İşte SophiaTech Kurusucu Erkut Özyıldırım ile yaptığımız o özel röportaj;

Bize kendinizden biraz bahseder misiniz?

Ben Erkut Özyıldırım, 1986 Mersin doğumluyum. Mersin Üniversitesi mezunuyum; çok erken yaşta iş hayatına başladım. Hayatımın her noktasında kişisel ve toplumsal gelişimlere önem verdim. Kendimi her zaman “genç girişimci” olarak tanımlamaktan gurur duyuyorum çünkü 16 yaşından bugüne yaptığım işleri elimden geldiğince değer katarak yapmaya çalıştım. 

Zorlu bir iş hayatı sürecim oldu; iş hayatımı hep denize benzettim dalgalı olacak dedim ve üstesinden gelmeye çalıştım. 

Mersin’de birçok sivil toplum kuruluşu ve iş adamları derneklerinde aktif olarak kentimize faydalı projeler yapmaya çalışıyorum. Genç girişimcilik konusunda üniversite ve liselerde tecrübelerimizi anlatma fırsatı buldum, bu da benim için önemli bir aşamaydı çünkü bilgiler ve tecrübeler paylaşıldıkça güzel ülkemize vefa borcumuzu ödemiş olacağız.

SophiaTech firmasını tanıyabilir miyiz?

SophiaTech firmamız 2003 yılında Mimsan Bilişim Teknolojileri olarak kuruldu. Markalaşma ve günümüz şartlarına uygun bir isim olarak 2009 yılında SophiaTech firmamızı kurduk ve zayıf akım sistemlerinde fiber altyapı, bilgi işlem odaları kurulumu, profesyonel sivil ve askeri kamera güvenlik sistemleri ve endüstriyel yangın algılama sistemleri sektöründe Sophiatech Bilişim ve Güvenlik Teknolojileri markasıyla faaliyet göstermekteyiz. Ayrıca Sürat Elektrik ve Otomasyon Sistemleri markası ile de bir inşaatın veya endüstriyel tesisin A’dan Z’ye bütün elektrik taahhüt işlerini yapabilmekteyiz.  Şirketlerimiz ulusal ve uluslararası kalite belgelerine sahiptir.

Biten ve devam eden projeleriniz nelerdir?

SophiaTech ve Sürat Elektrik firmamız, 2003’de başlayan macerasına sayısız başarı öyküsü sığdırmıştır.





Mersin’in geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Öncelikle şunu belirtmek isterim bizim ailemiz yüzlerce yıllardır bu topraklar üzerinde yaşamaktadır. Aslen Adana’dan gelmişiz, Ramazanoğulları’nın bir koluyuz. 90 yılı geçkin süredir Mersin’de yaşamaktayız.

Ben Mersin’i Türkiye’nin saklı kalmış incisi olarak görmekteyim, nedeni ise dünyada birçok ülkeyi gezme fırsatım oldu bunlar dünyanın lokomotifi olan şehirleriydi fakat oralarda gördüm ki Mersin’imizin kıymetini bilip sahip çıkmalıyız. Limanı, tren geçiş hatları, sanayi bölgeleri, uzunca bir deniz kıyısı ve turizmi ile tarımı ve üniversiteleri ile hayal gibi bir şehirde yaşıyoruz.
 
Şehrin dinamikleri ve halk Mersin’e sahip çıkarsa önümüzdeki 10 yıl içinde inanılmaz şeylere şahitlik edeceğimize eminim. Yeter ki planlı ve hedeflerimizi belirleyip ilerleyelim.



Mersin’de yerel yönetimleri nasıl buluyorsunuz?

Ben yapım ve düşüncelerim itibarı ile yenilik ve gelişimleri çok sıkı takip etmekteyim.

Son dönemde Sn. Burhanettin Kocamaz’ın Mersin Büyükşehir Belediyesi’ni kazanması ve çalışmalara başlaması ile takip etmeye başladığım süreçte inanılmaz gelişimler görmekteyim. En önemli ve yılların problemleri arasında olan şehrin dinamiklerinin kavgası bitti ve insanlar artık hizmetleri tartışmaya ve eleştirmeye başladı, aslında bu eleştiriler hizmetlerin yapıldığı anlamında kesin kanıttır.  

Mersin Büyükşehir Belediyesi kısa vadede gözükmeyecek fakat uzun vadede bu güzel Mersin’imize yıllar sonra baktığımızda verilen emekleri görebileceğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Dikkat edilmesi gereken bir hususta uzun yıllardır hizmet bekleyen ilçelere inanılmaz derecede yatırım yapılmaktadır. İşim itibarı ile sürekli yollardayım ve farkındalıkları daha iyi görebilmekteyim. Unutmayalım ki alt yapıları tamamlanmayan hiç bir bölgeye ekonomi ve girişimci gelmez.

Yapılan çalışmalarda tabi ki aksaklıklar çıkmakta fakat bunları yıkıcı değil yapıcı eleştiriler ile düzeltme eğilimi ile yapılmalıdır. Çünkü yıkıcı olan kimsenin bu şehre faydalı olmadığını görmekteyiz.  Ben hep söylerim “Taş taş üzerine koyandan Allah razı olsun; bizim gidecek bir yerimiz yok Mersin’den başka” sanırım bu söz her şeyi özetlemeye yetecektir.

Sn. Valimiz Özdemir Çakacak bugüne kadar Mersin’e gelen ender valilerimizden biri olarak görmekteyim; nedeni ise her etkinlikte yer alan ve küçük büyük bütün esnafların sevip değer verdiği biri en önemli özelliklerinden biride bütünleştirici rol alması.
Burada Sn. Hamit Tuna ve Toroslar Belediyesi’ne değinmeden geçmek istemiyorum. Sanırım şehrimizin son yıllarda yetiştirdiği ender belediye başkanlarından biri de Hamit Tuna başkanımızdır. Nedeni ise Toroslar bölgesine yatırım için halkın her saniye içinde olan biri. Toroslara Bölge hastanesi, galericiler sitesi, otogar sahası, enerji dönüşüm alanları, güneş panelleri yatırımları ve buna benzer birçok yatırım ile sanırım Akdeniz’in dikkat çeken ve parlayan bir incisi de Toroslar olsa gerek.

Mersin’de herkesin bütünleştirici rol aldığı da açıkça ortada olduğu özel bir dönemi yaşıyoruz en önemlisi de bu. Çünkü makam ve mevkiler gelip geçecek insanlar hizmetleri ile anılacaktır.

Mersin’de STK’ları nasıl buluyorsunuz?

Ben Mersin’de sivil toplum kuruluş yapılarını çok karışık görmekteyim. 3-5 kişi bir araya gelip farklı isimlerde dernekler kurmakta fakat bilinmesi gerekir ki yeni açılacak dernekler katılaşmış yapılarını aşamayan ve kendine güveni olmayan bazı yönetici ve STK’ların eksiklerinden dolayı ortaya çıkmaktadır. 

Farklı kesimlere hitap eden başarılı insanların topluma ve Mersin’e kazandırılması yerine katılaşmış zengin bürokratik yapıları ile yüksek duvarlar arasında kalmış, kendileri içinde bir takım projeler yaptığını zanneden fakat hepsi bir heyecan süren STK’lar çokça ciddiye alınmaktadır.  Bu tarz STK’larda zaman içinde yozlaşmaya ve gerilemeye başlamaktadır.

Burada STK yetkililerine tek tavsiyem toplum içinde korkak olmadan yanlışların karşısında olup, herkesin eleştiriye açık olduğu ve toplum ile barışık bir şekilde çalışmalar yapılması Mersin’imize samimiyet göstergesi olacağını düşünmekteyim.

Bir takım STK’lar dışarıdan çok değerli gibi gözükse de üyelerinden aidat alma haricinde hiç bir çalışma yapmamaktadır. Bu da Mersin ekonomisine geri dönülmez zararlar vermektedir.

Tavsiyem ise; üyeler ve Mersin esnafının da dâhil olacağı ticari çalışmalar yapılması, yurt dışı birimlerinin kurulması, yerli ve yabancı iş adamları ve heyetleri ile görüşmelerin artması vb. birçok proje uzun vadeli olmak şartı ile yapılabilir. 
Unutmamak gerekir ki “Dünya döndükçe ticaret olmalı ve insanlar yaşamını geliştirmek zorunda”

SophiaTech firmasına dönersek yeni yatırımlarından, bayilikleri ve kalite belgelerinden bahseder misiniz?

SophiaTech firması olarak hep hayalini kurduğumuz iş merkezi için 2015 yılında arsa alımını gerçekleştirdik, daha sonra ruhsat ve mimari projelerinin çıkması ile iş merkezi yatırımımız hızlandı. Şuan yüzde 60 tamamlanmış durumda, hedefimiz 2016 son çeyrekte iş merkezini tamamlamaktır. 

Buradaki amacımız müşterilerimize daha iyi hizmet sunmak için ürün teşhir alanları içinde bulunduran, akıllı ev-ofis sunum alanı olan, teknik servis, depolama alanı, idari yöneticilerin çalışma alanları ve toplantı alanları ile iş ve hizmet kalitemizi ileriye götürmektir.

Firma olarak uluslararası birçok sertifikaya sahibiz. Bunlardan bazıları TSE belgesi, ISO 9001:2008 belgesi, bilişim ve güvenlik sertifikası, iş güvenliği ve sağlığı sertifikasıdır.

Firmamız Endüstri 4.0 Platformu çözüm ortağıdır; ayrıca Dahua, Schneider, Abb, Samsung, Siemens, Hes, Öznur, Hp, D-Link, Ibm, Paradox, Decode, Legrand, Eae, Mutlusan, Pelsan, Philips, Sony, Mas, Auido, General Electric, Viko, Makel, Elbi ve birçok ürünün satışı yapılmaktadır.

Dünya’da Teknoloji nasıl ve nereye gidiyor? Endüstri 4.0 Nedir?

Dünya’da teknoloji çok hızlı yol almakta, insansız yapay zeka ile kontrol edilen mekanizmalar, akıllı kent ve şehirler, fiber altyapı ve kablosuz aktarım sistemleri gelişen teknolojiler, mobil uygulamalar ve en önemlisi Endüstri 4.0 kavramı teknolojinin geldiği son noktayı göstermektedir.

Endüstri 4.0 kavramsal tanımdan çok sonuç tanımı itibarı ile Bilişim Teknolojilerini, Endüstriyel araçları ve Yazılım altyapısını kullanan tüm sistemler/kurumlar/kuruluşlar/ülkeler başarılı olması hedeflenmiş, gelişmemiş hiçbir yapının da ayakta duramayacağı ve ilerlemeyeceğini anlatan yöntemdir.

İşçi gücünden teknoloji kontrolüne geçen sistemler ile makine kontrolü artacak. Otomatik sistemler dolayısıyla ihtiyaç olan iş gücü azalacak. Sosyo-Ekonomik çalışma hayatına olan etkisi hissedilecek. Sanayi farklı bir değer kazanarak pazarda bu entegrasyonu sağlayan büyük paya ulaşacak.

Editör: Barış Köksal