“En son umut ölür”
İspanya’ da 2016’ da yapılacak genel seçimlerin provası da kabul edilen yerel seçimler 24 Mayıs’ ta yapıldı ve halkın Barselona ve benzeri en az 8 bölgede sandığa yansıyan iradesi şaşırtmaktan da öte bazı kesimler için şok ediciydi.
Örneğin Barselona tarihi boyunca ilk kez bir kadın başkanın zaferine tanıklık ediyordu. 
Aktivist Ada Colau ismiyle dünyanın tanışması böylece gerçekleşti. 
Peki, Colau kimdi? daha önce sıkça duyduğumuz ve İspanya' nın belki de tüm siyasi tablosunu baştan aşağı değiştirecek 2016 seçimlerinde büyük olasılıkla Yunanistan Syriza hareketinin başlattığı yeni model siyaset yapma çıtasını çok daha yukarılara taşıyacak Podemos ile nasıl bir bağı vardı?
Öncelikle şunu söyleyeyim: Colau, Podemos hareketinden farklı olarak Barselona’ daki yerel sol örgütlenmelerinden birinin içinden geliyor ve kendilerine başlangıçta Barselona’yı Kazanalım (Guanyem Barcelona) oluşumunun yerini alan Müşterek Barselona (Barcelona en comú) komününün içinde yer alan İpotek mağdurları platformu sözcülüğüyle öne çıkan, sivrilen bir isim. Ve yine pek bilinmeyen bir ayrıntıyı daha eklemekte yarar var; Barselona Belediyesini kazanan dayanışmanın on bir üyesinin sadece ikisi Podemos' u temsil etmekte.
Colau isminin hafızalara kazınması, oluşturdukları İpotekten Etkilenmişler Platformu (Plataforma de Afectados por la Hipoteca, kısa adıyla PAH) adına 1,5 milyon mağdurun imzasıyla İspanya meclisine sundukları dilekçe ve yasa tasarısı görüşmesinde yaptığı konuşmayla başladı. Meclis görüşmelerinde, İspanya borç yasalarını “muhteşem” olarak tanımlayan İspanyol Bankacılar Birliği Genel Sekreterine “Bu yasa yüzünden insanlar canlarına kıyarken bunu söyleyebilen bu beyefendi bir suçludur ve ona bu şekilde davranılması gerekir. Bu beyefendi bir uzman değildir, aksine şu anki sorunlarımızın, ülke ekonomisinin uğradığı yıkımın bizzat faillerindendir” diyerek işaret fişeğini ateşlemiş ve bugünlerin ayak sesleri o günlerde İspanya Meclisinde Colau ile çınlamıştı.
Sadece bu da değil PAH kısa zamanda sokak yapılanmasını da tamamlamış ve bankalar evini elinden almak üzere icra memurlarıyla kimin kapısına dayandıysa bir süre sonra karşılarında yasal itirazları yapan aktivist hukukçuları, evlerin önüne yatıp boşaltmaya gelenlere vücudunu siper eden binlerce insanı görmeye başladılar. (bugün İspanya' da yüzbinlerce evsiz hayata tutunmaya çalışırken tam bir milyon boş ev bankaların uygun göreceği yağlı müşterileri bekliyor)
Aslında Barselona ezilenlerinin konut çilesi, bankaların borçlarını ödeyemeyen insanları evlerinden çıkarmaya başladığı ve son ABD Mortgage depremiyle de başlamış değil.
20. asrın başına kadar gitse de, Barselona'daki son kentsel dönüşüm hikâyesi 1992 olimpiyatlarının bu kentte yapılacağının belli olduğu 80’lerin ikinci yarısına dayanıyor. 
Olimpiyatlarla ilgili beklentiler öyle yüksek tutuluyor, öylesine bir algı oluşturuluyor ki, organizasyon sihirli değnek olarak şöyle bir dokunduğunda birikmiş altyapı sorunları çözülecek, bununla da kalınmayacak Barselona ‘dünya markası’ haline getirilip, satılabilir ürün olarak dünya sahnelerine çıkacaktır.
Gerçekten de kent adına önemli gelişmeler sağlanır. Örneğin 1990’da 1,7 milyon turistin ziyaret ettiği Barselona yıllar içinde sayıyı katlamaya başlar ve bugünlerde 17 milyona ulaştığı da sır değil.
Ancak her gelişme gibi bunun da bedeli, olumlu görünen tablonun bir de arka yüzü var; 
Kent dönüşümle birlikte artık yaşayanları için değil, gelecek olan misafirler için tasarlanmaya başlamıştır ve turisti görsel olarak rahatsız edecek her türlü bina, gecekondu, yoksulların yaşadığı sokaklar, mahalleler, semtler kentsel dönüşüm adı altında asıl sakinlerinden temizlenerek butik otellere, pansiyonlara ve bunların da ötesinde para sahibi yabancılara açılmaktadır. 
Yatırımcıların ağzını sulandıran ve bu nedenle "baldırı çıplaklardan, turisti rahatsız eden görüntülerden temizlenmesi gereken" eski şehir merkezi (Ciutat Vella) yıkık dökük binaların yerle bir edilip, turistik tesis projelerin sunulması aşamasında, mekanların mazlum mukimleri polisin göz korkutmalarına, tehditlerine, saldırılarına hatta cinayetlere varan sindirmelere sahne oluyor.
(Colau' nun Başkanlık koltuğuna oturduktan sonraki ezber bozan ilk icraatının tüm otel yatırım projelerini askıya alması, en az 30 büyük otel yapımını durdurması boşuna değil. Bu konuya başka bir makalede değineceğim)
Kentsel dönüşüm süreci zaman içinde gerilimlere yol açar, evlerinden sürülen pek çok yoksul, boşaltılan mekânlardan çok uzaklara, kent dışındaki çeperlere doğru kovalandıkça, dayanışma refleksiyle bir araya gelen ve yeni umut mekanları yaratmayı düşleyen kitleler eylemler ortaya koymaya başlar.
İşte o eylemlerle başlayan süreç güçlenmeye başlayan Barselona’ yı kazanalım platformunu kavganın merkezine çeker. Belediyenin yeni rant alanları yaratma adına göz diktiği deniz kıyısındaki Barceloneta mahallesindeki direniş dayanışmanın gücünü de ortaya koyar.
Ve elbette, ABD'de başlayan mortgage krizinin İspanya'yı da etkileyeceğinin anlaşılmaya başlandığı 2009’da kurulan İpotek Mağdurları Platformu (PAH), 2011’den itibaren hızla büyüyerek bütün ülkeye yayılır. PAH, ipotek mağdurlarına yasal danışmanlık desteği vermenin yanı sıra, ev tahliyelerini sivil itaatsizlikle durdurmak ve bu süreçte evsiz kalanları, işgal ettikleri evlere yerleştirmek gibi hayli radikal işler yapmaya başlar.  Eylemler ise Belediyelere bağlı yerel polis teşkilatlarının da şiddetini getirir.
Zulüm ve baskıya rağmen PAH,  ilk iki yılı içerisinde durdurduğu 250 ev tahliyesiyle hem mağdurların güvenini kazanır hem örgütlenmenin hızla yayılmasını sağlar... 
Ama Polis şiddeti üzerinde durulan konulardan sadece biri. Eşitsizlik, barınma, toplumsal cinsiyet, turizm gibi birçok farklı konuda toplanan çeşitli forumlar içlerinde her biri farklı alanda uzmanlar yanında sokak aktivistlerini de barındırıyor. Bu eksenlerin işlevi ise yazdıkları raporlar ve düzenledikleri toplantılarla Müşterek Barselona’nın hedef siyasetini belirlemek. Bu eksenlerde üretilen politikaların işlerliğe konması görevini teknik komiteler üstleniyor. İhtiyaca göre, iletişim, lojistik, veri analizi gibi farklı alanlarda olabilen bu teknik komitelerin kendi aralarındaki organizasyonunu ise koordinasyon komitesi sağlıyor. Halkın katılımına açık bir şekilde örgütlenen bu komite toplantılarında tüm kararlar ancak ve sadece oy birliğiyle alınabilmekte.
Barselona'nın bu sorunlarını belediyeyi kazanarak çözmeyi planlayan Müşterek Barselona hareketi, 15M sonrası (15 Mayıs 2011’de ilk eylemin hatırına bu isim verilmiş) ve diğer oturmuş sosyal hareketlerin deneyimini ve hafızasını taşıyor. Konseyci yatay örgütlenmeyi benimsemiş bu grupların oluşturduğu birlikteliğin attığı ilk adım yerel yönetimler “etik ilkeleri”nin belirlenmesi oldu. Oluşturulan platformun paydaşları arasında Podemos, Procés Constituent gibi nispeten yeni (ve 15M sonrası) hareketlerin yanı sıra Katalonya Birleşik Sol Partisi adını taşıyan Yeşiller de var.
İşte bu geniş yelpazenin dinamikleri 2011'de mırıldanmaya başladıkları "Barselona' yı kazanalım" iddiasını 4 yılın sonunda 24 Mayıs 2015 seçimleriyle hayalden gerçeğe dönüştürdüler ve Colau' da birlikte Belediye Meclisine girdiği yoldaşlarının oylarıyla Başkan seçildi. (İspanya'da halk Belediye Meclis üyelerini seçiyor, üyeler de başkanı)
Tüm İspanyayı deyim yerindeyse şok eden bu zaferi yaratan dinamikleri, komünün nasıl oluşturulduğunu, Barselona yerel başarısının 2016 genel seçimlerine olası etkilerini, Podemos' un iktidar olma şansını bir sonraki makalede anlatacağım...