinin ardından Karayolları 28.5.1998 tarihinde aşağıdaki hususların altını çizerek bir kez daha uyarır Büyükşehir Belediyesini:

-Geçişlerin 2X3 şerit olması gerektiği,

-Kavşak yapım aşamasında Karayolları ile protokol yapılması,

-Başvuru ekinde gönderilen projelerin yetersiz kalması hesabiyle ve yapılacak kavşak projelerinin mutlaka KGM normlarına uygun olarak 5. Bölge Müdürlüğü kontrolünde yapılması gerektiği,

 Bu yazışmalar ortadayken ne olursa olur, bir el girer devreye, gerekli uyarılar dikkate alınmadan ve düzeltmeler yapılmadan 20.7.1998 tarihinde bu kez Karayolları Genel Müdürlüğü, Mersin 5.Bölge yetki alanındaki GMK bulvarı üzerinde Büyükşehirin köprülü kavşak yapmasına onay verir. (Aslında neler olduğunu en azından benim gibi konuyu o dönem yakından izleyenler biliyor. Dönemin Başbakanı Yılmaz ve aynı kabinede Bakanlık yapan Yücelen ile Kuriş’ in ilişkileri, bir holdinge paket olarak verilmeye hazırlanılan arıtma tesis işi vs.’ ler var ama konuyu dağıtmayalım. Belki bir gün o çok daha büyük rantlı, bir o kadar da keyifli hikayeyi de yazarım)

Köprü işine dönecek olursak… Kuriş’ in aceleciliğine çomak sokan bir kurum çıkar o günlerde ortaya: Mersin Mimarlar Odası kolları sıvar ve Adana 2.İdare Mahkemesi nezdinde Büyükşehir Belediye Meclisinin 24.4.1998 tarihli köprülü kavşağın işaretlenmesi kararının iptali yönünde dava açar. Mahkeme 28.10.1999 tarih 1999/1189 sayılı kararıyla Meclis kararının hükümsüz olduğuna, kısaca köprü yapımının hiçbir yasal dayanağı olmadığına hükmeder. (tarihler önemli çünkü köprülü kavşağı mahkeme safhası sürerken 3-4 ayda tamamlayıp milletin hizmetine sunan veya çoğumuza göre bela eden Kuriş iptal kararı çıktığında seçimleri kaybetmiştir. O koltukta DSP’den seçilen Macit Özcan oturmaktadır artık)

Burada noktalanmaz süreç. Biten köprüye karşı Bölge İdare Mahkemesinin vermiş olduğu kararın, Belediyeyi zarara uğratacağı gerekçesiyle Mersin Büyükşehir Belediyesi karar düzeltme talebiyle Danıştay’ a başvurur.

2001 yılında yapılan başvuru, Danıştay 6.Dairesince 29.1.2003 tarihinde sonuçlandırılır. Kararın bir bölümünde şöyle denmektedir ve bu cümleler hukuku yok sayanlara ders niteliğindedir:

“Yönetmeliğin tanımladığı şekilde detaylı bir raporla açıklanan ve raporla bütün olan, bölge şartlarına uygun, müellif tarafından nazım plan çalışması yapılması, planın Belediye Meclisinde görüşülerek uygun bulunması halinde onaylanması gerekirken, bu usule aykırı olarak sadece Meclisin belirlediği yerleri işaretlemek suretiyle tesis edilen işlem hukuka aykırıdır”

Gerek yok ama yine de özetleyelim: Nazım plan üzerinde yapılacak değişiklikler yönetmelikler doğrultusunda ve bölge koşullarına uygun gerekçeleriyle yapılması gerekirken, koşulların hiç biri yerine getirilmeden sadece işaretlenmesini hukuka aykırı bulan Danıştay, Adana İdare Mahkemesinin vermiş olduğu kararı onaylar böylece…

Onaylar da ne mi olur?

Olanları da özetlemeye çalışayım:

Göreve geldiği gün, özellikle bu köprü ve ANAP destekli Kuriş’ in arıtma projesini mercek altına alan Özcan köprü yapımcısı şirketin hak edişlerden kalan hayli büyük parayı ta DSP’ den CHP’ ye geçmeye karar verdiği döneme kadar ödemez. Ödemenin ANAP, DSP, CHP ile ne ilgisi var diyorsanız?

Anlatayım: Köprülü kavşağın yapımcılığını üstlenen şirketin sahibi o dönemin ünlü CHP saymanıdır. Ve Özcan’ ın partiye kabul veya geri çevrilmesinde elbette rolü olacaktır.

Saymanın şirketi bekleyen hak edişlerini gecikmeli de olsa alır, Macit Özcan kabul edildiği CHP’ den aday olup 2004 seçimlerini kazanır ve bir kez daha Başkan seçilir.

Olan o köprünün çilesini çeken Mersin’ lilere, geçen 16 yıl boyunca yaşanan onca kazada hayatını yitiren, yaralananlara olur…

Köprünün yıkılması yönündeki mücadele burada da bitmez. 2008 yılında yine Mimarlar Odası Belediyeye başvurup can ve mal güvenliği açısından sorun yaratan köprünün yıkılmasını talep eder. Belediyenin talebi geri çevirmesi üzerine Mersin İdare Mahkemesine başvurulur.

Yıldız Teknik Üniversitesinden Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyeleri; Prof. Dr. Betül Şengezer, Doç. Dr. Ercan Koç, Yrd. Doç. Dr. Yiğit Evren’ den oluşan heyetin 17.7.2009 tarihli raporu aslında aklı olan herkese anlayacağı dilden işin vahametini anlatmaktadır.

Hayli kapsamlı rapordan sadece bir iki alıntıyla yetineceğim:

-Kavşağın hava fotoğrafları ve teknik olarak kulpun geometrisi çizilmiştir, çizimden kulpun projelendirme ve uygulama aşamasında kulp tekniğine uygun yapılmadığı anlaşılmaktadır.

-Keşif esnasında araç kullanıcıları tarafından merkezkaç kuvvetin olmadığı, bu nedenle hızlı dönüşlerde ve yolun problemini bilmeyenler açısından sorun teşkil ettiği, durumun köprü üzerinden geçen heyetçe de hissedilmiştir.

Bilirkişi heyeti üşenmemiş sorunlu köprünün mühendislik açısından taşıdığı riskleri bilmeyenlerin nasıl tehlikelere maruz kalabileceklerini çok açık, anlaşılır ifadeyle anlatmıştır.

Anlatmıştır da ne olmuştur derseniz? Onu 2010 yılında o raporun elime geçtiği gün yazmış ve şöyle demişim:

“Bugünlerde Büyükşehir’e teslim edilecek Mersin Ulaşım Mastır Planında raylı sistem ve tulumba kavşağı konusunda yer alacak bilgiler, trafiği rahatlatmaktan çok kentin başına bela olan kavşağın da akıbetini belirleyecek.

Dileğimiz süreç işlerken, yeni acıların yaşanmaması…

En azından köprülü kavşak ile ilgili korkulukların dünya standartlarına uygun hale getirilmesi, kazalara yol açan hızlı dönüşleri engelleyecek gibisinden kısa vadeli ve kolaylıkla hayata geçirilecek önlemlerin alınması bu açıdan çok önemli…

Ama uzun vadede köprünün ortadan kaldırılmasından başka çözüm de görülmüyor.

En azından yargı kararlarına mesnet teşkil eden Bilim insanlarının görüşleri bunu söylemekte…”*

 

*Yazının tamamını https://abdullahayan.wordpress.com/2010/11/12/tulumba-koprulu-kavsagi-uzmanlardan-can-yakici-uyarilar%E2%80%A6/ adresinden indirip okuyabilirsiniz.