Gazze’deki İsrail saldırılarında yaralananların bir kısmı Türkiye’ye geldi. 11 Ağustos’ta Ankara'ya getirilen 4 Filistinlinin tedavisi sürüyor. 13 Ağustos’ta ise özel izin alınan 5'i çocuk 18 kişi de, Yenimahalle Devlet Hastanesi’ne getirildi.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay yaptığı açıklamada, Gazze’den 200 yaralı getirmeyi planladıklarını ve bunun için yeterli altyapının olduğunu, ancak İsrailli yetkililerin ilk etapta 22 kişinin getirilmesine izin verdiğini söyledi. Ardından Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 13 Filistinlinin daha getirileceğini duyurdu.

Özel izinle getirilen ve Yenimahalle Devlet Hastanesi’nde yatan Gazzelilerden birinin durumu ağır. Diğerleri ise bir yandan tedavi görürken, bir yandan da yaşadıkları travmayı atlatmaya çalışıyor.

Hastanede yatan yetişkin Gazzelilerle konuşmak kolay değil. Çoğu ilaçların etkisinde, ya uyuyor ya da yaşadıklarını anlatacak gücü yok. Gazzeden onlarla birlikte gelen yakınları, yani refakatçileri hastaneye geldikleri için umutlu. Hastane çalışanlarıyla iletişimi, sağlık bakanlığının görevlendirdiği tercümanlar aracılığıyla sağlıyorlar.

'Ceset taşırken ambulansı vurdular'

Gazze’den refakatçi olarak annesiyle birlikte gelen 30 yaşındaki Ali Kemal Hagazy’nin odasına girdiğimizde yalnızdı. Hagazy, Şecaiye katliamında yaralandığını, kendisiyle birlikte bombalardan kaçan 27 komşusunun öldüğünü anlatıyor:

“Çevredeki binaların üzerine bombalar düşüp yıkıldığında, komşularımızla birlikte korkup dışarı çıktık. Çıkmaz sokakta, apartmanın önünde kapı dibinde bekliyorduk. Yine bomba sesleri duyunca korkup tekrar içeri kaçtık. Bizim bulunduğumuz yere bomba düştü, 10 komşumu kaybettim. Onları dışarı çıkarıyorduk, akşam saatleri elektrik de olmadığı için bir arkadaşım jeneratör çalıştırdı. Bir sonraki bomba jeneratöre denk geldi, büyük yangın çıktı. O yangında 17 komşum daha hayatını kaybetti.”

Hagazy, yangının ardından cesetleri almak için bir ambulansın geldiğini ve o ambulansın da vurulduğunu söylüyor:

“Ben tam ambulansa bir cesedi taşırken vurdular ambulansı. Çok yakınındaydım, o zaman yaralandım. Bacağımı kaybedebilirdim, hastaneye çok geç gittim. Yanımda, iki bacağı da kopan bir arkadaşım vardı. Hastanede gerekli tedaviyi göremedik. Benim için izin çıktı ve buraya geldim ama ona izin vermediler. Doğru dürüst ameliyat da olmadı, onu bir daha göremeyebilirim…”
'Ateşkes oldu diye eve döndük, vurulduk'

İsrail saldırılarında annesini kaybeden iki kardeş Nagwa ve Eslam… 22 yaşındaki Nagwa Abden, tek bacağını kaybetti. Diğer bacağı ise doktorlarının tabiriyle ‘bir deri bir de kemik kalmış’, kaslarının tümü Gazze’deki hastanede düzgün tedavi göremeyince küçülmüş. Ankara’da, o bacağının kurtarılmasını umuyor. Refakatçisi olan Eslam ile birlikte ameliyat gününü bekliyor. O konuşamayacak halde olunca, Eslam yaşadıklarını anlatıyor:

“Biz Han Yunus’ta yaşıyoruz. Korkunç günlerdi, nereye gideceğimizi bilemiyorduk. Evde duramıyorduk, sokaklarda en azından kaçacak yer oluyordu. Sonra ateşkes oldu, bombalar durunca biz de evimize döndük. Daha ateşkes sona ermemişti, evimizdeyken yeniden bombalar düşmeye başladı. Annemi kaybettik, kardeşim bacaklarından yaralandı. Gazze’de de hastaneye gittik ama çok kalabalıktı, yeterli malzeme yoktu.”

'Yedi çocuğum yaralandı, birine izin çıkınca en kötü olanı getirdim'

Hastanede yatan 5 çocuk kimseyle konuşmuyor, aileleri daha önce yaşadıklarının etkisini henüz üzerlerinden atamadıklarını söylüyor. Odaya giren hemşire veya doktorları görünce ağlamaya başlıyorlar. Önceden kendilerine herhangi bir şey uzatıldığında refleksle tutan bebekler, artık korkuyla zıplıyor.

Rızık Halife de, yedi çocuğu ve eşiyle birlikte Gazze’nin Zeytun bölgesinde yaşıyordu. Sabaha karşı 4'te, evlerindeyken aniden başlayan bombardımanda yarısı yıkılan binadan kaçamayınca, çocuklarının hepsi yaralandı. Beş yaşındaki Remas, durumu en ağır olan…

Başına ve koluna şarapnel parçası isabet eden Remas, Gazze’de 13 gün hastanede kaldı. Kolu kısmen tedavi edilebildi ancak başındaki yara tedavi edilemedi. Rızık, Türkiye’ye gelişini şu sözlerle anlatıyor:

“Bir çocuğum için izin alabileceğim söylendi. Başındaki kemikler hâlâ kırık olan Remas’ın gelmesini istedim. Annesi, diğer çocuklarımızla birlikte Gazze’de kaldı. Şimdi o kemiğin düzelmesi için ameliyat olması gerekiyor. Daha dün geldik, doktorlar uygun bir zaman söyleyecek. Gazze’de ilaç bulamadığımız için, ameliyatın ardından ilaç tedavisi de bitince döneceğiz. Türkiye çok iyi, bizi buraya getirdi ama bizim vatanımız Filistin, inşallah en kısa zamanda döneceğiz.”

'İnsanlar su sırasındayken bomba attılar'

3 yaşındaki Nema Abu Foul da, Gazze’nin Sabra mahallesindeki evinde, 1 yaşındaki kardeşiyle oynarken atılan bombayla yaralandı. Annesi, küçük kardeşini yalnız bırakamadığı için o babasıyla Türkiye’ye geldi.

Babası Fady bir yandan kızının oksijen maskesini takmaya çalışırken, bir yandan da 12 gün önce yaşadıklarını anlatıyor:

“Bizim evimizin elektriği, suyu kesildi. Mecburen çocukları da alıp annemin evine gittik. Biz gittikten sonra evimizin yanındaki İslamiye Camisi’ni bombalamışlar, evimiz de yıkılmış. Annemin evindeyken binanın önüne su getirdiler. Bütün komşular dışarı çıktı. Alacakları da bir şişe su… İnsanlar su sırasındayken tam oraya bomba attılar. Evimizin yarısı yıkıldı, Nema da apartmandan dışarı fırladı. Aniden öyle yukarı fırladı ki, tutamadık. Apartmanın kapısının biraz ilerisine düştü, gidip oradan aldık.”

Nema’nın burnu, elmacık kemikleri ve kafatasında bir kemik kırıldı. Şifa Hastanesi’ndeydi ancak hastanedeki kalabalık, malzeme yetersizliği ve yakına düşen bombalar sebebiyle gerekli tedaviyi göremedi.

Hastanede konuştuğumuz tüm Filistinliler gibi Fady Abu Foul da, Gazze’ye bir an önce geri dönmek istiyor. Bir ay süren bombardımanın ardından evleri yıkılan, yakınlarını kaybeden Gazzeliler, bir yandan Türkiye’ye teşekkür ederken, bir yandan da “ne olursa olsun orası vatanımız, tedavi bitince döneceğiz” diyor.
Kaynak: Al Jazeera
Editör: Barış Köksal