Bir ulusun dünya üzerindeki sosyal kültürel durumu, gelişmişlik seviyesi o toplumda yaşayan kadınların toplumdaki konumları ile direkt ilgilidir. 

Kadına değer veren saygı duyan O’na şiddet uygulamayan toplumlar bilimde sanatta teknolojide her daim en önlerde olmuştur. Medeniyetin kapısıdır Kadın. İlkel çağdan bu yana doğurganlığı ile başlayan bir süreç ve eğitmenliği ile devam eden ve doğurduğu evladını hayata hazırlaması ona iyiyi doğruyu güzeli verme çabası bile çok çok önemli bir sebeptir O’na saygı duymaya. 

Ulu Önder Atatürk biliyordu ki cephede kağnılarla düşman hatları arasında canını dişine takıp o soğuk havalarda üzerindeki battaniyeyi ses çıkarmasın diye kağnının demir halkalı tekerleğine takarak sessizce Mehmetçiğe cephane taşıyan bu yürekli bu özverili bu dik, diri kadının artık yeri sadece evi değil bir de meclistir. Genç cumhuriyeti kuranların onu yaşatmaktaki hüneri sadece düşmana kurşun sıkan erkekle değil, canını dişine takıp her türlü riski ve hatta ölümü göze alıp ona cephane taşıyan kadın ile birlikte olacaktır. 

Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 10 ve 11. maddeleri değiştirilerek 8 Ekim 1934'de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren yasayla kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Fransa, İtalya ve İsviçre gibi birçok Avrupa ülkesinden evvel Türk kadınına bu hakları veren Cumhuriyetimizin o zaman henüz 11. yaşında olduğunu düşünürsek Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ne büyük bir devrime imza attığını daha iyi anlayabiliriz. 

Başta vatanımız için canını dişine takıp kanını vermiş analarımız, bacılarımız ve tüm kadınlarımız olmak üzere Ulu Önder Mustafa Kemal ve devrim meclisinin tüm üyelerini rahmetle anıyor ve Seçme ve Seçilme Hakkını elde etmiş kadının haklarından asla taviz vermeden yine yeniden toplumu iyiye doğruya güzele yönlendirmesi dileğiyle Mecliste Halide Edip’ler, Nezahat Onbaşılar, Şerife Bacılar, Kara Fatmalar, Halime Çavuşlar ve adını saymakla bitiremediğimiz kadınlar görmeyi umuyor ve bekliyoruz.