Önce Ekonomi Bakanı Çağlayan'ın Büyükşehir Belediye Başkanı olup olmayacağı yolundaki soruya verdiği cevapla gireyim mevzua...



Mersin' de bu türden fanteziler gelişti son yıllarda. 2009 yerel seçimlerinden önce de Tüzmen' i yemek isteyen kimi taktisyenler  "Büyükşehir'in ancak onunla kazanılabileceği" iddiasını ortaya koyarak tutması mümkün olmayan mayayı çalıyorlardı güvendikleri göllere...



Tüzmen kurulan tuzaklara düşmedi ama gitti en beterinden bir senaryonun içine daldı. Eyiceoğlu gibi beş yaşında çocuğa sorulsa kazanmayacağını söyleyeceği birine oynadı, oynamakla da kalmadı, ne hikmetse tüm siyasi kariyerini poker masasında beş benzemeze yatırır gibi "en berbat" ele yatırdı.

Sonrasını herkes biliyor, yeniden yazıp hatırlatmanın kimseye faydası yok.

Şimdi de o sonu hüsran oyunu canlandırma adına Çağlayan' a adaylık yakıştıranlar hatta onu mindere çekmek isteyenler var.

Ama Çağlayan verdiği yanıtla hayal kırıklığına uğratıyor piyasa kızıştırıcılarını.

Partiyi 2011 seçimlerinde 3.sıradan 1. sıraya taşıdıklarını söylüyor ve hedefinin Belediye Başkanlığından çok 500 milyar dolarlık 2023 ihracat hedefine odaklanmak olduğunu söylüyor. (Ki siyasi başarı adına söyledikleri gerçek değil. AK Parti 2007 genel, 2009 yerel seçimlerinde il genel meclis oranlarına göre 3. değil, 2. sırada idi. Ortada nisbi bir başarı vardır ama başarı MHP'nin kaybettiği oyların CHP ile paylaşımından kaynaklıdır ve eğer oy artışından kaynaklı bir başarı söz konusuysa CHP daha büyük sıçrama kaydetmiştir Mersin özelinde)

Kısacası Çağlayan birilerini üzse de Mersin Büyükşehir Belediye Başkan adayı değil. Ama bu gerçek Ekonomi Bakanımızın kenti bu anlamda boşladığı anlamına gelmiyor.



Sürecin dikkatli izleyicileri biliyor ki; Çağlayan, Tüzmen' in durumuna düşmek istemiyor. Bunun için de günü geldiğinde sergilenecek "Mustafa Sever" planını adım adım yürümesine çalışmakta.



Son yapılan anketlerde rüyalarını AK Parti adaylığı süsleyen nice isim dururken Sever' in öne çıkması doğrudan Çağlayan çabalarının ürünü...

Bunları eleştirmek amacıyla söylemiyorum, meşru çerçevede kaldığı sürece siyasette yapılacak her hamleyi saygıyla karşılamayı düşünenlerdenim.



Ama anlamakta zorluk çektiğim bir soru var ki, son zamanlarda gelen açıklamalarla kafamı daha bir karıştırıyor.

AK Parti' de sadece Sever değil adaylığa hazırlanan. Şu andaki il başkanı Mekin Salt' ın da gönlünden adaylığın geçtiği değil.

Cevaplandırılması gereken soru da burada ortaya çıkıyor:

Aday olmak isteyen Salt' a rağmen nasıl oluyor da Salt'ın yakın çevresi olarak tanımlanan ve il yönetimi adına açıklamalar yapanlar, basın toplantılarında neden Salt veya bir başkasını değil de Sever'i cilalayıp parlatma gayretine girişiyorlar?



Üstelik bu parlatma gayretine girişenlerin kimisi il yönetimini oluştururken Salt'ın tüm eleştirilere karşın ısrarla listesine koyduğu isimler.



Daha önceki basın toplantılarında benim "Mustafa Sever" adaylığı üzerinden yaptığım değerlendirmeye ateş püskürenlerin, son toplantıda aynı Sever' i "Mersin' in yetiştirdiği nadir bürokrat" statüsüne yükseltme gayretini gördükçe şaşkınlığım bir kat daha artıyor.



Beş ay önce ismini anımsamakta zorlandıkları bir daire müdürünü şimdi "nadir bürokrat" katına çıkarmak Türkiye tarzı siyaset yapmanın ve gücü yüceltmenin yansıması olsa gerek.



Oysa bilinçli siyaset yapan bir il yönetimi Mekin Salt adına "ahde vefa" hasleti bir yana, akıl tutulması içinde değilse böyle mi davranmalı?

Tüm cilalama çabalarına inat Genel Merkez ve daha da önemlisi farklı kriterleri olduğuna yakından tanık olduğum tek seçici Erdoğan yarın, öbür gün bir başka ismi aday gösterirse "kral öldü yaşasın kral" ilkesiyle mi hareket edilecek?



Oysa akıllı siyasetin;  "teşkilat ve halk temayülüne saygılıyız, genel Merkez ve karar vericilerimiz kimi münasip görürse biz onunla çalışır ve kazanması için gayret ederiz" biçiminde özetlenecek söylemi dile getirmesi gerekmez mi?



Böylesi bir söylem kimseye bir şey kaybettirmez, aksine başta parti teşkilatı olmak üzere herkese bir şeyler kazandırır ve çıkacak farklı adaylarla birlikte yarışı önde bitirme heyecanını da öldürmez.



Gerçek bu kadar açıkken hangi gerekçe Salt' ın kader birliği ettiği ve eleştirileri sineye çektiği isimlerin bu acul tavrını izah edebilir?

Salt' ın aday olmak istediğini yakından bilen ve merkez çevrede yer alan kimi isimlerin, basın toplantıları vesilesiyle almaya çalıştıkları pozisyon gerçekten ilginç...



Mekin Salt ve benzeri AK Parti' nin içinde yer alan veya yakın duran, Mersin'in çoğu sorununa iyi kötü vakıf onca isim dururken, Mersin' in defalarca sandıkta ortaya koyduğu "ithal aday" tepkisini görmezden gelip "nadir bürokratları" yarışa rakipsiz sokmaya kalkmak nasıl bir hesabın ürünüdür?

Yoksa "nasıl olsa aday olacak bari yakınında duralım" ilkesi tüm etik ilkelerin ve aklın önüne mi geçti?

"Birinci Mustafa" hüsranı ortadayken ve henüz o dönemin doğru dürüst hasar tespiti bile yapılmamış, yaraları sarılmamışken yenisine pupa yelken koşmak neyin nesi?

Soruların yanıtlanma zorluğu karşısında gelin de Mersin' de gittikçe güçlenen şehir efsanesine inanmayın!

"AK Partinin Mersin' de seçim kazanma derdi yok" iddiasını ortaya atan münafıkların değirmenine su taşıma başkalarının işi olabilir ama İl Yönetiminin izlediği politikayla kafaları karıştırmaya hakkı olduğuna inanmıyorum.

Bu siyasi mühendislik gayretleri "nadir bulunan bürokratları" aday yapmaya yeter mi?

Hadi aday yapmaya yetti diyelim, Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesini sağlar mı?

Bu benden çok gizli, açık içinden adaylık geçenlerin ve hepsinden önemlisi Mekin Salt yönetiminin üzerinde kafa yorması gereken bir sorudur.

- - - -