Sosyal, siyasal etkinliğine rağmen futbol artık günümüzde önemli ekonomik ağırlığa sahip bir sektör...

Daha da önemlisi kentlerin öne çıkmasına, sağladığı hareket ve bereketle katkı yadsınamaz.

Bir zamanlar illerin milli gelire katkısıyla ölçülen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasını belirleyen yeni ölçümlemede, faktörlerden biri de süper ligde temsil edilen kulüp sayısı...

Yapılan iş amatör olmaktan çıkıp profesyonelleşince ister istemez ekonomisini de yaratıyor zamanla.

Futbol özellikle son 40 yılda televizyon yayınlarının gelişip yaygınlaşmasıyla her gün biraz daha büyüyen bütçelerle, rakamlarla ölçülür, konuşulur oldu.

Batmakta olan İspanya' nın iki ezeli rakibi Barcelona ve Real Madrid'in yılda elde ettiği gelir yaklaşık 1,3 milyar doları bulmakta.
Tek bir futbolcunun, sadece Messi' nin bugünkü bonservis değeri 200 milyon dolar civarında.

Derdim kafaları uçuk rakamlarla şişirmek değil, Mersin İdmanyurdu' nun sıkıntıları, açmazları, ilk yarıya ligin dibinde mola veren kulübümüzün ekonomik durumu...

Yapılan hesaplamalara göre bir takımın süper ligde tutunması için en az 40 milyon dolarlık gelire sahip olması gerekiyor.
Bunun 30 milyon doları; yayın gelirleri başta olmak üzere federasyon havuzunda biriken paraların paylaşımından, forma, loca/kombine bilet satışlarından ve benzeri kaynaklardan elde ediliyor.

Geriye kalan 10 milyon doların o takımı sahiplenenlerden sağlanması dışında sihirli formül yok.
Mersin İdmanyurdu gibi şehir takımıysanız, kendisini Mersin'li sayan herkesin, bu kentin ekmeğini yiyenlerin gücü oranında katkı yapması lazım.
Bu yılın en çok ses getiren kulübü Antalya mütevazi bütçeyle üç büyüklere kafa tutuyor ama, arkasında Medicalpark' ın isim hakkıyla gelen katkısı ortada.

Mersin' in böyle bir geliri yok.

Aslında İdmanyurdu sponsorluk ve isim hakkından gelir sağlama konusunda tüm kulüplerden çok daha deneyimli, 1960'ların başında bile Çukurova Sanayi İşletmelerinin o günkü patronu Kemal Karamehmet'in başkanlık döneminde adının başına Çukurova' yı koyarak ekonomik sıkıntılarını gideren bir kurum...

Karamehmet' in ardından gelip geçen nice iş adamı, o iş adamlarının inişi, çıkışıyla düşüp, yükselen İdmanyurdu, 29 yıllık hasrete 2011' de son verip yeniden süper lige merhaba dedi.

Geçen yıl başarılı bir performans sergilese de, bu yıl tablo iç açıcı değil.
Bunda elbette en büyük pay ekonomik sıkıntılardan kaynaklanıyor.
Mersin' de herkes İdmanyurdu ile gururlanıyor, kötüye gittiğinde eleştiriyor, akıl veriyor ama iş paraya gelince, yazının başında dile getirdiğim 10 milyon dolarlık kaynak için kılını kıpırdatan o kadar az isim var ki.
Burada en ciddi sorumluluk, bu kentin havasını soluyup, suyunu içen, kısaca her türlü nimetinden yararlanan ama tek kuruşluk katkısı olmayan ülke devi kuruluşlar.

Çok fazla detaya gerek yok.

Çimsa bu şehirde çimento üretiyor, Toros Gübre, Anadolu ve Trakya Cam' ın bacaları da burada tütüyor. Ama iş sosyal sorumluluğa gelince taşın altına parmağını koyana rastlamıyoruz nedense.
Sadece Toros Gübre değil sarı ölüm gazlarını bu kentin üzerine salan. Soda Sanayi, Kromsan'ın "turizm bölgesi" hayali kurduğumuz Kazanlı sahillerinde yaptıkları bir yana, Sülfürik asit gibi sağlığımıza, denizimize çok yararlı! hizmetlerle ne yapacakları ortada...
Ve yukarıda sıraladığım tüm tesislerin sahibi şirketlerin merkezi İstanbul' da...

Vergilerini de orada veriyorlar, sıralamalara da oradan giriyorlar.

Havamızı, suyumuzu kullanmaya kullanıyor hatta bir kısmı kirletmeye de kirletiyor ama nimetten faydalananların külfete katkısı nedir derseniz?
Sorunun cevabı "sıfır" denecek kadar can yakıcı...

29 yıl sonra süper lige çıkardığımız Mersin İdmanyurdu sadece gururumuz değil, ekonomik başarı göstergelerimizden, o çok özlediğimiz kent barışının göze pek görünmeyen çimento harçlarından biri...

Çoğu varlığımızın değerini kaybettikten sonra anlama, hatırlama, ardından dövünme gibi kötü özelliklere sahibiz.
Umarım İdmanyurdu konusunda o sabıkamızla yeniden yüzleşmeyiz.

Yukarıda sadece bir kısmını sıraladığımız tüm tesis sahibi kuruluşların bu kente borcu var.

Borçlarının bir kısmını ödemelerini hatırlatmamız için MİY iyi bir şans. Hatta geleceği gören şirketler için tanıtım anlamında çok ta akıllıca yatırım fırsatı.

Mersin tüm dinamikleriyle o sorumluluğu tüm kurum ve kuruluşlara hatırlatmak ve borçlarını ödemelerini istemek zorunda.

Unutmayalım:

Başka bir İdmanyurdu yok...