Sabah 06.00 ayaktayım.. Uyuyamıyorum; pencereden dışarıya bakıyorum.. Göz gözü görmüyor.. Sis kaplamış her yeri..
 
Sabah ilk yaptığım işi yapıyorum her zamanki gibi; telefonumu elime alıyorum.. Uzandığım yerde haber sitelerine göz atıyorum.!
 
Önce Adana Kürkçüler, sonra Ceyhan Cezaevi’ndeki yangın haberleri..
 
Sonra Hatay haberi; 1 şehit ‘3’ yaralı..
 
Ve son olarak Dağlıca haberi düşüyor saat 08.00 civarında; 7 Şehit, 15 Yaralı..
 
Bunalıyorum sabah sabah; sanki içime doğuyor memleketteki yangın hali ve uyamıyorum..
 
08.15’te iş yerimdeyim; haberleri internet sitesine atarken içim acıyor.. Askerliğimi hatırlıyorum; askerliğim boyunca ‘annem’in nasıl telaşlandığını.. Her gün sesimi duymadan uyuyamadığını..
 
Çatışmaların halen devam ettiğini öğreniyorum; daha da üzülüyorum.. İçimi ‘hadi şehit sayısı artarsa’ diye bir korku sarıyor..
 
Türkiye’nin dört bir yanından hep ‘olumsuz’ haberler geliyor.. Gazeteler, haber siteleri, haber bültenleri ‘kara bültenlere’ döndü artık.. Olumlu haber yapamıyoruz; gülümsetecek insanın içini ısıtacak..
 
Ve bu yıllardır devam ediyor.. Artık bir çözüm bulunması gerekmiyor mu.? Ne yapılacak ise bir an evvel yapılması gerekmiyor mu.?
 
Hatay ve Dağlıca'da şehit düşen '8' vatan evladına Allah'tan rahmet, yaralı aslanlarımıza acil şifa, başta şehit anaları olmak üzere tüm geride kalanlarına sabır diliyorum..