Her ne kadar "bana icat çıkarma" diyen bir ırkın ahfadıyız diye övünsek te, dünyadaki gelişmenin ayak sesleri icatlarla, yenliklerin habercisi patent sayılarıyla ölçülüyor.



Bu konuda ABD istatistiklerin tutulmaya başlandığı 1800'lerden beri tartışılmaz üstünlüğünü koruyor.



Her hafta binlerce mucit, buluşlarına patent almak için projelerini DC Washington' daki Patent Dairesine ulaştırıyor. Buluşları pek çok açıdan inceleyen uzmanlar onların yeni ve kullanılabilir olduğuna inanırsa onaylıyor.



Bir patentin ömrü 20 yılla sınırlı. O süre geçtikten sonra isteyen herkes keşfedildiği iddia edilen şeyi yapıp satmakta özgür. Kısaca mucidin kullanım inhisarı 20 yıl, sonrasında ise, bulunan ne ise o artık tüm insanların...



Patent konusu Amerikalılar için o derece önemli ki bizim "icat çıkarma" diye çocukluktan başlayarak insanımızı frenlediğimiz, uyardığımız alanda ülkenin kurucuları bu konuya ilk günden itibaren kısacık anayasalarında özel yer ayırmışlar.



İlk patent ne zaman, kime ve ne için verildi sorusunun yanıtına gelince…



İlk patent 1790 yılında Samuel Hopkins’e kaliteli yapay gübre çalışması için verilmiş. Zamanla patent için başvuranların sayısı o kadar artmış ki, bu iş için özel bir daire oluşturulması büyük bir gereklilik halini almış. 1793 yılında ilk başvurular alındığında bu iş ilk olarak dışişleri bakanlığının bir grup çalışanına verilmiş ama kısa zamanda sistemin yetersizliği görülmüş.



1802 yılında bakanlıktan tek memurun kontrolüne verilen ofis kısa zamanda kendi başına bir daire haline gelerek Amerika’nın ilk patent ofisi olarak kabul görmüş.



Ofis o günden beri milyonlarca patent başvurusuna onay verdi. Bunların arasında Thomas Edison’un elektrik ampulü, Alexander Graham Bell’in telefonu ve Orville ve Wilbur Wright kardeşlerin uçağı da bulunuyor.



Patent başvurularında sistem şöyle çalışıyor:



Örneğin buluşunuzun çalıştığını kanıtlamak zorunda da değilsiniz. Dikkat edilen ilk kriter buluşunuzun yeni bir fikir içermesi… Buna en büyük örnek de Thomas Edison’un ilk elektrik ampulü… Öyle ki patent alınan o ilk tasarım pratikte hiç bir zaman çalışmamış. Anlayacağınız bugün bile dünyayı aydınlatan ampulün o ilk patent alınan dizayn ile ilgisi yok.



İcat, mucit, patent dendiğinde Edison'un ilk akla gelen isim olması boşuna değil.



Çünkü Edison 1093 adet patent ile bu alanda halen kırılmamış eşsiz rekora sahip en önemli isim.



Dünya patent sıralamasında eski dönemlerin rakipsizi olan ABD önce Japonya, son yıllarda ise Çin tarafından sıkıştırılmakta. Hatta Japonya' nın öne geçtiği zaman da oldu ama bu uzun sürmedi.



Örneğin 1995 yılında ABD' de gerçekleşen 176 bin başvuruya karşı Japonya 415 bin başvuruyla baş döndürmüştü.



2005' ten itibaren Çin'in ayak sesleri duyulmaya başlandı.



Çin son on yılda ortalama %22,6 büyüyerek Japonya'nın önce durup, sonra da gerilemesine inat 2011 yılında 400 binin üzerinde patent ile "icat çıkardı" ve dünya ikincilik koltuğuna oturdu.



Dünya sıralamasında en ilginç tablo ise Kore' ye ait.



1950' lerde kurtarmaya gittiğimiz, 1970' lere kadar yoksulluk, köylülük arası sürünen Güney Kore ardından gösterdiği gelişmeyle sanayide dünyaya parmak ısırtmakla kalmadı. Patent istatistiklerinde de benzer mucizeyi gerçekleştirdi.



1995'te 80 bin olan patent sayısı, 2005' te 163 bin, 2010' da 178 bine ulaştırarak ve üstelik Almanya'yı geride bırakarak dünya 4.lüğüne yerleşti.



Peki ya Türkiye ve Mersin?



İzninizle bir sonraki yazıda o acınası tabloyu ele alalım...