Korona (Covid-19) salgını pandemi haline dönüşüp tüm dünyayı etkisi altına alınca halkın tüm gündemi korona oldu..

Aylardır başka bir şey konuşulduğu yok.. Herkesin tek beklentisi salgının bir an önce kontrol altına alınması.. 

Fakat böylesine önemli bir salgının kısa süre içerisinde sonlandırılamayacağı da anlaşıldı.. Aşılama ile birlikte vaka sayılarının düşeceği kesin ama yeterli aşı da yok.. Tüm dünyada bu hastalık tamamen ortadan kalkmadığı sürece bu salgını atlattık da diyemiyoruz.. 

Mersin’de de ciddi bir mücadele yaşanıyor.. Fakat büyük resme baktığımız zaman herkesin bir bıkkınlık içerisinde olduğu da kesin.. Tek gündem maddesi olan koronanın bitmesi beklenirken,  koltukta oturanlar da tüm kent ile birlikte bekliyor.. 

Yaşam mücadelesi, ekonomik kaygılar her şeyin önüne geçmiş durumda.. 

Tam da bu noktada gözüm STK’lara takılıyor.. STK’lardan neredeyse 1 yıldır güçlü bir ses çıkmıyor.. Herkes bir suskunluk, bir bitkinlik, bir durgunluk ve tükenmişlik sendromu içerisinde.. STK’ların böyle bir pozisyon alma lüksü yok.. 

STK’lar halkın yararına kurulmuş sivil toplum örgütleridir.. Ve örgütlendikleri çerçevede mücadeleye devam etmek zorundalar.. STK’lar günü kurtarma derdine düşemezler, mutlaka mücadeleye devam etmek zorundalar.. 

Mersin’in, Mersin halkının sorunları var ve bunlara çözüm üretmekte STK’ların asli görevleri arasında.. Yeri geldiği zaman çözüm üretecek projeler ile, yeri geldiği zaman fikir ve görüşleriyle kente yön vermeliler.. 

Son zamanlarda Mersin’in gelişiminin önündeki en büyük etken olarak görmeye başladım STK’ları.. Umarım bu kent için hareket ettiklerini söyleyenler bir an evvel kendilerine gelir ve ellerini taşın altına koymaya devam ederler.. 

Yoksa önümüzdeki yıllarda Mersin’in sorunları çığ gibi büyüyecek..