İddia ediyorum; Soner Kan Mersin yerine başka bir kentte, hele İstanbul' daki bir medya kuruluşunda çalışma şansı bulsa, bugün çok daha farklı yerlerde olurdu.

Sevgili Soner, yerel medyanın sınırlı olanakları çerçevesine hapsedilse de her şeye rağmen çok önemli haberlere imza atmayı sürdürüyor.

Bunlardan biri de bu hafta gazetelerde yer alan ve Soner' in Mersin İdmanyurdu Başkanı Ali Kahramanlı ile yaptığı özellikle de stadyum konusunda kamuoyunun bilmediği pek çok detayı ortaya seren röportaj...

Ali Kahramanlı' nın anlattıkları inanılır gibi değil...

Örneğin yeni stadyumun Gençlik ve Spor Bakanlığınca MİY yönetimine devri Beşiktaş maçı için takım sahaya ısınmaya çıktığı esnada gerçekleşmiş.

Günler torbaya mı girdi? diye soranlar çıkabilir. Neden o saat beklendi? denebilir?

O soruların muhatabı elbette Kulüp yönetimi adına devir sözleşmesine imza atan başkan Kahramanlı.

Ama MİY başkanının açıklamaları bundan da ibaret değil.

Yaşananları şöyle anlatmış Kahramanlı:

"Bize stat yüzde 80 hazır, zemin konusunda da hiç bir sıkıntı yok" deyip bir rapor sundular. Biz de Bakanlık yetkilileri ile 3 yıllık sözleşme imzaladık. Ama gerçek hiç te öyle değilmiş!"

"Maç başladı, zeminin adeta çöktüğüne tanık olduk. Bakanlık şimdi zemini düzenleyip eksikleri giderecek ve stadı 2,5 ay içinde teslim edecek"

"Geçtiğimiz sezon PTT liginde mücadele ederken son dört maçımızı bu statta oynadık ama zemin böyle kötü değildi. Sezonun bitiminin ardından 3,5 ay geçti. Geçen zaman içinde stada gereken özen gösterilip zeminle ilgilenilse bunların hiç biri olmazdı"

Kahramanlı federasyonun MİY saha içi maçları için Antalya' yı önermesine de karşı çıkıp Tarsus' u tercih edeceklerini söylüyor ama benim asıl merak ettiğim sorunun somut cevabı yok söyleşide.

Başkan da geçtiğimiz sezonlarda maçlarını oynadıkları TSG stadını yeniden kullanmak istediklerini, bazı eksiklikler olmasına rağmen zeminin iyi durumda olduğunu, bir ay içinde eksiklikleri giderip eski stadı hazır hale getireceklerini net biçimde ifade ettiğine göre ve yeri gelmişken cevabı kolay o soruyu sorayım;

MİY süper lige çıkmadan ve süper ligde mücadele ederken, hatta bir alt lige düştüğü geçen sezon taraflı tarafsız herkesin "iyi zemin" konusunda hem fikir olduğu stadı neden terk etti? Terk ederken her türlü olasılığa karşı neden "zaten sözleşmeyle uhdesinde bulunan TSG stadını "ne olur ne olmaz" düşüncesiyle ve B planı çerçevesinde elinin altında tutmadı? Bakımını sürdürmedi?

Yeni stadı ligin başlayacağı gece takım ısınmak için sahaya çıkmışken, iki ayağı bir pabuca sığdırmaya çalışan tavırdan farksız önlerine koyulan o üç yıllık sözleşme neden imzalandı?

Sözleşme imzalanmadan önce neyin altına imza atıldığı, hangi yükümlülüklerin altına girildiği konudan anlayan hukukçulara danışıldı, konu her yönüyle incelendi mi?

Başkan Kahramanlı "araba devrildikten sonra" bugün zemin konusunda uzman ekip çağrılacağını söylüyor. Madem böyle bir uzman ekipten haberi varmış, neden sözleşme imza aşamasına gelmeden önce, o uzman ekibe zemin inceletilmedi, verecekleri rapor beklenmedi?

Ve hepsinden önemli asıl can alıcı soru: Bilmediğiniz, denemediğiniz, inceletmediğiniz stada böyle gözü kara dalarken, elinizde mevcut ve üstelik süper lig kriterlerine uygunluğu oynadığınız sezon itibariyle ispatlanmış mevcut TSG stadını neden terk ettiniz?

Bu aceleye, telaşa gerek var mıydı?

Acele işe şeytan karıştığını şimdi iş işten geçtikten sonra anladık ta, ortaya çıkması kaçınılmaz, üstelik ucu açık meçhul faturayı kim ödeyecek?

Bu durumda akıllara şu sorunun düşmesi gerekmez mi?

Kahramanlı' nın samimi itirafından yola çıkarsak, Bakanlık yetkilileri MİY' una gece karanlığında bozuk mal satmış! Bu durumda satın alanın aldatılmış olması nedeniyle uğradığı tüm zararları tazmin hakkı doğmaz mı?

Ve konuya nokta koyarken son bir soru: Onca para harcadığınız, yoktan var ettiğiniz TSG stadının bir an önce terk edilip TOKİ' ye teslimi hususunda bir yerlerden her hangi bir mesaj aldınız mı?

Aldıysanız konuyu masaya yatırıp hep birlikte sorgulayalım, ama almayıp kendi kendinize durumdan vazife çıkardıysanız vay halinize, vay halimize...