Röportaj: Yağmur İĞRET

Mehmet Atilla, Mersin'de yarım saat içerisinde hem yayla, hem denize ulaşılabileceğinin altını çizerek, 'Mersin bir cennet' dedi.

YAĞMUR İĞRET: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Asilzade Yemekçilik ne zaman kuruldu?

MEHMET ATİLLA: Asilzade Yemekçilik’in iki ortağından birisiyim. Diğer ortağım Yener Gülal. 1980’li yıllardan bu zamana kadar yemek sektöründe faaliyet gösteriyoruz. İlk olarak Çamlıbel’de Sultan Ana Yemek Evi'nde mantı ve içli köfte olarak başlamıştık. 

O zamanki ortağım ticari bilgisini iyi kullansaydı çok daha farklı olurdu. O zamanlar Ahmet Kaya, Sezen Aksu, Tarkan gibi bir çok ünlü Mersin’e geldiklerinde bizim yemeklerimizden yiyiyorlardı. 2000’li yılların başlarında Mersin’in sanayi sektöründe büyümesi, fabrikaların artmasıyla endüstriyel yemek hizmetinin gündeme gelmesinden dolayı endüstriyele döndürüyorlar işi. 

Bir iki marka ile toplu yemek işi yapıyorlar. 2007’de Asilzade Yemekçilik olarak organize sanayide kuruluyor. Burası yaklaşık 12.5 dönüm kapalı alanı 3 dönüm kadar da kapalı alanı olan bir fabrika. Burası hevla fabrikasından devşirme bir yemek fabrikası. Sonra 2009 yılında Mersin’deki Şişe Cam topluluğuna yemek hizmeti veriliyor. Ben 2011 yılında ortak oldum. 2011 yılından bu yanada bir çok işletmeye yemek hizmetini veriyoruz. Şuan organize sanayi bölgesinde 10.000 çalışan var. Bizim günlük yemek satışımız 7000. Kapasitemiz  13.000’e kadar çıkıyor. Organizenin dinamiklerine yemek hizmetini şuan biz veriyoruz. Bizi denetyeyen Akdeniz İlçe Tarım Müdürlüğü'nün yemek hizmetlerini de biz veriyoruz. Wep sitelerinde örnek fabrika olarak bizi gösteriyorlar.

Ekim ayında faaliyete geçirmeyi planladığımız yeni bir yatırımımız var. Oraya geçtiğimizde üretim kapasitemiz 25.000-30.000’e kadar çıkacak. Şuan mevcutta 152 tane personelimiz var. Sektörde zorlandığımız noktalardan bir tanesi, eşit şartlarda rekabet edemiyoruz. Biz personellerimizin bütün özlük haklarını veriyoruz. 


Örneğin, personelimize 2000 TL maaş veriyorsak onun üzerinden SSK’sını yatırıyoruz, her şeyini birebir veriyoruz. Bundan dolayı rekabette zorluk yaşıyoruz. Çünkü bizim fiyatlarımız biraz daha yüksek kalıyor. Bizim kullandığımız ürünler, Türkiye’de kendini kanıtlamış ürünler. Buda bizim maliyetlerimizi yükseltiyor. Sonuç itibariyle Mersin’de söz hakkı bizim. 2014 yılı itibariyle daha da iyi olacak.
 
Mersin’i şehircilik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hiçbir şekilde iyi görmüyoruz. İnşallah yeni belediye başkanımız Mersin Büyükşehir Belediyesi’ni büyükşehir olarak adlandıracak hale getirir. Şuan Konya’ya, Kayseri’ye göre Mersin büyükşehirden çok kasabaya benziyor. Gerek Mersin’in girişinden gerek turizminden gerek sanayileşmenin çarpık olmasından dolayı düzgün görmüyorum. Umarız Burhanettin Kocamaz bunu daha iyi bir yere getirir. Mersin’e baktığınızda Türkiye’nin gözde kentlerinden biri olduğunu görebilirsiniz. Turizm, sanayi, liman, organize sanayi bölgesi gibi bir çok avantajı var. Fakat şuan Mersin iyi bir yerde değil daha iyi yerlere gelmesi gerekiyor.


Sizce Mersin’in en büyük sorunu nedir?

Öncelikle ulaşım ve çarpık kentleşme diyebilirim. Mersin’in trafiği ve yolları şuanki yoğunluğu kaldırmıyor. Yeni ve geniş yolların yapılması gerekiyor. İş yerine gelirken sabah 7’den sonra yola çıktığımda çok yoğun bir trafikle karşı karşıya kalıyorum. Akşam 8’den önce de aynı durumu yaşıyoruz. Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’ne otoban bağlantısının acilen yapılması gerekiyor.

Çarpık kentleşme olarak, Mersin’in girişini öncelikle gösterebilirim. Mersin’e yakışmayan bir şehir girişi.

 
Sanayi ve turizm olarak ele alacak olursanız Mersin’in ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mersin’de turizm diye bir şey yok. Mersin’de ailecek denize gidebileceğiniz düzgün bir yer göremiyorum. İşletmecilerde mi halkta mı bir sorun var. Mersin turizm olarak kendini kanıtlamış bir şehir değil. Baktığımız zaman çok güzel bir denizimiz var. Mersin Türkiye’de ilk beş şehrin içerisindedir. Yarım saatte yaylaya çık, yarım saat sonra en güzel masmavi bir denize gir. Bu konuda işletmecilerin hatası olduğunu düşünüyorum. En son Kızkalesi’ne 15-16’li yaşlarımda gitmişimdir. Şu anda Kızkalesi'ne kesinlikle gitmem. 


Pazar günü yola çıkın, Tarsus, Adana, Gaziantep ve Suriye plakaların daha yoğun olduğunu görürsünüz.  Suriyeliler'e bir çözüm bulunması gerekiyor. Biri gelip çarpsa size inanın çarpan aracı bir daha bulamayız. Plakada beş tane rakam olduğu söyleniyor. Normal plakayı okuyamazken küçücük yazılmış beş tane plakayı nasıl okuyacağız.

Suriyeli vatandaşlar iş yerlerinde vergi ödemiyor. Buda haksız rekabeti oluşturuyor. Vicdani açıdan bakınca tabiki insan üzülüyor. Elimizden geldiğince yardım etmeye çalışıyoruz. Ama ileriye dönük bakarsanız dağdan gelip bağdakini kovma durumuna geldiler. Trafik kurallarına uymuyorlar, vergi ödemiyorlar. Maddi durumu kötü olan bir iş yerinde düşük bir maaşa çalışıyor, fakat durumu biraz daha iyi olan herkesten daha iyi kullanıyor Mersin’i.


STK’ların yaptığı çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mersin’de çok fazla sivil toplum kuruluşu var ama gerçekten çalışan STK’lar bir elin beş parmağını geçmez. Ticaret Sanayi Odası’nı STK olarak görmüyorum, herkesin zaten oraya kaydolması gerekiyor. Onun dışında; MÜSİAD, MESİAD, ASİAD, MEGİAD’tır. Son zamanlarda Mehmet Deniz Bey’in gelişiyle MESİAD biraz atağa çıktı. Tabi herşeyi zamanla daha iyi göreceğiz.

Editör: Barış Köksal