Yaklaşık 12 haftadır har Pazar saat 06.00’da Yenipazar’daki 2.El pazarına gidiyorum.
Yazılarımda da, özellikle bazı kent dinamiklerinin burayı mutlaka bir kez ziyaret etmelerini öneriyorum.
Aslında Mersin’de herkesin bu anlamlı çabaya tanık olmak üzere bir kez gitmeleri, oradaki yaşamı görmeleri, orayı hissederek bir de başka bir Mersin’in varlığını anlamaları gerekir.
Oraya bir kez gidince çok farklı duygular yaşayacak, Mersin’in bazı gerçeklerini görecek ve yaşadığınız kentin yalnızca sizin yaşadığınız yerden ibaret olmadığını,  bilmediğiniz bir farklı dünyanın olduğunu göreceksiniz.

Önce Yenipazar’ı anlatayım: 
Bu mahallemiz,  Mersin’in lüks semti Pozcu’ya 8.5 km. uzaklıkta, eski otogar ve Sanayi Sitesi ile Yeni Hal arasındadır.
Burada özellikle atık toplayıcıların ve sokak arasında gezen eskicilerin genelde Pozcu gibi semtlerden topladıkları her türlü eşya satılıyor. Giysiler, çocuk arabaları, kap kacak, ayakkabılar, elektronik eşyalar… aklınıza gelen her şey var.
Burada insanların kullanılmış eşyaları satın aldıklarını görüyor; bu kentteki fakirliği hissediyorsunuz.
Sizin belki dokunmak bile istemediğiniz kullanılmış giysileri, insanların nasıl bir pahalı mağazadaymış gibi satın almaya çalıştıklarını görüyorsunuz.
Bayram öncesi “bayramlık eski ayakkabı” alınan küçük kızın mutluluğunu gözleriniz dolarak seyrediyorsunuz.
Oradaki canlılığı, hareketliliği, mücadeleyi, yaşam savaşını… yani tüm  hayatı görüyorsunuz.
İnsanların her türlü fakirliğe rağmen nasıl hayata tutunduklarını, nasıl mutlu olabildiklerini fark ediyorsunuz.

Burada Mersin’in gerçeklerini, bir başka dünyayı, küçük mutlulukları, hüznü, fakirliği, çaresizliği içinde barındıran birçok karmaşık duyguyu yaşıyorsunuz.
Unuttuğumuz şükür duygusunu, azla yetinebilme ahlâkını, geçim kavgasını, tüketim cinnetinden uzak ama gerçek ihtiyacın ne olduğunu, şımarıklığın nasıl hepimizi ve herkesi boğduğunu hatırlatan bir sosyal aynadır burası; kimi kez gözlerim yaşararak, kimi kez utanç içinde sessiz bakarak; ama derin derslerle hayatıma alıyorum bu insanları… 

Ve ben her Pazar geri döndüğümde Mersin’i düşünüyorum:
Ormanları, verimli tarım arazileri, doğal ve arkeolojik zenginlikleri, limanı, serbest bölgesi, demiryolu, otobanı, denizi, krater gölleri, akarsuları olan dünyanın en stratejik noktalarından birinde olan kentimiz Mersin…
İki asırdır göçle gelen her dil, din, ırk ve mezhepten insanların yaşamlarını sürdürdükleri insan zengini, tabiat zengini, gönül zengini Mersin’imi...

Neden bu zengin kentin imkanlarından faydalanamıyoruz? 
Neden bu zenginlikle işsizliğe, fakirliğe, açlığa çare bulamıyoruz?
Şu ihtiyaç içinde boğuşan insanlarımıza daha yaşanılır bir hayatı neden kuramıyoruz?

Yenipazar’a gelip kentin gerçeklerini görenler, belki hem kendi hayatlarına daha farklı değerlerle yeniden bakarlar, hem de belki bu hemşerilerimiz için ellerinden bir şeyler gelebilir…

Ama asıl önemlisi: Yıllardır bu kentin önünü tıkayanlar, bu kenti geliştirmeyenler, hayatı kendi şımarık ve adaletsiz düzenlerinden ibaret sayanlar da bu semti, bu insanları bir kez olsun gelip görmelidirler. Yalanla, tehditle, dedikoduyla, güç hırsıyla yapışıp kaldıkları koltuklarından kalkıp, Yenipazar 2.EL PAZARI’ndaki bu güzelim insanların hayatla kurdukları farklı ilişkiye tanık olsunlar ve yapabilirlerse bir an için şefkati, merhameti, adaleti ve ölümü, günahı düşünsünler.
Biliyorum; bu kent ve burada yaşamayı seçmiş güzel insanlar hak ettikleri hayata bir gün mutlaka kavuşacaktır. 
Nasıl ülkem bunca rezilliğe rağmen gururla, umutla, başarıyla yürümekten vazgeçmiyorsa; Mersin’im ve Mersin’lim de önünü tıkayan, gelişmesini engelleyen bir avuç insanı da süpürerek yoluna devam edecektir. 
Yenipazar 2.El’deki kalabalığın yüzlerinden hiç kaybolmayan umut ve oradaki hayata tutunma çabası bunun kanıtıdır.

HARUN ARSLAN