Türk Hava Kurumu ve 80 yıllık deri mevzuu derken 1930’ların Mersin’ine damgasını vuran Zekiye Halil ile (1936 yılında kanun çıkınca kendisine Olgaçay soyadını seçecektir.) ile devam edeyim:



7 kasım 1936 tarihli Yeni Mersin gazetesindeki habere göre; 15 kasım günü Mersin’in ikinci uçağına ad koyma töreni yapılacaktır. Bu amaçla Vali ve Parti Başkanı rükneddin Nasuhoğlu başkanlığında bir toplantı yapar Tayyare Cemiyeti Mersin şubesi..



2 aralık 1936 günü dönemin Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Fuat Bulca gelir Mersin’e...



Gazetecilere verdiği demeçteki Mersin hedefleri  76 yıl sonraki Akın Atilla’nın söylediklerinin nerdeyse aynısıdır:

“Bir yıl içinde Mersin’ de Türk Kuşu şubesi açılacak, deniz tayyareciliğine eleman yetiştirilmesine çalışılacak (Yeni Mersin 3.12.1936)”

O hedeflere ulaşılmadığı, bugün de aynı yere varma arayışlarıyla ortaya çıkıyor.



50 yıl sonra Hava Kurumu diye bir kuruluş kalır mı? yine halkın kurban derilerinin bağışlanması için başka  yetkililer benzer çağrıda bulunur, o deri paralarıyla hangi kutsal işleri gerçekleştireceklerini anlatırlar mı? Bilemem...



Madem Hava Kurumu vesilesiyle Zekiye Olgaçay’ı hatırladık. İyisi mi onu en iyi biçimde anlatan söyleşide dile getirdiği hayaller, hedeflerle noktalayalım yazıyı:

“Kendisini ziyarete gittiğimde gördüğüm manzara şu idi: Bir yığın evrak... Bir tarafta direktif alan memurlar... Diğer tarafta incelenmek üzere sunulan evrakı müsbiteler ve muhasabeye ait defterler. Bunların arasında da Zekiye Olgaçay.



İlk sözü şu oldu:

-Tek emelimiz hava ordumuzu en kuvvetli hava orduları derecesine yükseltmektir. Bunda da muvaffak olduğumuzu görerek gururlanıyoruz. İşte benim ve bütün Türk Hava Kurumu başkanlarının güttüğümüz biricik ülkü budur.



Zekiye Olgaçay’dan Kurumun üye sayısını sordum:



-Şehirli hemşerilerimizin yüzde doksanı asli ve yardımcı üyemizdir. Bunlar hamiyetlerini esirgemeden bize keselerini açmakta kendilerine gittiğimiz zaman aidat ve tebberularını seve seve vermektedirler. Hatta bazı tanımadığım vatandaşlar beni yolda gördükleri zaman üye kayıt edilmeleri için izahat bile istemektedirler.



Köylere gelince: Mersin Merkeze bağlı yüz köyün hemen hepsi kurumda kayıtlıdır. Köylü dediğimiz milletin efendileri hava ordusunu kuvvetlendirmek için de varını yoğunu vermeye koşuyor.



-Kurum için neler düşünüyorsunuz?



-Bütün mahalle muhtarlarını toplayıp Mersindeki mevcut her vatandaşı bu çatı altında toplayarak memleket davasına iştirak ettirme arzusundayız.



-Kaç yıldan beri Hava Kurumunda başkanlık ödevi yapıyorsunuz?



-Dört sene İdare Heyeti azalığı yaptım, on bir yıldan beri de fahri Başkanlık yapmaktayım.



Her şeyi açık ve samimi olarak anlatan vatansever, enerjik, yurd aşkı ile çalışan Türk kadınına teşekkür ederek ayrıldım.



Gönül ister ki her idarecimiz böyle çalışsın.” ( Söyleşi 3 Haziran 1944 tarihli Yeni Mersin gazetesinde yayınlanmıştır)



*Zekiye Olgaçay Kafkas göçmeni Nazmi Paşa’ nın beş çocuğundan biri idi. Kız kardeşlerinden Hatice Seza Üçer de tıpkı Zekiye gibi güzeldi. Üstelik İstanbul gazetelerinin bu güzelliği fotoğraflarla sayfalarına taşıdığı ilgi çeken biriydi.



General Hakkı Cemal ile evlenmiş, genç yaşta ölen kocasının ardından gazetelerin güzelliğini öne çıkarmış ve “Taşra Güzeli”  adıyla ünlendirmişlerdi.



Evine konuk ettiği ünlüler arasında Mustafa Kemal’ de vardı. Atatürk’ün  bu ziyaretlerde Hatice Seza hanımın kardeşi Gülseren’in yaptığı Çerkes tavuğunu yediği ve çok beğendiği söylenir.



Yine Hatice Seza hanım Bülent Ecevit’e “Oğlum” diye hitap edecek kadar yakın biriydi. Ecevit’te İstanbul’a geldiğinde kendisini mutlaka ziyaret eder ve elini öperdi.