Müzik olarak, neredeyse yalnızca Türk Sanat Müziği dinlerim. Bunun dışındaki müzik türlerini benzer keyifle dinleyemem. Eminim ki benim gibi yalnızca bu müziği seven ve yalnızca bu müziği dinlemek isteyen ülkemizde milyonlarca insan vardır.

Bu insanlar bir radyodan yalnızca sanat müziği şarkılarını, sanat müziği bilgilerini ve belki ara sıra da isim yapmış solist, besteci ve güfte yazarları ile yapılan kısa söyleşileri dinlemek isterler.

Ülkemizde bu tür yayın yapan tek bir radyo var: TRT Nağme…

Gelgelelim en güzel sanat müziği şarkılarını, en değerli müzik bilgilerini ve hayranlık duyduğumuz sanatçıları TRT Nağme’de zevkle dinlerken, birden bir şarkıya istek yapanların listesi yayınlanıyor ve tüm bu güzellik son buluyor. Karısına, kızına, baldızına, eniştesine, patronuna şarkı armağan edenleri, sürekli bunun abonesi olup artık her sabah babaannesine istek yapan ve artık adını ezberlediğimiz kişiyi ve istek yapacak şarkı bulamayıp sıradaki şarkıyı armağan edenleri sabırla dinlemeye çalışıyoruz. Ya da radyomuzu kapatıyoruz. 

Eski yıllarda radyolarda istek yapılmasını bir ölçüde anlayabiliriz. İstenen şarkıyı başka türlü dinleme imkanı yoktu. Fakat günümüzde artık internet ortamında istediğiniz her şarkıyı farklı solistlerden bile istediğiniz zaman dinleyebiliyorsunuz.

O zaman amaç özellikle o şarkıya istek yapmak, o saatte bekleyip dinlemek değil; isminizin yada şarkıyı armağan ettiğiniz kişinin adının duyurulması... Bu bir insana nasıl bir haz verir? Bunun bilinçaltı sebeplerine inersek farklı bir ruhsal yapı ortaya çıkıyor ki, bundan çok söz etmek farklı düzeylerde meseleyi uzatır. Ama TRT de bu kişilerin ruhsal yapısının tatmininde neden yardımcı olsun!

Yani sonuç şudur: Bir şarkı dinlemek için tanımadığınız o kadar kişinin ismini ve anlamsız mesajlarını dinlemeniz gerekiyor! Çoğu zaman da bu kişilere tahsis edilen özel şovu dinlemektense radyonuzu kapatıyorsunuz…

Arkasından başka bir program başlıyor. Konuk soliste dinleyiciler telefonla bağlanıp sohbet ediyorlar. “Sizinle bir konserinizde tanışmıştık” diyor ve adını söylüyor telefondaki kişi. Sanatçı hatırlayamadım diyor. Bu kez arayan kişi daha detaylı anlatmaya başlıyor. Sanatçı uzun uğraşın sonunda, yine “hatırlayamadım” diyor. Ve nihayet program sunucusu akıl edip “yayından sonra sizi tekrar arayalım” diyor. Bir şarkı dinlemek için neden bu kadar anlamsız, sıkıcı konuşmayı dinlemek mecburiyetinde kalalım. Radyomuzu kapatıyoruz!

Gerçekten TRT’de harika sesleri, güzel bir Türkçesi ve bilgili konuşmaları ile çok değerli program sunucuları var. Onlar her türlü övgüyü hak ediyorlar. Kendileri de zaten bu özelliklerini biliyorlardır. Buna rağmen okuyucu mektuplarını okumaya başlıyorlar. Sayfalar dolusu, bitmek tükenmek bilmeyen iltifat notları… Bence ne sunucuların bunu duymaya ihtiyaçları var, ne de dinleyiciler bu boş ve çoğu kez iç bayıltan süslü lafları dinlemek zorundadır. 
Maalesef arkasından bir şarkı dinleyeceğiz diye tüm bu gereksiz iltifat sözlerini zoraki de olsa dinliyoruz; ya da radyomuzu kapatıyoruz!

Sonra bir yarışma programı çıkıyor; eski, basit, anlamsız bir format… Yarışmayı kazanan tanımadığınız kimse ile yapılan röportajı dinliyorsunuz. Dört torunu olduğunu, 5 yıl önce bir kamu kurumundan emekli olduğunu, sürekli TRT Nağme dinlediğini ve başka özel bilgilerini öğreniyorsunuz; yetmiyor, kimi zaman gülünç bir eda ile kendisi şarkı söylemeye başlıyor. Arkasından bir şarkı gelecek diye tüm bunları dinlemek durumunda kalıyorsunuz. Ya da radyonuzu kapatıyorsunuz! 

Bazen bir sanat müziği şarkısı dinlemek için tüm bunlara katlanmak zorunda mıyız ? diye düşünmeden kendimi alamıyorum. 

Ve  artık 70’li yılların tarzından günümüzün modern dünyasını doğru yönelmenin,   yarışma programlarında hediye verilen nostaljik radyodan bugüne dönmenin zamanı gelmedi mi ? 

HARUN ARSLAN