Bayramdan önce yazmıştım; 'Veli Doğan ve Ergenekon davası - 1' diye..
Kısaca Veli Doğan'ın hakkımda yaptığı 'hakaret' davası ile ilgili suç duyurusunun savcılıkta takipsizlik ile sonuçlandığına dair belgenin Ergenekon davasının karar gününde elime ulaştığını ve özellikle sosyal medyada yargıya olan güvenin yitirildiğine dair yayınlanan mesajlara karşılık aynı gün benim yargıya olan güvenimin bir kat daha fazla arttığını ifade etmiştim..
Yazının tamamını satırlarımın en altında bulabilirsiniz.!
Yazıyı yayınladığım gün Haluk Veli Doğan'ın Avukatı Av. Erkan Gelmez'den bir tekzip metni ulaştı elime.. Yazının başlığının değişmesi isteniyordu metinde.. 
Tekzip metni aynen şu şekilde; 'Gazeteniz Çukurova Expres Gazetesi internet sayfasında, (www.cukurovaexpres.com) 06/08/2013 tarihli ‘Burak Karataş yazdı: Veli Doğan ve Ergenekon Davası 1’ haber başlığı ile yayınlanan haber metni arasında herhangi bir bağlantı bulunmamaktadır. Bir edebi metinde; başlığın yazılan yazının içeriği ile edebi olarak bağlantısının olması gereği ile birlikte, özellikle görsel, işitsel, yazılı basınlarda haberlerin geniş kitlelere ulaşması dolayısıyla, başlık seçiminde daha özenli davranılması gerekmektedir. Kullanılan başlığın metin içeriğine ilişkin ön bilgi niteliğinde olması gerekmektedir. Oysa ki, yayınlanan haberde Ergenekon Davası ile müvekkil Veli Doğan’ın bir ilgisinin bulunmamasına rağmen, aynı başlık içerisinde beraberce yer almaları, okuyucuların zihninde yanlış izlenim uyandırarak, Veli Doğan’ın toplum içerisindeki yerini olumsuz etkileyecektir. Zira okuyucuların zihninde ve bilinçaltında müvekkil Veli Doğan’ın Ergenekon ile bağlantısının olduğu kanaati yer edecektir. Yukarıda izah edilen nedenler ile, kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması halinde doğan, Anayasal bir hak olan ‘Düzeltme ve Cevap Hakkı’nın bir sonucu olarak ilgili habere ilişkin haber başlığının tekzip yapılarak TAKİPSİZLİK başlığı ile gazeteniz internet sayfasında iş bu yazının tarafınıza ulaştığı tarihten itibaren 2 (iki) gün içerisinde, bir hafta süreyle yayınlanmasını vekil eden adına talep ediyoruz.
        Tekzip talebimizin reddi ya da tarafınızca 2 (iki) gün içerisinde cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi halinde, 2 günlük sürenin bitimi tarihinden itibaren on beş (15) gün içinde Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvuracağımızı, içeriğin yayından çıkarılması ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle gazeteniz Çukurova Expres Gazetesi internet sayfasında yayınlaması kararı verilmesini vekil eden adına talep edeceğimizi bilgilerinize sunarız.'
Tekzip metnini yayınlamadım; zira zaten tekzip nedeni olarak belirtilen hususlar benim yazımda olan hususlardı.. İnsanların yargıya olan güvenlerini yitirmemeleri gerektiği vurgusunu yaparken, Papua Yeni Gine'den bir davadan bahsetmeyecektim tabi ki.. Ülkemizde yaşanan güncel iki davayı karşılaştırıyordum.. 
Bugün bu tekzip metnini köşe yazımda yayınlamamın tek sebebi var; o da tekzip ya da mahkeme kararlarından çekinmiyoruz; aksine kişilerin yazdıklarımız yazılara tabi ki bir cevap hakkı olduğunu biliyor, cevap hakkının kutsallığına inanıyoruz.. Zira; yazdığım yazıya cevap vermek yerine gazetecilik dersi ile yollanan bir tekzip metnini yayınlamaya da hiç niyetim yok.. Tekzip metnini geçin adeta 'başlığı değiştirin yoksa sizi mahkemeye veririz' şeklinde üstü kapalı bir tehdit unsuru içeriyor metin..
Neyse; Veli Doğan biz o tekzipi yayınlasakta yayınlamasakta zaten bizi mahkemeye verecekti.. 
Gelelim 'hakaretten dolayı savcılığa hakkımda yapılan suç duyurusuna' kadar geçen süreye..
Türkiye'de basın özgürlüğünden dem vurulurken, sansür yok denirken sadece 'bizden yana olana yok' demesi gerekir insanların bence.. Çünkü biz bu baskıyı iliklerimize kadar hissediyoruz.. Allah'tan bu devletin halen görevinin bilincinde olan savcıları var da; yazdığımız yazıların hangisinin suç teşkil ettiğini hangisinin etmediğini idrak edebiliyoruz..
Sansür sadece mahkeme yoluyla mı gerçekleşiyor sanıyorsunuz.! Hayır; ilan veren kişiler aranıp baskı uygulanıyor.. Gazetemize ve bizim organizasyonlarımıza destek verecek kurum ve kuruluşlar 'baskı' ile desteklerini çekmeye zorlanıyorlar..
Bunların en basit örneklerinden birini ifade edeceğim size..
Biliyorsunuz ki; MODER Başkanı Haluk Veli Doğan aynı zamanda MESİAD Yönetim Kurulu Üyesi.. Gazetemizin geçtiğimiz aylarda düzenlediği 'Zirvedekiler' etkinliğinde MESİAD'a Yılın Sivil Toplum Örgütü ödülünü layık gördük.. Bununla ilgili de MESİAD Dernek Binası'nda yöneticiler ile bir araya geldik..
MESİAD Yönetim Kurulu bizleri çok güzel bir şekilde karşılarken, toplantının sonunda dernek binasına giren Haluk Veli Doğan MESİAD yönetim kurulu toplantısında, üstelik misafir olduğum bir ortamda 'seni mahkemeye verdim, seninle mahkemede hesaplaşacağız' tarzında sert ve tehdit eder bir uslüp ile konuştu benimle.. 'Tabi ki yasal yollara başvurmanızdan daha doğal bir şey yok' dediğimde ise 'görüşürüz görüşürüz' şeklinde ne yapmaya çalıştığını anlamadığım uslübuna devam etti..
Bunlar kişiler arasındaki gerilimden dolayı olabilecek şeyler diyerek olayı olgunluk ile karşıladım; MESİAD Başkanı Ahmet Akkurt kapıya kadar uğurlarken özür dilemeyi ihmal etmedi; fakat özür dilenecek bir olay da yoktu aslında.. Çünkü tüm MESİAD yönetimi beni çok sıcak ve güzel bir şekilde karşıladılar.. 
'Gizli sansür' olarak kabul edebileceğimiz asıl olay ise bundan sonra yaşandı; Haluk Veli Doğan MESİAD yönetimine 'eğer bu adamın etkinliğine katılırsanız dernekten istifa ederim' şeklinde bir baskı yapmaya kalkıştı.. MESİAD Yönetimi ile bir araya gelerek tekrar görüşme yaptık ve MESİAD yönetimi gazetemizin 'Zirvedekiler' etkinliğine tam kadro olarak katıldı..
Haluk Veli Doğan'ın yapmaya çalıştığı o baskı tutmamıştı ve MESİAD yönetimi yaşanan olaylarda bizleri haklı bulmuştu.. Şimdi aradan geçen 2-3 ay sonrasında böyle bir yazıyı neden mi kaleme alıyorum.? Bu ve buna benzer baskıları, gizli sansürleri sürekli yaşadığımızı bilmenizi istedim.. Bu manada Savcılıktan tarafıma gönderilen 'takipsizlik' kararı benim için büyük önem taşıyordu.. Ve bundan dolayı da insanlara 'yargıya olan güveninizi sakın kaybetmeyin' mesajı vermek istedim.. Birinci yazımın ana temeli buna dayanıyor.. 
Ve kimse şunu unutmasın ki evinde oturan 'Ahmet-Mehmet Efendi'nin neden evinde şortla oturduğunu, ya da neden uzanarak tv izlediğini' eleştirmiyoruz biz.. Eğer herhangi bir sivil toplum örgütüne liderlik yapmak istiyorsanız, herhangi bir siyasi oluşumun içerisinde önder olmak istiyorsanız bu ve buna benzer eleştirilere her zaman açık olmak zorundasınız..
Kimsenin özel yaşantısını, ticari ahlakını ya da ne giyip ne giymediğini eleştirmiyoruz biz.. Topluma örnek olması gereken kişilerin, liderlik yürüttüğü kurum ve kuruluşlardaki hal ve hareketlerini, eksiklerini veya doğrularını eleştiriyoruz..
Bundan dolayıdır ki bize işimizi öğretmeye kalkacağınıza, STK'larınızda güzel projeler gerçekeştirin, istihdamı arttırın, Mersin'i bir adım daha öteye taşıyın ki bizler de sizleri ayakta alkışlayalım.! Başarısız olduğunuz her an biz gazeteciler de sizleri eleştirmeye devam edeceğiz.!
(Konuyla ilgili yazımın devamı haftaya sizlerle olacak)
-----

Veli Doğan ve Ergenekon Davası -1-
Ergenekon Davası dün sonuçlandı.. 
Aynı gün MODER Başkanı Haluk Veli Doğan'ın hakkımda 'HAKARETTEN' dolayı yaptığı suç duyurusunun sonucu da elime ulaştı.!
Sosyal medyaya baktığım zaman özellikle Facebook'ta yargı kararları eleştirilirken 'bu ülkede artık yargıya güven olmaz' şeklinde yorumlar dikkatimi çekiyordu; oysa elimdeki karara baktığım zaman 'yargıya olan güvenim ve topluma karşı sorumluluğum' bir kat daha arttı..
Neden mi.?
Çünkü Ergenekon Davası eleştirilirken sarfedilen sözler ile benim hakkımda yapılan suç duyurusuna karşı verilen 'karar' apayrı bir yargı tarafından verilmiş hissi uyandırıyordu bende.. Zira yazdığım yazıları tekrar tekrar okumadan yayına vermiyorum.!
Biliyorum ki, şirketlerinde avukat ordusu besleyen zengin tüccarlar bu tür yazılardan sonra 'mahkemeden olumlu sonuç alamayacaklarını' bile bile 'hakaret davası' açarak üzerimizde manevi baskı yaratmaya çalışıyorlar.. Bunu daha önceleri de bir çok kez dile getirdim ama buradan tekrar hatırlatmak isterim ki; bir gazeteci için mahkemeye giderek yazdığı bir yazıdan dolayı ifade vermek sadece 'onurdur'..
Allah'a çok şükür ne yanımızda çalıştırdığımız işçilerimizin hakkını yemekten mahkemelere gidiyoruz; ne de ayıplı ürün sattığımız vs. konulardan dolayı.!
Peki Haluk Veli Doğan beni neden mahkemeye vermişti.?
'MODER; ALPER GÜRSOY VE VELİ DOĞAN - MODER KAPANDI MI.? - MODER'DE OĞULDAN BABAYA KOLTUK KIYAĞI' başlıklı yazılarımdan dolayı Haluk Veli Doğan'ı sürekli 'küçük düşürdüğüm, itibarını sarstığım, toplum içerisindeki saygınlığını ve şerefini zedeleyici ithamlara maruz bıraktığım' iddiasıyla.!
Ne yazmışım; 'MODER diye bir dernek yoktur.! Zira dernek başkanlığı, sivil toplum örgütlerinde lider olabilmek zaman zaman fedakarlık gerektirir.! Sen başkan olduğun derneğin kurucu başkanının, (Alper Gürsoy'dan bahsediyorum) hadi başkanlığı bir kenara atın, o derneğin üyelerinden birinin aday olduğu bir yerde (MTSO seçimlerinden bahsediyorum) karşısına nasıl aday olarak çıkabilirsin.! Demokratik hak olarak tabi ki aday olarak çıkabilirsin, fakat vicdani olarak bu kadar iyi bir arkadaşın olan, sana dernek başkanlığında destek vermiş olan ve en önemlisi de senin derneğinin bir bireyi olan kişinin karşısında aday olmak bana göre sadece ve sadece kişisel ihtiraslarla anlatılabilir.!' demişim.!
Yalan mı söylemişim.! Bütün Mersin şu anda MTSO seçimlerini, otomotiv grubunu, Veli Doğan - Alper Gürsoy olayını tartışmıyor mu.?
Haluk Veli Doğan'ın avukatının hakkımda yaptığı sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile HAKARET suçlaması, avukatsız olarak yaptığım savunma ve yazdığım yazılar değerlendirilerek 'TAKİPSİZLİK' ile sonuçlandırılmıştır.!
Ve bu karar benim yargıya olan güvenimi yinelemiştir.!
Son olarak Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, bana yollanan 'TAKİPSİZLİK' kararının bir metnini paylaşmak istiyorum..
(Konuyla ilgili yazımın devamı bayramdan sonra.. Herkese iyi bayramlar)