Bir önceki yazıda CHP il kongresini sıcağı sıcağına değerlendirdim. O kadar sıcaktı ki her şey, Macit Özcan’ ın çizik yiyip Kurultay delegeliğinden mahrum kaldığı sonra ortaya çıktı.
Bu çizik yeme bizim siyaset anlayışının vazgeçilmezi. Başka yazıda bunu geçmişten günümüze yaşanan pek çok örnekle değerlendiririm.
Asıl konumuz AK Parti’ nin yaklaşan il kongresi.
Bu konuda düşüncelerimi merak eden, yazmamı isteyen o kadar çok insandan laf duydum ki ben bile şaşırdım.
Kimisi kongreden sonra yazmak kolay diye iğneleyince yazmak farz oldu.
Aslında il başkanlığına aday isimlerin üçünü de tanırım.
Üçüyle de muhabbetim vardır.
O nedenle yazacaklarımdan sonra birileri alınır, gücenirse en çok ben üzülürüm.
Ama yine de “kongreden sonra yazmak kolay” taşlamalarına karşı “zor olanı” yapayım.
Aslında benim için zorluğu falan yok.
Mekin Salt iki rakibe karşı yarışıyor görünse de, AK Parti’ nin son on yılda artık teamül olarak nitelendirilecek uygulamalarına bakıldığında rakipsiz olarak giriyor seçime.
Rakipsiz çünkü teşkilattan sorumlu Genel Merkez yetkililerinin aylar öncesinden “adayımız bu” diyerek kolunu havaya kaldırdığı isim ta o gün seçim prosedürünü bekleyen mazbatasını almamış alternatifsiz il başkanıdır.
“Senin gördüğünü aday olmaya kalkan ve ikisi de siyaset acemisi olmayan diğerleri görmez mi?” haklı sorusunu duyar gibiyim.
Onlar da bilirler işin zorluğunu.
Ama siyasette çevre faktörü öylesine etkilidir ki, “beni kim havuza itti?” sorusunu sormak aklınıza gelinceye kadar çoğu zaman iş işten geçmiş olur.
AK Parti il kongresi sürecinde de bu çevrenin etkilemesi hatta ortamın adayı veya adayları hafif sarhoş etme faktörleri çok etkili oldu.
O kadar ki, Mersin’ le bağı geçmişte bir Milletvekilinin danışmanlığı sıfatından öte geçmeyen dostlardan birini bir anda aday olarak gördük karşımızda.
Mersin gibi her anlamda Türkiye’nin en zor coğrafyasına balıklama dalarak siyaset yapma aslında AK Partinin son on yılına damgasını vurmuş hayli ciddi bir sorun.
Ama ben o sorunun analizine girecek değilim.
Artık AK Parti cephesinde “Başbakanın katılacağı kongrelerde kavgasız, tartışmasız tek aday çıkarma” klasiğine rağmen ve Genel Merkezin bu çerçevede çok önceden tek adayını ilan etmesine rağmen birileri neden aday olur sorusuna, üstelik büyük çoğunluğun bilmediği yanlarıyla cevap vermeye çalışayım.
Mekin Salt’ tan rahatsızlık duyanların varlığı sır değil aslında Mersin’de…
Kimisi ikili ilişkilerden başlayarak kitlelere kadar uzanan yaklaşım tarzı nedeniyle kızıyor. Kimisi eskisi gibi bürokratlara ulaşamamaktan, iş yaptıramamaktan rahatsız. Kimisi ise ranta dönük siyasetin kapılarının yüzlerine kapanması nedeniyle hayli tepkili.
Kimi haklı, kimi tamamen çıkara dayalı tepkiler sonunda geldi Milletvekilliği bitmiş olmasına rağmen halen perde arkasında Mersin siyasetini dizayn etme özlemiyle yanıp tutuşan birileri eliyle organize edilme noktasına dayandı.
Önce Akgül itildi sahneye. Ancak kısa zaman sonra kendilerince mayanın tutmayacağı anlaşılınca bu kez eski bir Vekilin danışmanı olan Çöllüoğlu sürüldü sahaya…
Peki, Çöllüoğlu’ nun birilerince aday yapılmasındaki ısrar ne olabilir?
2014’te Erdoğan köşke çıktıktan sonra partinin başına Gül’ ün dönmesi hayli yüksek ihtimal. O dönüş sırasında gizli veya açık bir Erdoğan-Gül çekişmesi hatta kavgasına bel bağlayan birilerinin ön hazırlığı olarak görüyorum ben yapılmaya çalışılanıları.
Erdoğan veya yerine bırakacağı bir isimle parti yoluna devam ederse, hayat boyu bir daha Milletvekili olamayacağını görenlerin, kafalarından Gül’e hiç sırası değilken “biz bir yerlerdeyiz” mesajı göndermeleri hiç uzak ihtimal değil.
Bu yapılırken o mesajı vermeye çalışanların etrafında yer alan bir ekip te, aday desteklemekten vazgeçme karşılığında pazarlık gücünü yüksek tutmaya çalışıyor olabilir.
Bunların hepsi yüksek, düşük ama bir olasılık olarak not edilmeli diye düşünürüm.
Tüm bunlardan bize ne, sen sonucu söyle diyenlerin merakını gidererek bitireyim kısa tutarım diye umutlandığım ama hayli uzattığım yazıyı:
Pazar akşamı üç isimden hangisi ne kadar oy alır?
Hatta kongreden bir iki gün önce bir ağabey devreye girer de gönül rızasıyla adayların ikisini adaylıktan vaz geçirir mi?
Bu sorular elbette kısa zamanda yanıtlanır.
Kongre sonucunda il başkanı kim mi olur?
Elbette Mekin Salt. Hem de açık ara alır Mekin Salt…
Aksi AK Parti teamüllerine aykırıdır ve yaratacağı deprem sanılandan büyük olur.
Sonucunu merak edenler AK Partinin Mersin il başkanlığına oturanların nasıl gelip nasıl gittiklerine baksınlar.
Yeterince cevap bulacak, hatta ömür boyu anlatacak dersler alacaklardır…