Baharlı gibi yüzde sekseni hazine arazisi konumunda belirlenmiş yer dururken, son gün yüzde sekseni şahıslara ait narenciye bahçeleriyle yüklü, birinci sınıf tarım alanını şapkadan çıkardığınız gün bugün gibi gözlerimin önünde...
Eleştirdik, çok bilimsel havalarda bataklıkta hava alanı mı olur diye müstehzi bakışlar fırlattınız. 
Bataklık üzerinde havaalanı olmuyordu da, Ordu-Giresun arasındaki havaalanını nasıl olup ta deniz üzerine konduruverdiğinizi veya bizzat bakanın İstanbul üçüncü havalimanının zemininin bataklık itirafını ne biz sorduk, ne siz anlattınız.
Ama bildiğim bir şey var, bin uzmanın bin raporunu önümüze koysanız da, Baharlı yerine Kargılı tercihiniz çok pahalıydı ve yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
İhale şartnamesinde taahhüt ettiğiniz yolcu sayısı hayli düşük tutulmuştu, o yüzden 16 firmanın para verip dosya satın aldığı ihaleye tek teklif sahibi katıldı. Şartnameniz geniş katılımı sağlamaması nedeniyle yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Tek katılımcının dilediği süreyle işletebileceği bir havaalanını 9 yıl 10 ay gibi bir süreyle işletirim teklifi yanlıştı. O yanlışa karşı yeterince katılım sağlanmamıştır ve gelen tek teklif te fizibl değildir demeyip ihaleyi iptal etmemeniz, yeniden ihaleye çıkmamanız yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Adam işe başlamayı durmadan öteledi, şartnameye göre bu da iptal nedeniydi. “işin ne zaman başlayacağını kâhinler bilir” rahatlığıyla en geniş zamanı hoşgörüyle tanımanız yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Sonunda inceldiği yerden kopsun misali proje finansmanı için gerekli krediyi sağladığına dair muteber bankaların kredi garanti mektuplarını önünüze koymadan işe başlaması anlamına gelen yer teslimi yapmanız yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Adam bulabildiği kadar öz kaynakla işe koyulurken, “gerisi nereden gelecek, para yoksa bu iş nasıl bitecek?” sorularını sormanız gerekirdi. Sormadınız...
O yanlışı yaptınız...
İktidar mensubu siyasetçilerin bakanından il başkanına, iktidarın büyükşehir adayından yanında götürdüğü yakın çevresine her türlü şova –işin bitmeyeceği gün gibi açıkken- göz yummanız yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Temel atma töreninde “çilekler yakında buradan uçacak” diye çocuk avutur gibi koca kentle kafa bulanları uyarmanız, “galiba bu iş sandığınız gibi yürümüyor” diyeceğinize, gaz vermeye gazla iştirak etmeniz yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
“Krediyi bulmamış yükleniciyi işe soyundurmanız yanlış, siz adama iyilik değil aslında kötülük yapıyorsunuz” diye uyardığım günden beri ters giden işleyişe göz yummanız yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Altı aydır tamamen durmuş inşaata müdahale edip, elinizdeki yasal enstrümanları kullanmamanız yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
Komaya girdiğini en iyi sizin bilmeniz gerekirdi. Gereğini yapacağınıza, başucuna oturup can çekişmesini izlemeniz yanlıştı.
O yanlışı yaptınız...
İşlerin ters gittiğini gören yapımcı sizden daha cesur davranıp kendi fişini kendi çekti.
Hem de konunun muhatabı Bakanının “kredi görüşmeleri devam ediyor” gibisinden acayip açıklamaları yaptığı gün...
Bir Allah’ın kulu da çıkıp, o Sayın Bakana “kredi arayışını işin ortasında değil, daha en başında çözüp öyle başlaması gerekmez miydi?” diye sormadı.
Allahtan araba kırılmadan çok önce yol gösteren biri sıfatıyla sorma hakkım var. İzninizle sorayım: Bunca yanlıştan bir doğru çıkma ihtimali var mıydı?
Çıkmazdı, çıkmadı da...
İyi de bu kente bunca zulmü neden reva gördünüz?
İflas ertelemeleriyle, kısaca canının derdiyle uğraşan biri, ne zaman ve nasıl fırsat bulacak ta, sadece Mersin, Adana’ nın değil, tüm bölgenin hayalini gerçeğe dönüştürecek?
Sorunun cevabını siz de ben de çok iyi biliyoruz...
İyisi mi, bugünleri görmüş gibi çok önceleri yazdığım bir yazıdan alıntıyı bugüne uyarlayıp, sözü noktalamak:
“Daha hayli uzun zaman Adananın taşlı yollarında çile çekmeye devam ederiz”
Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz, çünkü...