Alışık değiliz günümüz politikacılarının etrafımızda dolaşmasına..
 
Halkın içerisine girmesine, bizimle yan yana oturmasına.! Hele hele bulunduğunuz mekanda sizden daha sıradan bir yere oturmasına.!
 
Bir de eşiyle ya da ailesiyle birlikte.!
 
Bunların yazımla ne alakası mı var.?
 
Anlatayım…
 
Hafta sonunda ailem ile birlikte şehirden biraz uzaklaşalım derken kendimizi Gözne’de bulduk..
 
Eeeeee; Gözne’ye kadar gidilir de ‘Sarnıç’ta kahvaltı yapılmadan geri dönülür mü.? Dönmedik tabi ki.. Girdik Sarnıç’a..
 
Daha girerken kapıda Müslüm Usta’nın genç işletmecisi Antonio Vitel ile karşılaştık.. Masaya oturduk Mersin Oteli’nin genç veliahdı Önder Tulgar hemen yan masamızdaymış; selam verdik..
 
İçerisi kalabalık, göz gözü görmüyor.. İğne atsan yere düşmez terimi geçtiğimiz pazar Sarnıç için söylenmiş sanırım; insanlar ayakta oturmak için masaların boşalmasını bekliyorlar.!
 
Oturduktan kısa bir süre sonra Ercan Boya’nın yakışıklı Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ercan ile göz göze geldik.. O da hemen bir iki masa ilerde ailesiyle kahvaltı keyfi yaşıyor..
 
Kısacası; sağ masa sol masa arka masa ön masa her masada birkaç tanıdık var.. Tüm Mersin pazar kahvaltısı için sözleşmiş Sarnıç’a gelmiş sanki.!
 
Buraya kadar her şey normal; fakat kahvaltımızı beklerken birden gözüm kapının hemen girişinde oturan masaya takıldı.. Masada Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna oturuyordu.. Yanında (tahminime göre) eşi; masanın başında bir kalabalık..
 
Gidenler ‘merhaba, afiyet olsun, güle güle’ seremonisindeler.!
 
Herkes şaşkınlıkla bakıyor masaya; ‘Belediye Başkanı’nın burada ne işi var.?’ der gibi..
 
Vatandaş haksız da sayılmaz; zira günümüzde herhangi bir siyasetçiyi halkın arasında görmek pek de mümkün olmuyor.! Korumasız, ailesiyle görmek ise neredeyse imkansız.!
 
Başkan Tuna, bazıları gibi göstermelik şekilde taksi duraklarına gidip ‘nasılsınız benim taksici esnafım.?’ diye sorarak şov yapmak derdinde değil, sadece pazar sabahını kaliteli bir şekilde geçirmek derdinde olunca ortaya oldukça şık bir görüntü çıkmış..
 
Ve gelenin gidenin selamı kelamı arasında kahvaltısını zar zor bitiren başkanımız, ‘hesabı kasaya kadar kendi giderek’ ödedi ve Sarnıç’tan ayrıldı..
 
Bu görüntü oldukça hoşuma gitti; zira yazımın başında da söylediğim gibi ‘yalan söyleme sanatı’nın en yaygın olduğu meslek olarak adlandırılan siyasette, siyasetçileri aramızda görmek şaşırtıyor artık halk olarak bizleri..
 
Ve aramıza karışanın ‘yalan’dan uzak siyaset yaptığını anlıyoruz..
 
Dip not: Şimdi Başkan Tuna bu yazıyı okuyup ta, ‘Gördün de ne diye selam vermedin be Burak.?’ diyebilir.. Selam vermememin nedeni başkana karşı saygısızlığımdan değil, zar zor görüştüğü ailesiyle oturduğundan dolayı saygımdandır.!