Kaldığımız yerden devam edelim ve olayların ilk duyulduğu an Mersin'de yaşananları o günkü gazeteden yansıtalım:
“Arslan köyünde vukua gelen esef verici hadise hakkında adli ve idari tahkikatlarda bulunmak üzere dün Vali Tevfik Sırrı Gür, Cumhuriyet Savcısı Seyfi Ökmen, Jandarma Alay komutanı Necip Korkmaz, Hükümet Tabibi ve Jandarma Bölük komutan Vekili otomobille Fındıkpınarına gitmişlerdir. Geceyi orada geçirdikten sonra bu sabah hayvanlarla Aslan köyüne gideceklerdir.
Diğer taraftan alınan ilk haberlerde hadiseye yüzlerce köylünün katılmış olması nazarı dikkate alınarak bir emniyet tedbiri olmak üzere Aslan köyüne Silifke Jandarma okulundan bir bölük gönderilmiştir. Köyün uzak oluşu ve telefon irtibatının da bulunmayışı yüzünden hadise hakkında dünkü sayımızda yazdıklarımızdan fazla malumat alınamamıştır. Hakiki durum bugün Vali ile Cumhuriyet Savcısının köyde yapacakları tahkikatla anlaşılacaktır.
Dün Fındıkpınarı’ ndan verilen bazı haberlerde hadisede elebaşılık yapan bazı köylülerin Arslan köyünden kaçtıkları bildirilmişse de bunun doğruluk derecesi etrafında tamamlayıcı malumat alınamamıştır. (28 Şubat 1947 Yeni Mersin)
Görüldüğü gibi bir gün öncesine göre biraz daha dikkatli üslup kullanıyor gazete ama iki gün boyunca yazdıklarının tümü “telefonla alındığı söylenen” bilgiler kadar uçuk.
Vali Gür Fındıkpınarı’ na kadar gidiyor ama ondan ötesine her nedense devam etmiyor (her ne kadar sağlık gerekçesiyle rahatsızlığını ileri sürüp geri dönse de, aslında aldığı istihbarat nedeniyle, olayların kendisine anlatıldığı biçimiyle Menemen benzeri isyandan uzak halk hareketi olması ihtimalini de yabana atmamalı) 
Bunu bir süre sonra Konya'ya alınacak duruşmalar sırasında mahkeme kayıtlarına düşen ifadelerden de anlamak mümkün. Özellikle Silifke Jandarma Okulundan olayları kontrol almak üzere görevlendirilen bölük komutanı Teğmen Mehmet Çağlar (duruşmalar sırasında Adana’da Orman Mühendisi olarak görev yapmaktadır) Mahkemede verdiği bilgilerle gerçeğin ortaya çıkmasına hayli katkı yapacak, Tek parti dönemine uyumlu bir kumpas olduğu anlaşılacak ve bu durum Mahkeme kayıtlarına da yansıyacaktır bir süre sonra.
İyi de 1947 Şubatının o son haftasında Arslanköy’ ü ve devlete karşı direnen köylüleri demokrasi tarihine taşıyan süreç boyunca gerçekten neler yaşandı?
Elimizde kendi pencerelerinden ve görüşlerine uygun gazetelere attırdıkları manşetler yanında Mersin'de Savcının ilk günlerde “isyan” diye başlattığı soruşturmanın sonunda “demokratik direniş hakkı” olarak sonuçlanan davanın mahkeme tutanakları var. O tutanaklarda da, o günlerdeki mücadelelerinden başlayarak uzunca süre ülkenin en saygın hukukçuları olarak anılacak nice savunma avukatının katkısıyla çok farklı bir yere oturan bana kalsa “kutsal isyan” olarak adlandırılması gereken inanılması zor olaylar dizisi.
Aslında Yeni Mersin’in o günlerde Arslanköy olaylarını haberleştirme üslubu dönemin baskıcı yönetim tarzına rağmen farklı tepkilerle de karşılaşır. Örneğin Adana’ da yayınlanan Demokrat Gazetesi 28 Şubat 1947 tarihli sayısında “Yeni Mersin Gazetesinin Arslanköy olayları hakkındaki haberi tamamen şişirmedir ve hakikati mübalağalarla umumi efkâra aksettirmek istemiştir” diyerek provokatör suçlamasına varacak düzeyde hayli sert eleştiriler yöneltir Mersin’den yayın yapan gazeteye.
Dileğim günün birinde milyonlarca insana o 1947 Şubatının Arslanköy’ de ruh bulan, kadınların temelini oluşturduğu inanılmaz hikâyenin bir biçimde anlatılması, yaşanması ve yaşatılması…
Bunun için Arslanköy olaylarını devletin o günlerdeki yöneticilerince Yeni Mersin’ e dikte ettirdiği tarifiyle " tarihi müessif hadiselerini", Mersin’deki adli makamların girişimi sonucu 'isyan' gerekçesiyle kadın erkek 47 kişiyi tutuklanmasıyla sonuçlanan süreci tüm bilinmeyen detaylarıyla ve arşivlere, belgelere dayanarak anlatmak...
Adalet Bakanlığı emriyle Mersin’den Konya’ya tutuklu ve elleri kelepçeli sevk edilen onca kadın, erkeğin çektiği acıları, işkenceden beter zulmü, memedeki bebekleriyle kar kış onca eziyete maruz kalan Arslanköy' ün yiğit kadınlarını gelecek nesillerin de hatırlamasını sağlamak amacıyla yazmak ve tüm yönleri, gerçekleriyle ortaya koymak…
Geleceğe bırakmayı hayal ettiğim rüyalarımdan biri bu… 
Bunu gerçek kılmak için iyisi sözü fazla uzatmadan belgelerle nefes kesen olayları anlatmaya başlayalım o halde...