Av. Sahra Düzgün Tucel, “Doğal afet, salgın hastalıklar gibi olağanüstü hallerde uğranılan zararları ortadan kaldıracak yetkilere iktidara 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınması Gereken Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un  vermiş olduğu yetkililerin ve düzenlemenin çerçevesinde “afetlerin meydana gelmesinden sonra vali ve kaymakamlar 18-65 yaş arasındaki bütün erkeklere görev vermeye, bedeli, ücreti veya kirası, sonradan ödenmek üzere canlı, cansız ve özel her türlü taşıt araçlarına ve gerekli makine alet ve edevatına el koymaya ve hiç bir kayda ve merasime gerek olmaksızın tedavi, kurtarma, yedirme, barındırma gibi işlerle bu gibi işlerin gerektirdiği acil satın almaları ve kiralamayı yapmaya devlete mahalli idarelere, evkafa, iktisadi devlet teşekkülleri ile bunlara bağlı kurumlara ilişkin her türlü taşınmaz malları, yetmemesi halinde diğer tüzel kişiler ile, gerçek kişilere ait bina ve müştemilatı ile bahçe, arsa gibi araziyi geçici olarak işgali yetkilidir” dendikten sonra birçok maddede büyük bir detayla merkezi idareye bu afetin getirmiş olduğu zararları ortadan kaldırılması için gereken her türlü yetkiyi bu kanun veriyor. Ayrıca İller İdaresi Kanunu da bu yetkileri nasıl kullanacağını özet olarak ifade ediyor; 9/A maddesine göre “afet nedeniyle valiler ve kaymakamlar her türlü olağanüstü yetkiyi gerek yalnızca kendileri ve gerekse cumhurbaşkanı ve onun yardımcıları vasıtasıyla kullanabilirler” diyor. 

Devletlerin karşı karşıya geldiği büyük çaptaki doğal afetler olağanüstü̈ tedbirleri dolayısıyla OHAL ilanını gerektirebilir. Deprem, tsunami, kasırga, volkanik patlama, sel, heyelan ve orman yangını gibi afetler şiddet ve yaygınlıklarına göre kamu kurumlarının işleyişini ve toplum hayatını derinden sarsabilir. Bu tip doğa olaylarının olağanüstü bir yıkıcılıkta geniş̧ bir bölgeyi etkilemesi halinde hem yardım ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesi hem de hukuk düzeninin korunması güçleşebilir. 

Bu sebeple dünya genelinde çok sayıda demokratik devletin anayasa ve kanunlarında doğal afetler sebebiyle OHAL uygulamasına gidilmesine izin veren düzenlemeler bulunmaktadır. Hatta şartlar gerektirdiğinde doğal afetlerin en sık uygulanan OHAL sebeplerinden biri olduğu dahi söylenebilir. Örneğin İtalya 2016’de Amatrice kentini vuran ve yaklaşık 300 kişinin hayatını kaybettiği 6,2 şiddetindeki deprem ve 2022’de ise hem Ischia Adası’nda 11 kişinin hayatını kaybettiği heyelan, Bill Clinton kuraklık, Barack Obama domuz gribi ve Donald Trump da Covid -19 salgını nedeniyle hem de ülkenin bazı bölgelerindeki kuraklık sebebiyle OHAL ilan etmiştir. 

Türkiye, merkez üssü Kahramanmaraş̧ olan 6 Şubat depremlerinde Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal afetiyle karşı karşıya gelmiştir. 6 Şubat depremlerinin etkili olduğu bölgenin genişliği, mağdur ettiği nüfusun büyüklüğü ve şiddeti göz önüne alındığında “ağır tehdit”, “öngörülemezlik” ve “geçicilik” unsurları açısından OHAL ilanını gerektiren niteliklerde olduğu açıktır.

8.2.2023 Tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Anayasanın 119 uncu maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 2’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a)bendine göre Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 8.2.2023 tarihinden itibaren 3 ay süreyle OHAL ilan edilmiştir.

Mersin'de '1923 öğrenci 23 Nisan' konseri verdi Mersin'de '1923 öğrenci 23 Nisan' konseri verdi

Ülkemizde gerçekleşen deprem sonrası Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından depremden etkilenen illerde 6.02.2023 ila 31.07.2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında mücbir sebep hali ilan edilmiştir.

Resmi Gazate’de yayımlanan bu kararların amacı deprem bölgesi illerde kalkınma planları yapıp uygulamaya geçirerek en kısa sürede normal düzene dönüp hayatı tekrar canlandırmaktır. Bizim gibi deprem ülkesi olan Japonya’da 17 Ocak 1995’te gerçekleşen ve Kobe Depremi olarak bilinen büyük deprem gerçekleşmiştir. Ölü sayısının bu kadar yüksek olmasından kalitesiz inşaat ve kötü planlama sorumlu tutuldu. Ölenlerin yüzde altmışı 60 yaşın üzerindeydi. İnsanları öldüren binaların neredeyse tamamı, 1970'ler ve 80'lerde modern bina yasalarının yürürlüğe girmesinden önce inşa edilmişti. Birçok yeni bina ağır hasar gördü, ancak yıkılmadı. YÜZYILIN DEPREMİ olarak değerlendirilen depremin ardından yangınla karşılaşan Japonya iki yıl kadar sonra ayağa başarıyla kalkmıştı. Deprem anı ve sonrasında çıkan yangınlarda 1,5 milyon nüfuslu kentte ölü sayısı 6200'leri bulmuş, Japonya ekonomisine de büyük darbe indirmiştir.  Onarımı 90 milyon dolara mal olan depremde Japonlar işe ilk olarak çökmüş otoyol ağını, tren yollarını ve altyapı sistemleri ile limanı yenilemekle başladılar. Enkazlar tamamen temizlendi. Evde kalan vatandaşlara belediye prefabrik evler inşa etti. Kent kepçe ve dozerlerle dümdüz edildi. Deprem sonrası yapılan evlerde ahşap malzeme mümkün olduğunca az kullanıldı.  Kobe'de birçok mahalle¬nin kentsel peyzajı ve sos¬yal çevresi depremden sonra önemli ölçüde değişti. Arazinin yeniden düzenlenmesi, yeniden geliştirilmesi ve uy¬gun olmayan arazilerde ye¬niden inşaya yönelik kısıtla¬malar, yaygın fiziksel değişi¬me neden oldu.

Ülkemizin ortasına kor bir ateş gibi düşen Kahramanmaraş merkezli depremler henüz etkisini yitirebilmiş değil. Göçük altında kalan vatandaşlarımız için ekipler tüm güçlerini kullanarak çalışmalara devam ediyor. Ülkemizin bir deprem kuşağı ülkesi olduğu gerçeğini en az Japonya'nın gerçeği kadar göz önünde bulundurmalıyız.
 

Editör: Barış Köksal