Akkuyu NG Santrali ve ortaya saçılan iddialar…

Aslında bugün kaderimizi belirleyecek 1 Kasım seçimleriyle ilgili öngörülerimi, tahmin ve beklentilerimi yazacaktım ama önümde duran bir basın açıklama metni var ki, her şeyi ötelememi gerektiriyor. Akkuyu Nükleer Güç Santralinden ve ilk gününden beri bu projede yer alan Faruk Uzel’ in açıklamasında yer alan öylesine hususlar var ki, bunların kamuoyunca bilinmesi, Vekil olarak seçip Meclise gönderdiğimiz siyasetçilerin de konuyu soruşturup bizi aydınlatması gerekiyor.
Faruk Uzel’ i yakından tanırım.
Arkadaşını tanıyacaksan seyahat edeceksin derler ya, ben birlikte seyahat ederek te tanıdım.
Hem de Rosatom şirketinin davetlisi olarak bir grup bilim insanıyla Rusya’ daki nükleer santralleri yerinde incelediğimiz gezide beraberdik.
Ve o geziden kafası karışmış biri olarak değil, aksine Akkuyu yer seçiminin ne kadar yanlış olduğuna artık en küçük bir şüphe bırakmayacak biçimde inanarak döndüm.
Döndükten sonra da yerinde gözlemlerin ışığında tespitlerle hayli kapsamlı makalelerle karınca kararınca ve beni okuyan sınırlı sayıda insanı aydınlatmaya çalıştım.
Uzel ile Akkuyu konusunda fikir birliğimiz olmadı hatta kaleme aldığım birkaç yazının ardından bana sitemlerini ilettiği notlar aldığımı da hatırlıyorum.
Ama başta da belirttiğim gibi arkadaşlığımıza halel getirecek, kırıp dökecek şeyler de geçmedi aramızda.
Uzun zamandır görüşmüyorduk, geçen hafta ondan bir SMS mesajı alıncaya kadar.
Mesajı alınca ben de ona “aramıza hoş geldin” mealinde bir yanıt verdim. Ardından telefonla aradı, Mersin dışında olduğum için önümüzdeki hafta görüşmek üzere randevulaştık.
Ve bizim görüşme hikâyesi gerçekleşmeden Uzel’ in basın toplantısı, bu basın toplantısında dile getirdiği kimi iddialar çıktı ortaya…
Basın toplantısında söylenenler öylesine ciddi ki, hiç kimse bunları “özel bir şirkette yaşananlar, sonunda o kurumda çalışanlar birinin işine son verilince o da çıkmış konuşuyor” diye geçiştirilecek türden değil.
Uzel’ in iddialarını ikiye ayırmak mümkün:
Bunlardan bir kısmı adı geçen bir şirketi ve yönetenlerini, bir başka ifadeyle Rosatom resmi bir Rus devlet şirketi olduğuna göre doğrudan Rusya ve Putin yönetimini ilgilendiriyor.
Örneğin Uzel, Akkuyu nükleer santralinin yapılacağı arazinin yanı başında geçtiğimiz yıl faaliyete geçen ve her şey dâhil konseptiyle Mersinlilerin adını sıkça duyduğu bir yıldızlı bir otelden söz ediyor ve soruyor:
“Sizin kiralama taahhüdünüz üzerine inşa edilen otelle nasıl bir ilişkiye girdiniz ki, mahkemelik oldunuz?”
Bu kadar da değil otel ve NGS’ yapımcısı şirketle ilgili söyledikleri. Örneğin şu soru:
“Bu sorunlu işlemden dolayı ana taşeronunuz olan Atomstroyeksport'un müdürünü apar topar neden kovdunuz işten?” (Yazıyı kaleme alırken konuyu soruşturdum. Büyükeceli’de çok yıldızlı otelin Rusların kiralama taahüdüyle yapıldığı, ardından Rusların yan çizmesiyle oteli yapan grubun uğradığı zarar nedeniyle konuyu yargıya taşıdığı iddiası tümüyle gerçek)
Konaklama tesisiyle Rus şirketin nasıl bir ilişkisi var? Rus şirketin ana taşeronu Atomstroyeksport müdürü gerçekten apar topar işten el mi çektirildi? 
Dediğim gibi sorular herhangi bir şirketin herhangi bir faaliyeti nedeniyle ortaya atılmış olsa “bize ne?” der, omuz silkeleyip giderdik.
Tıpkı yine Uzel’ in “Bugüne kadar taşeronunuz olan şirketlerden mahkemelik olmadığınız şirket var mıdır? Sözleşme yönetimini mi bilmiyorsunuz? Ödemeleri mi yapamıyorsunuz? Yoksa sözleşme dışı beklentilerinize karşılık bulamadığınız için mi bu sorunları yaşıyorsunuz? Sorusu gibi…
Ama ortada başta Mersin olmak üzere tüm ülkenin hatta Akdeniz’ in geleceğini ilgilendiren Nükleer Santral yapımı gibi her aşamasının, satın alınan her vidanın, sıkılan her contanın doğrudan hayatımızı ilgilendiren bir proje faaliyeti olunca iş değişiyor.
Daha işin başında taşeronlara verilen arazi düzenleme, rıhtım gibi çok basit işlerde bile böylesine iddialar ortaya çıkıyorsa, yarın yapım sürecinde neler yaşayacağız?
Hele Uzel’ in Akkuyu NGS üzerinden hepimizin geleceğini ilgilendiren vahimden de gelmekte olan felaketin habercisi olmaktan da beter iddiaları…
“Mersin Bilgilendirme Merkezi'nde zemin kotunun bir metre altındaki ofis olarak kullanılan odalardaki taban suyunu izole edip kesemeyen mühendislik bilginizle Akkuyu'da deniz kıyısında ve deniz seviyesinden 12 metre düşük kotta yapacağınız nükleer santralin güvenli olacağına inanmamızı mı bekliyorsunuz?”
Ve en vahim iddiayı sona sakladım.
Şöyle diyor Akkuyu projesinin başından beri içinde yer alan Uzel:
“Kıyı kenar çizgisini dikkate almayı bile akıl edemeyip 1 nolu reaktörü kıyı kenar çizgisinin altına yerleştiren mühendislik rezaletiniz yüzünden projeyi uygulamadığınız ve bunun için kanun değişikliği beklediğiniz doğru mudur?”
Bu sorunun cevabı sadece Rosatom’ u değil, Türkiye bürokrasinini, dünden bugüne tüm hükümetleri ve hepsinden önemlisi, projeden doğrudan etkilenecek bu kenti ve kentin muhalif muvafık tüm Milletvekillerini ilgilendiriyor…
Ey Mersin’ den seçip gönderdiğimiz tüm Milletvekillerimiz:
Soru önergeleriyle, kimi temaslarla açıklığa kavuşturun: Gerçekten bir reaktörü kıyı kenar çizgisinin altına, yani deniz kenarına yerleştiren bir mühendislik dehasıyla mı karşı karşıyayız?