Bugüne kadar yurt içi ve yurt dışı fuar gezilerinin anlamsızlığı, kente fayda yerine zararı konusunda sayısız yazı yazdım.
Bu fuar gezileri bir dönem çığırından çıkarak Ticaret Odası ve eski dönem Büyükşehir Belediyesi’nin ortak bir tatil faaliyetine dönüşmüştü.
Özellikle sürekli fuardan fuara giden bir takım oluşmuş ve bu takım bavullarında cezerye ile ülke ülke gezmişlerdi.
Yine geçtiğimiz yıllarda kentin Valisinin, Büyükşehir Belediye Başkanının, Oda Başkanlarının ve çevrelerinin 60 kişilik bir grup halinde iki hafta fuardan fuara yurtdışı gezisi yapmalarını  içimde hep kent adına üzüntü verici bir olay olarak hatırlarım. 
Bu konu ile ilgili “Sahipsiz Kent” başlıklı yazımdan sonra, en azından 60 kişilik katılımcı sayısı azaltılmış ve geziler çok fazla dillendirilmeden biraz da gizlilikle yapılmaya başlanmıştı.
Tüm bunların sonunda yapılan yüzlerce fuar gezisinden Mersin’e tek bir turist gelmedi ve Mersin’i tanıtamadık.  Bu fuarlar da cezerye tanıtımının ötesine gidemedi.
Mersin’e 600 bin turist geldiği şeklinde abartılsa da aslında geceleme yapan kayıtlı turist sayısının yalnızca 40 binin üzerinde olduğu acı gerçeğini bilmek gerekir.
Yine Kurvaziyer Turizmi adı altında kentimize verilen büyük ümitler sonunda yalnızca birkaç geminin geldiğini ve bu gemilerden de ancak 70 – 80 kişinin indiği gerçeğini unutmamalıyız.
Denizi ve Mersin kadar tarihi ve doğal zenginlikleri olmayan komşu illere yüz binli rakamlarda turist gelirken, kentimizin bu durumunu anlamak mümkün değil…
Hep mizahî bir şekilde düşünürüm: Gülek Boğazı’na ve Sertavul Geçidi’ne turistlerin geçişini engelleyen bir sistem koysanız, turistlerin deniz yoluyla da gelmemesi için denize setler çekseniz yine bu engelleri aşıp Mersin’e hiç olmazsa yüz bin turist gelir!
550 tarihi eser ile dünyanın en zengin arkeolojik bölgesi olan Mersin, ayrıca doğal güzelliklere, denize, kumsala, krater göllere, akarsulara sahipken, tüm bunları değerlendirilemeyip, çok daha az zenginliği olan Antalya bölgesindeki milyonlu rakamlı turist sayısına karşı Mersin’in 40 binli rakamlarda  kalması konusu sanırım üniversitelerimiz içinde bir ilginç araştırma ve ders konusu olabilir.
Bense konuyla ilgili yazılarımla, kent dinamiklerinin bu meseleyi nasıl kötüye kullandıklarını, turistik geziler için nasıl utandırıcı bir fırsata dönüştürdüklerini, sayısal verileri de tartışmaya açarak hemşerilerimin dikkatini çekmeye çalıştım.
Bugüne kadar hiçbir yurt içi ve yurt dışı turizm fuarına katılmadım.
İlk kez bu yıl Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından EMİTT Turizm Fuarına davet edildim. 
İlk kez bir turizm fuarına katılacağım için de heyecanlıyım…
Üniversite yıllarımda turizm derslerini de takip etmiş, turizmle hobi olarak yakından ilgilenmiş ve lisans tezimi de Almanca olarak “Alman Turizm Edebiyatında Modern Türkiye’nin Yeri” adı altında yazmıştım. 
Dünyadaki neredeyse tüm turizm merkezlerini gezmiş, bölgemizle ilgili Almanca ve İngilizce broşürler hazırlamış bir kişi olarak katılacağım bu fuarda, kentimize bu kadar az turist gelmesinin sebeplerini ve sırrını görmeye, anlamaya ve çözmeye çalışacağım.
 
Mersin’in en büyük şansının turizmde olduğu ve turizmle bu kentte işsizliğin biteceği, refah seviyesinin yükseleceği ve bölgemizin gelişeceği bilinmelidir. Maalesef bunda çok geç kalınmıştır.
Sonuç olarak bugüne kadarki başarısızlık - kimseyi suçlamadan-  önce kabul edilir sonra da sebepleri konuşulur ve kentin tanıtımında eski yapılanlar unutulup, yeni bir sayfa açılabilirse başarılı olunabilir. 
Bugün yeni Bakanımız, yeni Valimiz, yeni Büyükşehir Belediye Başkanımız ve yeni Turizm Müdürümüzle geleceğe ümitli bakmak için yeterli sebebimiz var.
Hala aynı yanlışlarla devam eder ve kente 600 bin turist geldiğine (!) kendimizi inandırmaya çalışıp, başarılı olduğumuzu iddia edersek Mersin’e heba edilen 15 yılına eklenecek yeni 15 yıllar kimseyi şaşırtmamalıdır.
Sonuç olarak ; Mersin’de ilk kez vizyoner, çağdaş gelişmelerden haberli bir yönetim iradesi meseleyi ciddiyetle ve iyi niyetle ele almış bulunuyor.Kent dinamikleri de geçmiş yıllarla ilgili özeleştirel bir yüzleşme yapmalı ve bu dönemi daha rasyonel, verimli, üretken ve gerçekçi çalışmalar için fırsata çevirmelidir. Mersin’in cömert doğası ve tarihi, bu çabalara  fazlasıyla karşılık verecek, turizm bu kentin hak ettiği düzeye kısa sürede ulaşacaktır.
HARUN ARSLAN