Telefon görüşmelerini yoğun saatlerde neredeyse imkansız kılan manüel sistem, 1940'larda yavaş yavaş terk edilmeye, yerini otomatik santrallere bırakmaya başlar.
Otomatik sistemde santral memuru devrede değildir ama şehirler ve milletler arası görüşmeler yine de operatörler üzerinden gerçekleşir. P.T.T dolayısıyla da devlet bu sıkışık trafikten para kazanmanın yolunu bulmakta gecikmez.
Örneğin aklımın erdiği 1960'lardan başlayarak 1980'lerin ortalarına kadar bir başka kentle görüşmek için acele ve yıldırım denilen ve ödenecek ücretin bir kaç katına çıktığı tarifeler geçer akçeydi. Telefonda karşınıza çıkan memura "yıldırım İstanbul" dediğinizde hayli yüksek ücretle normalde saatler süren görüşmeyi fazla beklemeden gerçekleştirmeniz mümkündü.
Mersinin ilk otomatik telefon santraline kavuşma öyküsüne gelince...
1944 yılında başlayan yatırım çalışmaları kısa zamanda tamamlanacak dense de, kıt bütçe kaynakları nedeniyle yıllar alan proje ağır aksak ilerler.
5 Ekim 1948 tarihli Yeni Mersin gazetesinde yayınlanan P.T.T. il müdürü Zihni Artun açıklamasına göre; "Balıkesir otomatik telefon santralını kurmakta olan ekip oradaki işi yarım bırakarak çok acil olan Mersin otomatik santral montajı için görevlendirilmiştir."
Gerçekten de Macaristan' lı ekip kolları sıvar. Hedef yılbaşından hemen sonra kentin otomatik telefon santraline kavuşmasıdır ama, zaman içinde verilen sözün yerini yine bekleme dönemi alır.
Bu arada teknoloji hızla gelişmekte, telefon görüşmeleri hem kalite hem de hız bakımından bu teknolojiden olumlu etkilenmekte.
Örneğin 1949' da gelişmiş ülkelerde kullanılmakta olan teleprinter makinelerine kavuşur PTT...
Bu makineler  sayesinde bankalar başta olmak üzere yoğun görüşme trafiğine sahip kuruluşlar, gazeteler doğrudan doğruya kendi şubeleri ve temsilcileriyle muhabere imkanını elde eder.
Teleprinterlerin P.T.T. tarafından dileyen herkese telefon tarifesi üzerinden kiraya verilmesi sayesinde telefon teknolojisi büyük atılım gerçekleştirir. Çoğu kurum böylece geçmişin operatörlere bağımlılığından kurtulmakla kalmaz, dilediği an ahizeyi kaldırıp karşısında muhatabını bulma olanağı iş hızını her anlamda inanılmaz boyutlara taşır.
Aynı günlerde yavaş yavaş telefon cihazlarıyla ilgili ilanlar da gazete sayfalarında arz-ı endam etmeye başlar.
Örneğin Mersin Manifaturacılar çarşısında Necip Sıdalı "dünyaca tanınmış teknik ve zarafet harikası Svensk radyolarıyla, Erikson marka telefon makinelerinin" geldiği müjdesini duyurmaktadır gazetelere verdiği ilanla...
Mersindeki bankalarla büyük şirketler de zaman içinde teleprinter edinir ve böylece görüşmelerdeki dar boğaz aşılır.
1948 Ekim ayında kısa zamanda devreye gireceği açıklanan otomatik santrale gelince.
Balıkesir'deki montaj ekibinin işini yarım bırakıp Mersin'e geldiği ve kısa zamanda Mersin otomatik telefon görüşmelerinin hayata geçeceği haberlerine rağmen proje yaklaşık 11 ay sonra tamamlanabilir.
"5 senede yapılan santralimiz şehrimize kutlu olsun" başlığıyla Yeni Mersin' in 24 Eylül 1949 nüshasında yer alan haberin detaylarını birlikte okuyalım:
"1944 senesinde inşasına başlanıp ta bugüne kadar kavuşamadığımız otomatik santralin nihayet bütün hazırlıklarının tamamen ikmal edildiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunmaktayız.
26 Eylül pazartesi günü saat 13' ten itibaren işletmeye açılacak ve bu saatten sonra yalnız "kadranlı otomatik telefonlar yeni rehberdeki izahnameye göre kullanılacaktır.
Halen elimizde kullanılmakta olan telefonların bilhassa yenileri takıldıktan sonra kullanılmaları gerekmektedir. Çünkü yapılacak bir manyeto  veya küçük bir hareket bile otomatik aletlerin bozulmasına sebep olabilir.
Yeni telefon ücretleri de şu şekilde tespit edilmiştir:
Yıllık 500 mükaleme 65 lira abone parasına olacak, ondan sonraki her konuşma için 11,5 kuruş ücret alınacaktır." (yıllık 65 lira abone parasının ne anlama geldiğini anlatmak için fasulyenin kilosunun 35, nohudun 25, buğdayın 32 kuruş olduğunu belirteyim)
Mersin 1949' da otomatik telefona kavuşurken P.T.T. 1950' de Ankara'da kurduğu yeni sistemle Avrupa ve Amerika' ya doğrudan doğruya görüşmelerin yapılmasının önünü açar.
Mersin' de ise iletişim konusundaki en ciddi gelişme ise bin abone kapasiteli santralin devreye girmesidir.
Onun da tarihi 1951...
Ve abonelik için dönemin parasıyla 300 lira ödeyince telefona kavuşabiliyordunuz.
Mersin uzun yıllar bu bin hatlık santralle yetiniyor.
1963' te 3 bine çıkan kapasiteli santrali, 1970' te 8 binlik, 1984' te tüm dünyaya otomatik görüşme sağlayan 15 bin abone kapasiteli santral izler.
1986' da 25 bin aboneye erişilir ama Mersin' in Müftü deresi batısında kalan bölge halen hizmetten mahrum.
1987' de bugün de Telekom adıyla hizmet veren bina tamamlanıp batı Mersin olarak tabir edilen Pozcu merkezli bölge 8 bin abonelik santrale kavuşur.
O tarihten sonra teknolojinin akıl almaz boyutlarda gelişmesi, kablosuz hatların da devreye girmesiyle kentin abone sayısı katlanarak artar.
Örneğin 1987'de 35 bin olan toplam abone, 1988' de 81 bin, 1989' da 99 bin, 1991' de 150 bin ve 1995' te 328 bine ulaşır.
Ulaşır ulaşmasına da Mersin' de her haneye birden fazla telefonun düştüğü ve zirve yaptığı o tarih aslında cep telefonların emeklediği ve sabit telefonların ölmekte olduğu günlerdir aynı zamanda...
Yıllar itibariyle Mersin telefon abone sayıları
1926    50
1930    100
1937    200
1950    1000
1963    3000
1970    8000
1984    15000
1987    35000
1988    81000
1989    99000
1990    110000
1991    150000
1993    250000
1995    328000