Armağan Çalışkan, dijital intraoral görüntüleme teknolojilerinin iki grupta incelendiğini belirterek, yazısında şu ifadelere yer verdi;

Diş hekimliği radyolojisi pratiğinde dijital görüntülemenin kullanımı 1980’lerin sonlarına doğru başlamış ve özellikle son dönemlerdeki gelişmeler ile giderek artmıştır. Günümüzde diş hekimleri, görüntü kalitesi, fiyat ve pazarlama gibi özelliklerde meydana gelen gelişmelerle birlikte dijital görüntüleme sistemlerini daha çok tercih etmeye başlamıştır. Bu sistemler temel olarak intraoral (ağız içi) ve ekstraoral (ağız dışı) görüntüleme sistemleri olarak ikiye ayrılır.

Dijital intraoral görüntüleme teknolojileri iki grupta incelenebilir. İlk grup solid state sensör teknolojisinden oluşmaktadır. Bu sistemler bir kablo veya kablosuz iletişim teknolojisi aracılığı ile bilgisayara bağlanmış Charge Coupled Device (CCD) veya Complementary Metal Oxide Semiconductor-Active Pixel Sensor (CMOS-APS) olarak isimlendirilen görüntü kaydedici ve ilgili bilgisayar yazılımından oluşmaktadır. Radyografik görüntü, görüntü kaydedici ve yazılımı aracılığı ile ışınlama işleminin hemen ardından bilgisayarda oluşturulur; yani başka bir cihaz veya işlem gereksinimi yoktur. Bu nedenle sistem direkt dijital radyografik görüntülemeye olanak sağlar ve kısaca Dijital Radyografi (DR) olarak adlandırılır. Diğer grup ise fotostimüle luminesans teknolojisini kullanmaktadır. Bu sistemler ışıkla uyarılabilen fosfor plakalar, plakalarda ışınlama sonrası oluşan veriyi işleyen tarayıcı cihazlar ve toplanan veri ile radyografik görüntüyü oluşturan bilgisayar yazılımından oluşur. Radyografik görüntünün elde edilmesi için ışınlanan plakanın tarama işleminden geçirilmesi gerektiğinden sistem indirekt dijital radyografik görüntülemeye olanak sağlar ve kısaca Komputerize Radyografi (CR) olarak isimlendirilir. Işıkla uyarılabilen fosfor plakaların iyi bilinen konvansiyonel filmlere çok sayıda benzer özelliği vardır. Her iki görüntü kaydedici de üzeri ince bir emülsiyon tabakası ile kaplı, polyester bir plakadan oluşmaktadır. Ayrıca benzer boyut ve kalınlığa sahiplerdir. Kablosuz ve bükülebilir plaka, iyi bilinen konvansiyonel filmlere çok benzer yapısal özellikler, kolay manipulasyon, yazılım vasıtası ile görüntü özelliklerinde değişiklik veya ayarlamaların yapılabilirliği, kullanılan dozun E-speed filmlere göre % 50 ye kadar azaltılabilmesi, görüntüleme sistemi ve x ışını cihazının aynı odada bulunma zorunluluğunun olmayışı, düşük doz gereksinimi, yüksek doz genliği, kimyasalların eliminasyonu, görüntü saklanması, çoğaltılması ve paylaşımının kolaylığı ışıkla uyarılabilen fosfor plaka sistemlerinin temel avantajlarındandır.

Diş hekimliğinde en sık kullanılan görüntüleme ise panoramik grafilerdir. Ekstraoral bir sistemi olan Panoramik görüntülemede, her iki dental arkın ve buna komşu anatomik yapıların tek bir tomografik görüntüsünün minimal geometrik distorsiyon ve süperpozisyon ile görüntülenmesi sağlanır. Panoramik radyografi tüm dişleri ve çeneleri, göz çukurunun 1/3 üst kısmına kadar maksiller bölgeyi, maksiller sinüsleri, mandibulayı ve temporomandibuler eklemi bir arada gösteren tekniktir. Başlıca avantajları; yüz kemikleri ve dişlerin geniş kapsamlı görüntülenebilmesi, hastaya minimal radyasyon dozu uygulanması, hasta pozisyonlandırılmasının kolay olması, muayenede kolaylık sağlaması, ağız açma kısıtlılığı olan hastalarda kolaylıkla filmin alınması, hastalar panoramik filmi kolayca anlayabildiklerinden dolayı hasta bilgilendirilmesinde yararlı olması olarak sıralanabilir. 

Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT), iki boyutlu dedektör üzerine üç boyutlu konik x ışını demetinin yönlendirilmesi prensibiyle çalışan bir görüntüleme yöntemidir. Sabit olan hastanın başı etrafında x-ışını kaynağı ve dedektör eş zamanlı olarak dönerek 360 derecelik tarama yapılır. Tarama sırasındaki her rotasyon adım için yüzlerce dijital projeksiyon verisi oluşur. Ham veri olarak adlandırılan bu veriler, çeşitli algoritmaların kullanıldığı bilgisayar programları ile üç boyutlu hacimsel verilere dönüştürülür. Oluşturulan projeksiyon verilerinden aksiyal, sagital, koronal, oblik, panoramik kesit ve üç boyutlu rekonstrüksiyon görüntüleri elde edilebilir. Maksillofasiyal cerrahi uygulamalarında görüntü rehberliğinde işlem yapmak çok önemlidir. Bunun için gerekli olan üç boyutlu görüntüler KIBT ile elde edilerek, anatomik landmarkların belirlenmesinde ve cerrahi işleme rehberlik yapmada kullanılır. KIBT tekniği çene ekleminin kemik yapılarının değerlendirilmesinde, süperpozisyonsuz görüntüye imkan vermesi, düşük radyasyon dozu ve yüksek kalitede görüntü sağlaması nedeniyle önemli bir yer tutar. KIBT ile yapılan ölçüm ve değerlendirmeler implant tedavisinde dişsiz alanın uzunluğu, alveolar kemik kalınlığı ve kret yüksekliğinin belirlenmesini sağlar. Kemik kalitesi, hacmi ve buna uygun implant seçimi, implant planlanan bölgenin maksiller sinüs, nazal kavite nazopalatin kanal, mental foramen, mandibular kanal, submandibular fossa gibi internal anatomik yapılarla olan ilişkisinin belirlenmesinde kullanılır. Ayrıca yüksek çözünürlüklü ve üç boyutlu görüntülerle alveolar kemik morfolojisini değerlendirmede kemik içi vasküler yapıları belirlemede ve implant/protez planlamasında büyük kolaylık sağlar. KIBT’nin ortodonti pratiğinde kullanımı; gömülü dişler, TME değerlendirilmesi, üst solunum yolunun üç boyutlu incelenmesi, maksillofasiyal büyüme gelişmenin değerlendirilmesi, diş yaşı hesaplanması konularında tavsiye edilir. Ayrıca kemik remodellingi, üç boyutlu koordinatlardan alınan noktaların ortodontik cerrahi planlamasında simulasyon olarak da kullanılır.


 

Editör: Barış Köksal