Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yeterince yansımasa da çok önemli bir çalıştay yapıldı Mersin'de...

Çalıştayda kentin 21.yüzyılına damgasını vuracak alanların belki de en önemlisi olan teknolojik yeniliğe ışık tutacak, katkı verecek Teknopark' ın izleyeceği stratejiler ele alındı.

Rahatsızlığım nedeniyle katılamadığım etkinliği yerel haber bültenlerinden izlemeye çalıştım.

Gördüm ki en ilginç konuşmayı Mersin Üniversitesi Rektörü Süha Aydın yapmış.

Üniversite ile işbirliği yapmayan sanayicileri eleştirirken şunları söylüyor özetle Aydın:
“Biz üniversite olarak, üniversite-sanayi işbirliğini sağlamak için büyük bir çaba gösteriyoruz ama maalesef hala özlenen üniversite-sanayi işbirliğini Mersin’de gerçekleştiremedik. Son derece üst düzeyde bir laboratuar kurduk, buranın birçok donanımını sanayiye yönelik olarak oluşturduk. Biz MEÜ olarak, sanayi ile işbirliği yapmak için hazırız. Bu bir davet değil, zorunluluk. Yapabileceğimiz her şey ülkemize katkı olacaktır. Laboratuarımızın boş durmasını istemiyoruz.”

İlk bakışta yerden göğe haklı gibi görünüyor ama gerçek böyle mi?

Ülkenin en güzel coğrafyasında yer alan yerleşkesiyle Mersin Üniversitesi geçmişte gerçekten kapılarını açtı mı? Yoksa örülen duvarlar, dikilen ideolojik surlarla özgürlük kokan vahadan çok kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği bir "yasak şehir" mi yaratıldı?

Konu Teknopark, patent fukarası Mersin, Rektörün sanayiciyi AR-GE kokan davetinden açılmışken, biraz gerilere gitmekte yarar var.
Anlatacaklarım Uğur Oral' ın Rektörlük koltuğunda oturduğu ve oluşturduğu kadroyla Kıbrıs Ankara arasında gidip geldiği, "ordu göreve" pankartları gölgesinde ülkeye ayar çekmekten fırsat buldukça Üniversiteyi yönettiği döneme ait.

Bugüne kadar yüzlerce örneğine tanık olduğumuz klasik bir kadro hikâyesi aslında...

Ekonomik krizin de etkisiyle memurundan öğretim görevlisine her türlü personel alımının deveye hendek atlatmaktan zor olduğu 2001' in son günlerinde Mersin Üniversitesinin açtığı sınavı Teknik Lise öğretmenlerinden Tunay Alkan kazanır.

Ancak dönem insanların yaftalandığı, devlet kadrolarına girmek için farklı kriterlerin öne çıktığı netameli dönem.

Alkan' a kazandığı sınava rağmen bağlı olduğu Milli Eğitim Müdürlüğü muvafakat vermez. Yıllar sürecek onur mücadelesi de böylece başlar. Yargıya başvurur Teknik Lise öğretmeni, iktidarın da değişmesiyle hafiften dengeler değişir. Kazandığı mahkeme kararıyla kapısına dayandığı Milli Eğitim Bakanlığı 2004 Temmuzunda Üniversiteye öğretim görevlisi olarak gitmesine onay verir.

Ancak Mersin Üniversitesi hiç bir gerekçe göstermeden Alkan' a atamasının yapılmayacağını bildirir.
Yeniden adliye yolları, bitmek bilmez dava süreçleri, on yıla yakın zamandır inadına sürüp giden onur mücadel
esi.
Oysa aynı Rektörlük aynı dönemde Alkan' a kapattığı kapıları adrese teslim kriterler, kişiye özel sınavlarla gencecik bir kıza ardına kadar açıyor, nefes kesen bir hızla tatil günlerini saymazsak 7 iş günü içinde Üniversiteyi yeni bitirmiş aday, tek başına girdiği sözlüyü kazanarak İktisat Bölümüne öğretim görevlisi olarak kabul ediliyordu.

Tunay Alkan'a on yıl boyunca açılmayan kapılar, Rektör yardımcısının kızına on günlük göz yaşartan çalışma sonunda ardına kadar açıldı.
Maliye Bakanlığının izni YÖK' ün oluruyla yaratılan kadroda bir gün bile çalışmadı, tek ders vermedi o kızımız.
Personel kabul işlemlerinin ardından Rektör Oral, Meslek Yüksek Okuluna ataması yapılan genç kızın Rektörlük bünyesindeki "Dış İlişkiler Şube Müdürlüğünde" görevlendirilmesinin uygun olacağı yönündeki kararını gönderiyordu Genel Sekreterliğe...
Kim miydi o genç?

Üniversitenin Personel işlerinden sorumlu Rektör yardımcısı Tamer Gök'ün şanslı kızı...
Şanslı olan sadece o değildi. Baş döndüren hızdaki atamayı köşesine taşıyan Milliyet Gazetesinden Meral Tamer'e şunları söylüyordu Oral: "Aslıgül Gök yurt dışında çok iyi eğitim görmüştür, bizim için kazançtır"

"Yurt dışında çok iyi eğitim gören" çiçeği burnunda personel atandığı kadroda tek gün çalışmadı. Dış İlişkiler Bölümündeki görevlendirme de uzun sürmedi. Öğretim görevlilerinin kendi paralarıyla da olsa başka Üniversitede doktora yapmalarının YÖK tarafından yasaklandığı o günlerde Aslıgül Gök'ün, Mersin Üniversitesi Dış İlişkiler Bölümünde görevliyken İngiltere'deki Sussex Üniversitesinde doktora yapmasına müsaade edildi.
(Devletten alınan kadroları böylesine değerlendirenlere hesap sorulmazken, gerçekleri kaleme aldım diye yıllarca savcılık, mahkeme derken çile doldurduğum, beraatlarla sonuçlanacak nice davaya muhatap oldum. Oral ve Gök'ün açtığı o davaların tümü lehime sonuçlandı ama hayatımın bir dönemi de zindana döndü o günlerde)

Derdim o günlerde yaşadıklarımı anlatmak değil. Ama bir dönemi ve yaşananları en iyi bilen tanıklardan biri olarak Süha Aydın' ın bugün hiç bir şey olmamış gibi kent dinamiklerini neredeyse suçlamaya kalkması karşısında yaşanan acayipliklere bir kaç örnekle dikkat çekmem gerekiyordu.

Patent, AR-GE, Üniversite demişken yazının başında sözünü ettiğim Alkan' la kapatayım dramatik öyküyü:
2001'de başlayan Üniversitede çalışma hayaliyle ilgili mücadelesi yanında Tunay hoca tam da o yıllarda Teknik Lise laboratuarında yetiştirdiği öğrencilerinin sıkça elektronik aletleri bozma olasılığına karşı bir yöntem geliştiriyor ve +/- kutupların ters bağlanmasıyla bozulan devrelerin yanmasını önleyen buluşu uygulamada hayata geçiriyordu.

Patent almaya üşendiği o icat, yıllar sonra Microsoft tarafından geliştirilen ve dünyadaki en büyük pil üreticilerine satılan "pillerdeki (+) (-) kutupların yön özelliğini ortadan kaldıran önemli buluş" olarak teknoloji dünyasındaki yerini alacaktı...

20 Temmuz 2010 tarihli Hürriyet, teknoloji alanındaki gelişmeyi şöyle duyurdu:
"Microsoft'un patentini aldığı son buluşu pillerin eksi ve artı kutuplarının doğru yöne bakacak şekilde yerleştirilme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Microsoft'un Instaload adını verdiği bu yeni teknoloji güvenlik birimleri ve askeri personel yanı sıra, ev kullanıcıları için de pratik bir çözüm sunuyor.

Microsoft Instaload'ın ticari bağlantılarını da şimdiden sağladı bile. Duracell gibi firmalarla anlaşan yazılım devi, bu yeni teknolojiyi çok kısa bir süre içerisinde kullanıma sunacak."

Microsoft'tan 10 yıl önce aynı buluşu icat eden Alkan'a Üniversitenin reva gördükleriyle Süha Aydın'ın sanayicilere siteminin geçtiği bir öyküyü yazmaya çalıştım.

Son kararı, kararmamış vicdanlar verecek...