Ana, sevgili, dost, birey, en önemlisi de insan!
Padişahı da doğuran, profesörleri de doğuran, dünyayı yöneten liderleri de doğuran, belki de geleceğe yön veren bireyler…Yaşantımızda bu denli yeri olan kadınlar; neden ikinci planda? Nedir bu erkek hegomanyası? Nedir bu erkek egemenliği? Yirmi birinci yüzyıl dünyasında her gün kadına şiddet haberleri nedir? Ne anlama gelmektedir? Neden kadın cinayetleri var? Neden kadınlar bastırılıyor?  Neden ezilen sınıfta?

***
Böyle yazıların konuşmaların ardından bir grup beyefendi arkadaş; hemen destekçi olmaya kalkar… Bir grup hanımefendi arkadaş ise; “yanılıyorsun, kadın olarak bizler de bir yerlere geliyoruz. Bakanız, vekiliz, öğretmeniz v.s.” derler. Yaşadım çünkü, anlıktır, gelir geçer bu durum.
Ancak, yanılmıyorum! Bakan oluyoruz belki, öğretmen de, doktor da hatta ülke yönetiyoruz; başbakan oluyoruz. Ama içten içe bastırılıp, durduruluyoruz farkında bile değiliz.
Nedense “toplumsal baskı” denen kavram sadece kadınlara işliyor. Kadın edepsiz, kadın arsız oluyor. Evlenmeden önce bekarken evde; baba, abi belki amca, erkek kuzenler… Ardından istekli ya da isteksiz evlendiriliyor. Bu sefer de evliliğinde kocası, yetmiyor kayınbabası hatta kayınları başlıyor şiddete… Kendini aşan kadınlar dayanamıyor boşanıyor. “Eski koca” baskısı başlıyor bu sefer de. Boşanamayan zavallı kadınları kaleme bile almıyorum zaten. Tabii kaleme almadığım boşanan kadına yapılan “dul kadın” muamelesi de var. O apayrı bi konu çünkü!!
Yetmiyor, öldürüyor eski kocası…
Nasıl bir zihniyetse? Baskı cinayete dönüşüyor. Her gün ana haber bültenlerinde geçiyor gözlerimizin önünden…

***
Daha modernize olmuşlar var bir de… Sevgili olanlar!
Ya taşıyamayacağını anlıyor, anlıyor kadını. Ya da; benim hiçbir zaman anlayamayacağım, Tıp’ın bile aciz kaldığı: Erkek Psikolojisi..!
Bir de toplumda okullu, kültürlü, naif olduğunu iddia eden beyler var. Kadına şiddete hayır yürüyüşlerinde boy gösterirler. Ama ortamda, katıldıkları toplantılarda otururken, fikir alışverişi yapan kadına, yan gözle şöyle bir bakış atar(!) şöyle bir susturur(!)
Soruyorum; bu da bir şiddet değil midir?
Özgürlüğümüzü kısıtlamaları da bir şiddettir!
İlla kafamızı, gözümüzü kırmalarına gerek yok...
Yani “o eteği giymeyeceksin lan!” diyen bir zihniyetle, “etek yerine pantolon giysen canım” diyen zihniyetin hiçbir farkı yok bence! Sonuçta ikisi de kadının tercihine saygısızlık yapıyor, engel oluyor!

***
Okurlarım tepki gösterecekler belki de. Kesinlikle feminist değilim!!
Suçu erkeklerde de aramıyorum, cehalete yüklüyorum çünkü ben.
Aslında eğitime kadınlardan başlanması gerektiğine inanıyorum. Erkekleri birazda biz bu hale getirmiyor muyuz hanımlar? Onları doğuran, yetiştiren de biziz sonuçta.
Ve onları seven, her şeyimizle teslim olan..!
Söylemeden edemeyeceğim; erkek kadınsız, kadın erkeksiz yapamaz, yaşayamaz!
Daha dikkatli, daha özverili olmakta fayda var!