Başbakan Erdoğan' ın açıkladığı demokratik pakette seçim sistemiyle ilgili somut bir öneri yerine üç alternatif dillendirildi.
"%10 barajlı mevcut sistem sürsün, %5 barajlı daraltılmış bölge veya barajsız dar bölge sistemlerini tartışıp en uygununu hayata geçirelim."
Erdoğan' ın önerisine ilk tepki CHP' li Gürsel Tekin' den geldi: 
"Barajı kaldırıp, denizi getiriyorlar. Ufak siyasi partilerin tamamını siyasetten men etmektir" 
Oysa getirilen, götürülen bir şey yok. Erdoğan üç öneriyi de tartışalım, hangisinde uzlaşırsak onu hayata geçirelim diyor.
Tekin' e esprili cevap AK Partili Hüseyin Çelik' ten geldi: "Yüzme bilmezsen barajda, denizde değil her suda boğulursun"
Peki, ortaya atılan öneriler gerçekten küçük partileri siyasetten men mi ediyor, yoksa örneğin yıllardır savunduğum barajsız dar bölge hayata geçerse bambaşka bir tablo mu çıkacak ortaya?
Önce şu dar bölge denilen sistemin ne olduğunu özetlemeye çalışayım:
Ülke nüfusu veya toplam seçmen sayısını (ikisini de uygulayan ülkeler var)ülkenin çıkaracağı Milletvekili (temsilci) sayısına bölerek bir rakam elde ediyor, o rakamı da her il nüfus veya seçmen sayısına bölerek ilin çıkaracağı Milletvekili sayısını buluyorsunuz.
Diyelim ki, Türkiye' de nüfusa göre uygulama yöntemini benimsedik.
TÜİK verilerine göre Ocak 2013 nüfusumuz 76 milyon. Bunu 550 milletvekiline bölersek 138 bin kişiye bir Vekilin düştüğü dar bölge verisine ulaşırız. 
Veriyi 1 milyon 683 bin nüfusa sahip Mersin' e uygularsak 12 Milletvekilini seçeceğimiz 12 ayrı seçim bölgemiz olacak.
Bu durumda ili oluşturan ilçelerdeki belde ve mahalleler dar bölge birimine uygun biçimde yeniden tanımlanacak.
Örneğin 275 bin nüfuslu Akdeniz ilçesinde, Huzurkent' ten, Kazanlı' ya kadar bazı beldeler Çamlıyayla dahil Tarsus'a aktarılırken, belki de Yenişehir ilçesinden kimi mahalleler Akdeniz sınırları içine kaydırılacak.
Bu durumda Tarsus kendi içinde 3, Akdeniz 2, Toroslar 2, Yenişehir, Erdemli, silifke 1, geri kalan batı Mersin' deki Mut, Gülnar, Bozyazı, Aydıncık, Anamur 2 Milletvekili çıkaracak biçimde iki bölgeden oluşacak.
İşin sınırları nüfuslara göre yeniden belirleyen yanı uzmanların işi ama kabaca böyle bir görüntü çıkacak ve Mersin 11 yerine yeniden 12 milletvekili çıkaracak duruma gelecek.
Ancak iş uygulamaya gelince karşımıza çıkacak başka sorunları gidermek gerekiyor. Örneğin 550 Milletvekilini adil biçimde 76 milyona dağıtırsanız bu kez 138 bin nüfusun altında kalan illerin (Bayburt ve Tunceli ilk aklıma gelenler) temsil edilmeme riski doğar ki buna karşın belki ABD benzeri bir uygulamaya yönelmek gerekecek. ABD' de eyaletler nüfusları ne olursa olsun eşit olarak ikişer temsilciyi gönderiyor meclise. Sonra da nüfusa göre kalan üyelikler eyaletler arasında paylaşılıyor. 
Bu fotoğrafın bir yanı, diğer yanında ise dar bölgenin getirip götürecekleri, bir başka ifadeyle avantaj dezavantajları var...
Biraz da onlara değineyim:
Dar bölgenin en önemli avantajı her parti tek aday göstereceği için, bugüne kadar eliniz kırılsa da, gidip tanımadığınız halde sırf parti için oy verdiğiniz isimler yerine, size ve bölgenize daha yakın, daha çok iş yapacağınıza inanacağınız birine oy verme şansınız olacak.
Sadece partiler de değil, parti sultasından yakasını sıyırıp çok başarılı da olsa, aday olma şansı bulamayan halkın kendisine yakın bulduğu isimler bağımsız aday olup, parti liderlerine inat sandıktan Milletvekili olarak çıkabilecek.
Buna karşın il genelinde belli oranda oy toplayıp bağımsız seçilen örneğin BDP'li Milletvekilleri dar bölge sisteminde özellikle batıda aynı başarıyı elde edemeyecek. Örneği yine Mersin' den vereyim: Ertuğrul Kürkçü 2011 genel seçimlerinde 92 bin oy alarak Milletvekili seçildi ama dar bölgeli sistemde tek bölgede 138 bin oy alamayacağı için öyle bir şansı olmayacak. 
Dar bölge sistemini başarıyla uygulayan iki ülke var model olarak önümüzde.
İleri demokrasileriyle bilinen İngiltere ve ABD...
Ancak son yıllarda İngiltere sistemi ciddi anlamda tartışıyor. Hatta 2011 seçimlerinde halk sandıkta mevcut dar bölge yerine alternatifli dar bölge sistemini isteyip istemediğini de oyladı. Sonuçta çok karmaşık bulduğu yönteme hayır diyerek seçmen şimdilik rafa kaldırdı.
Uzun zamandır İşçi Partisi ve Liberaller dar bölgenin en çok oyu alana yaradığını buna karşın milyonlarca seçmen iradesinin yok sayıldığı gerekçesiyle hayli karmaşık ama bir o kadar adil sistemi savunmakta. Mevcut sisteme göre 4 temsilci için yapılan seçimde diyelim ki adaylar %25 gibi birbirine yakın oy aldılar. Bu durumda içlerinde tek oy fazla alan seçilirken, %75 oy çöpe gidiyor.
Son yıllarda sürekli tartışılan tercihli dar bölge yöntemini özetlemeye çalışayım: 
Belirlenmiş dar bölgede diyelim ki dört aday yarışıyor. Seçmen pusuladaki dört ismi tercih sırasına göre 1,2,3,4 diye işaretliyor. Sandık açıldığında %50 oy alan seçiliyor. Ama adaylar %50' nin altında kaldıysa en az oy alan isme çıkan oy pusulasındaki ikinci tercihe bakılarak o adayın hanesine yazılıyor. Ve işlem bir aday %50' ye ulaşıncaya kadar sürüyor.
Sistemin mantığı heba olan oyların ikinci hatta üçüncü tercih ile değerlendirilmesi.  Elbette dar bölgeden daha adil ama hem karmaşık hem de istikrara yönelik ciddi handikapları var.
İster tercihli ister bugünkü haliyle dar bölge sisteminin en önemli avantajı lider sultası yerine halkın sesine kulak vermesi. 
ABD' de Temsilciler Meclisinin iki yılda bir yenilenmesinin altında da aynı mantık yatıyor. Hatta ABD seçmeni elinden gelse Temsilcilerin her yıl seçimle yenilenmesinden yana. Çünkü seçimler ne kadar sık yapılırsa seçilenlerin halka gitmeleri daha da zorunlu hale geliyor.
Türkiye AK Partinin getirdiği dar bölgeyi tartışır ama sistem hayata geçer mi, emin değilim.
Çünkü yöntem hayata geçtiğinde Milletvekilleri genel başkanların değil, gerçekten Milletin vekilleri olacak, Mecliste yasama görevini yaparken, liderlerin değil halkın sesine kulak verecekler.
Türkiye' de ne demokrasi havarisi kesilenler dahil hangi lider böylesine bir gücü bırakmak ister ki?
Bakın Amerika' da 100 kişilik senatoda demokratların 55, Cumhuriyetçilerin 45 temsilcisi var ama Demokratların Başkanı Obama' nın önerdiği yasa teklifini 54 oyla reddetti.  54 oyun içinde en az 9 Demokrat parti temsilcisi var. 
Yasama ile yürütme bu kadar birbirinden ayrı ve hiç bir temsilci kendisini parti veya lidere bağlı hissetmiyor. Bunu sağlayan da ABD' nin Başkanlık sistemi.
Türkiye' de Başkanlığın diktatörlük getireceğini, barajların kalktığı dar bölgenin demokrasiyi boğacağını söyleyenlere ithaf olunur.