İlk sinyali 2015 Ocak ayında verdi Oxfam adlı kuruluş ve yaptıkları araştırma sonucuyla ilgili verileri tek cümleyle özetledi:
Buna göre dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesiminin elinde bulunan servet, tüm dünyanın geri kalanındaki servetten daha fazla olmak üzereydi…
Bir başka ifadeyle anlatmak gerekirse trend böyle sürerse dünyanın zengin %1’ nin serveti diğer %99’ unun tamamını yakalayacaktı.
Oxfam aslında bir yardım kuruluşuydu ve pek çok küresel bankanın işi gereği yaptığı benzer araştırmayı yıllardır küreselleşmenin yoksulluğu nasıl etkilediğine ilişkin değerlendirmelerde bulunmak amacıyla yapıyordu.
Dünyanın %1’ i dediğiniz 70 milyonun geri kalan 7 milyar 200 milyon insanın servetinden daha fazlasına sahip çıkma ihtimali bile hayli çarpıcıydı ve epeyi ses getirdi geçen yılın Ocak ayında…
Bir yıl önce tahminden öteye geçmeyen ama perşembenin gelişini çarşambadan haber veren iddia 2015’ te gerçek oldu.
Oxfam 2016 Ocak ayında duyurduğu 2015 raporunda, son bir yılda en zengin %1’lik kesimin servetinin geri kalan %99’ u geçtiğini açıkladı.
Çarpıcı manşet haberin detayları daha da ilginç sonuçları ortaya koydu:
Buna göre Zenginle fakir arasındaki uçurum son beş yılda giderek daha derinleşmiş ve dünya nüfusunun nispeten fakir yarısının son beş yılda bir trilyon dolar azalırken en zengin 62 dünyalı servetini yarım trilyon dolar arttırmıştı.
Oysa çok değil 2010 yılında dünyanın yoksul yarısının servetine denk gelmesi için 388 zenginin varlıklarını toplamak gerekiyordu.*
Üstelik 2000-2009 arasındaki on yıl boyunca farklı bir trend gelişmiş ve en zengin yüzde 1'lik kesimin servetinde o yıllar arasında her yıl düşüş yaşanmıştı.
İstikrarlı düşüş, 2010’dan başlayarak akıl almaz biçimde tersine dönmüş, 2010 yılında dünyanın en yoksul yarısının servetine eş servete sahip zengin sayısı 388 iken, 2011’de 177, 2012’ de 159 zengin dünyanın yarısına denk gelecek zenginliğe erişmişti. Trend burada da durmadı. 2013’te 92, 2014’ te 80 ve 2015’ te 62 zenginin varlığı, en dipteki 3,6 milyar yoksuldan fazlaydı. Böyle giderse sanırım 2020’ yi tahmin etmek zor değil. Büyük olasılıkla o gün 4 milyara ulaşacak en yoksulun toplam varlıklarıyla 5-10 Karun’ un servetinin eşitlendiğini konuşuyor olacağız.*
İlginç olan detay tam da burada gizli:
Küresel krizin zirve yaptığı 2008’den itibaren zengin daha zengin, yoksul ise daha yoksul hale gelmişti.
Ama 10/15 yıllık tablo yerine son 40 yıla bakıldığında gidişatın yönü daha iyi anlaşılıyordu:
Örneğin ABD’ de zengin %12 lik kesim 1975’ te toplam varlıkların %9’una sahipti, bugün %40’una…
İşin ilginci günümüz kapitalizminin ana mabedindeki gelir adaletsizliğinin çok daha beteri dünün servete karşı olan ve sosyalist mirası kimselere kaptırmayan Sovyetler Birliği mirasçısı Rusya ile Mao heykelleri gölgesinde kendisini bugün bile Halk Cumhuriyeti olarak tanımlayan oligarşik muktedirlere sahip Çin gibi ülkelerde görülmekte…
Peki, gittikçe artan ve milyarlarca insanı yoksullaştırırken sayıları birkaç elin parmağını geçmeyen zenginini daha da semirten sistemi besleyen sır nerede?
Dev kartellerin, tröstlerin, küresel şirketlerin dünya üzerinde kurdukları acımasız sistem ve o sisteme hizmet etmesi için oluşturulan vergi cennetleri…
Kâinatın tüm varlıklarını kirletme, tüketme hatta küresel ısınma etkisiyle ortaya çıkan gidişe bakılırsa yok etmeyi göze alan bu ‘Amok koşusu’ sürdürülebilir mi? 
Bu delice gidişin sonu var mı?
Sorunun pek çok farklı cepheden gelecek cevapları var ama bunların en önemlilerinden birini 2016 Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimleri ve seçimlerde boy gösterecek adaylar verecek bize.
Örneğin Cumhuriyetçiler adına sahneye çıkan isimlerden hangisi aday olursa olsun, hiç merak etmeyin adaletsizlik artarak sürecek.
Bana göre başkanlık ipini göğüsleme ihtimali daha yüksek Demokratlarda ise iki aday yarışıyor; bunlardan biri kurulu sistemle fazlaca oynamayacağı geçmişteki performansından belli Hillary Clinton ile mevcut düzeni değiştireceğini, adaletsizliği yoksulların, dar gelirlilerin lehine düzelteceğini vaat eden ve kendisini demokrat, sosyalist olarak tanımlayan Sanders…
Sanders sosyalist olduğu iddiasında ama örneğin küresel silahlanmaya, İsrail’ in saldırgan tutumuna ve kan gölüne dönen dünyada barışın nasıl sağlanacağıyla ilgili netameli konuları şimdilik teğet geçiyor.
Aslında mutsuz kitleler yaratan ve zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılan mevcut sistem uzun süre böyle sürdürülemeyeceğini siyasisinden çevrecisine ve ekonomistine kadar herkes biliyor. Baskıyla, zulümle, borçlandırılıp finansal köleliğe mahkûm edilmiş yüz milyonlarca insanın eninde sonunda ayağa kalkacağını da…
Geçmişte kapitalizm iki büyük bunalımı iki büyük dünya savaşıyla aştı.
Şimdi dünya yeni ve geçmiştekilerden çok daha karmaşık bir küresel bunalımla başa çıkmaya çalışıyor.
Bir yandan 3 milyar 600 milyon yoksuldan daha zengin 62 insan…
Hayatta kalmak için suya ve bir dilim ekmeğe muhtaç milyarlarca insana karşı her gün, her an servetine servet katan, cüzdan şişirmekten başka dertleri olmayan bir avuç ahtapot…
Olağan koşullarda ve gerçek demokrasi işlese kendilerine refah vaat eden Sanders’ e mi oy verir ABD’ nin yoksulları, yoksa 62 zenginin tepelerinde dolaşan Trump gibilere mi?
Birilerini daha da korkutan soruyu da sorayım:
Kurtuluşu Sanders’ te gören çoğunluğun iradesini sandığa yansıtma tehlikesi! boy gösterirse kendilerini ABD’ nin sahipleri gören bir avuç azınlığın gerçek iktidar sahipleri, izlemekte olduğumuz demokrasi oyununun sürmesine izin verir mi?
Soru şakaya gelmez ciddiyettedir ve sadece ABD’ nin değil, insanlığın hatta evrenimizin geleceğini belirleyecek ağırlıktadır.

*Dünyanın yoksul yarısının toplam servetine eşit varlığa sahip zengin sayısı

2010    388
2011    177
2012    159
2013    92
2014    80
2015    62
2016    ??
2020    ?