Bağışlar tıpkı Mersin' de olduğu gibi ülke genelinde çılgınca yarışa dönüşür.
Kamu binalarının tümünde bağış alacak merkezler kurulur.
Tıpkı Mersin' de olduğu gibi Türkiye' nin dört yanında darbecilerin şerrinden korkan gayrimüslim
cemaat liderleri, yazarlar, sanatçılar ve sporcular da bir yandan halka çağrı yaparken bir yandan da
kuyruğa girip örnek vatandaş olarak farklı bağışlarda bulunur.
Vehbi Koç 27 kilo külçe altınla kampanyaya katılırken, Fener Ortodoks Rum Patriği, cemaatine kutsal
bağışta bulunmaları için seslenir, Musevi hahamı ise kendine ait bir kolyeyle katkı yapar. İş öyle
bir noktaya varır ki Aziz Nesin, dünya mizah yarışmasında kazandığı altın palmiye ödülünü vatanın
selameti için darbecilere törenle sunar.
Herkesin karınca kararınca Türk parasını güçlendirmek, "Demokratların boşalttığı hazineyi
doldurmak" amacıyla yaptığı bağış karşısında darbe hükümeti önemli adım atar. Alyans kampanyasına
katkı verenlere altın alyanslarının yerine ömür boyu hatıra olarak saklamaları için kromdan yapılmış
27.05.1960 ve devrim yazılı alyanslar hediye edilir.
Bilezik ve büyük miktarda para bağışı yapanlar da unutulmaz. Onlara da 10 kuruşluk devrim parası
takdim edilir.
Bir süre sonra o alyans, yüzük, bilezik hatta altın dişlerin hazine yerine darbe subaylarına düşük faizli
ve uzun vadeli kredi karşılığında apartman dairelerine gittiği ortaya çıkar.
Hazine tam takır diye halkın elinde avucunda ne varsa alanların anlattığı iflas hikayeleri çarşaf çarşaf
gazetelerde yer alırken Ankara Yücetepe' de yükselen bloklar insanların kafasını karıştırır.
Bir yandan maaş ödemek için ABD' ye ve halkına avuç açmak öte yandan Anıttepe civarına dikilen
lüks konutlar...
Zamanla kimi muzırlar o apartman dairelerine "alyans evler" adını takar...
Ancak bu kulaktan kulağa yayılır da kimse çıkıp yüksek sesle söyleyemez.
Söyleyenlerin başına ne mi gelir?
15 ekim 1961 seçimleriyle parlamentoya giren Adalet Partisi Milletvekili Nuri Beşer Meclis
kürsüsünde lojmanlardan "alyans evler" diye bahsetme gafletine düşünce anında dokunulmazlığı
kaldırılıp yargılanır ve bir yıl ağır hapis, dört ay sürgün cezasına çarptırılır.
İlginçtir Beşer' e lideri bile sahip çıkmaz. Mecliste yapılan oylamada A.P. de dokunulmazlığın
kaldırılması yönünde oy kullanır.
Beşer' in suçlamasına karşı en okkalı çıkışı sonradan kendisi bir başka darbe girişimi nedeniyle ipte
sallandırılacak Talat Aydemir yapar.
Dönemin en gözü kara silahlı gücü olan Harp Okulunun komutanı Aydemir Beşer' i gazeteler
üzerinden tehdit eder:
"bu mesele, ordunun haysiyeti meselesidir. O adamı bulup ulus'ta Sümerbank'ın önünde askeri
cemsenin arkasına bağlayarak Ankara sokaklarında süründürmezsem namerdim"
O günleri ve darbecilerin para, altın vs. toplamasını Necip Fazıl "İhtilal" kitabında cesaretle anlatır:
"İsmine ihtilal dedikleri 1960 gece baskınından sonra zamanın hükümetini Türk Lirası'na 3 buçuk
milyarlık su kattıkları için ölüme mahkûm edenler, kendileri ve sonraki zamanda bu miktarın 40
milyarı aşmasına dirayet ve fazileti bildiler..."
Gerçekten de Demokrat Partiye parayı pul ettiniz suçlamasını yöneltenler 1958' de uygulamaya
konulan primli kur sistemini ortadan kaldırıp, 2 lira 80 kuruş olan dolar alım fiyatını 22 Ağustos 1960
tarihinden itibaren 9 liraya çıkardılar. (devalüasyonun yapıldığı günlerde karaborsa dolar 4 liradan
alınıp satılıyordu)
Kısaca evlendiği gün insanların parmaklarındaki altın alyansları kutsal! amaçları uğruna toplayıp,
yıllarca milleti teneke alyanslarla dolaştıranlar, hazineyi inşa yerine tercihlerini oturacakları evleri
yapma yönünde kullanırlar.
Bağışta bulunmayanlara düşük iktidar yardakçısından, vatan haini yaftasına kadar her tür karayı
çalmak ta cabası.
Sonuç derseniz; Bağışlardan elde edilen paralarla Ankara’da Yahya Kemal Caddesi, İstanbul’da
da Zincirlikuyu’da 4 binin üzerinde ev yapar Emlak Bankası. Evler 27 Mayıs’tan sonra emekliye
sevk edilen ihtilalci subaylara sus payı olarak 20 yılda ödenmek üzere yıllık yüzde 2-3’lük faizle
verilecektir.
Ve bir başka tarihi sonuç:
1957' den itibaren ABD' nin borç verme işini havale ettiği İMF' nin dayattığı şartlara direnen, önerilen
Standby anlaşmasını imzalamaktansa Sovyetler Birliği ile temasa geçen Menderes, Yassıada' da
darbecilerin emrindeki Başol* ve Egesel tarafından yargılanırken, 1 Ocak 1961 günü Gürsel hükümeti
İMF ile Cumhuriyet tarihinin ilk anlaşmasına imza atar.
(*Hukuksuz yere tutuklandığını söyleyen Menderes'e duruşma sırasında Başol "Sizi buraya tıkan güç
böyle istiyor" diyecek kadar da açık sözlüdür)
1 Ocak 1961 standby anlaşmasıyla darbeciler İMF' den çektikleri 17 milyon SDR (o günün parasıyla
17 milyon dolar) karşılığında gemiyi yüzdürmeye çalışacak, ama işin altından kalkamayınca hesap
sormasından korktukları Menderes'i asıp hemen ardından erken seçim bahanesiyle kaçıp gideceklerdir.
(18 Eylül 1961 günü Menderes asılır, 15 Ekim de ise seçime gidilir)
Seçim arifesi ve sonrasında Mersin' de yaşananları, ilginç kampanyanın yerel malzemelerini, yazılıp
çizilenleri, seçimin öne çıkan kahramanlarını bir sonraki yazıda anlatacağım...