Av. Sahra Düzgün Tucel, yazısında şu ifadelere yer verdi;

Arabuluculuk kanunu kapsamına dahil olan uyuşmazlıklarda, tarafların anlaşmaları üzerine düzenlenen belge, tarafları ifa etmeleri gereken bir borç altına sokabilir. Taraflardan her hangi birinin borcunu ifa etmemesi veya gereği gibi ifa etmemesi, diğer tarafı şüphesiz zor durumda bırakacaktır. Anlaşma belgesindeki borçların ifasını gerçekleştirebilmek amacıyla 6325 Sayılı Arabuluculuk Kanunu md.18’de anlaşma belgesinde yer alan hakların güvencesini sağlamak için ‘’icra edilebilirlik şerhi’’ müessesesi düzenlenmiştir. Bu şerh sayesinde taraflar söz konusu belgeye ilam niteliği kazandırabilmektedir. 6325 sayılı kanunun md.18/2’nin son cümlesinde açıkça, şerhi içeren anlaşma belgesinin ilam niteliği kazandığı belirtilmiştir. 

Arabuluculuk kanununa göre taraflar üzerinde serbestçe tasarruf edebildiği iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde arabuluculuk yolunu tercih edebilirler. Ayrıca ilgili kanunlarda arabulucuya başvurunun dava şartı olarak kabul gördüğü uyuşmazlıkların çözümünde ise arabulucuya başvurmak zorundadırlar. Arabuluculuk süreci sonunda taraflar, aralarındaki uyuşmazlığı çözüme kavuşturması halinde anlaşma belgesi düzenlenir. 6325 sayılı kanun md.18/1’e göre de taraflar bu anlaşmanın kapsamını düzenleyebilirler. Sonrasında bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır. Kanun maddesinde sadece ‘’taraflar ve arabulucu’’ yazılmış olsa da madde gerekçesinde ‘’Bu belge, bir önceki maddeye uygun olarak, arabulucu, taraflar veya vekillerince imzalanacaktır.’’   şeklinde md.17 gösterilmektedir. Yani bir önceki maddeye göre vekil olarak, avukat tarafından da anlaşma belgesi imzalanabilmektedir.  Davanın açılmasından önce yapılan arabuluculuk görüşmesi sonucu, tarafların imzaladıkları anlaşma belgesi için icra edilebilirlik şerhi arabulucunun görev yaptığı yerdeki sulh hukuk mahkemesinden talep edilecektir. Eğer yargılamanın devam ettiği sırada bir anlaşma belgesi düzenlenmiş ise bu talep yargılamanın yapıldığı mahkemeden istenilmelidir. 

İlgili maddenin üçüncü fıkrasında icra edilebilirlik şerhinin verilmesinin çekişmesiz yargı işi olduğu düzenlenmiş olup, bu hususta verilecek kararın dosya üzerinden yapılması gerektiği belirtilmiştir. Ancak zaman zaman hakimlerin bu konuda yanılgıya düşerek duruşma yapmak istemeleri söz konusu olabilmektedir. Sadece arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklara dair incelemenin duruşmalı yapılacağı kanunda düzenlenmiştir. Hakim, icra edilebilirlik şerhine dair inceleme yapacağı zaman iki hususa dikkat etmektedir. İlki, söz konusu anlaşma belgesinin konusu arabuluculuk kapsamında mı değil mi ? İkincisi, anlaşma belgesinde taraflara yüklenen borçların cebri icra edilebilirliği var mı yok  mu? Kanun koyucu, hakimi bu noktada sınırlandırmış ve icrası mümkün olmayan belgeye de ilam niteliğinin kazandırılmasının önüne geçmek istemiştir. Bu kararlara karşı istinaf yolu açık olmakla birlikte, çekişmesiz yargı işi olarak kabul edildiği için HMK md.387 gereğince temyiz kanun yoluna başvurulması söz konusu olamayacaktır.

İCRA EDİLEBİLİRLİK ŞERHİNİ GEREKTİRMEYEN DURUM MD.18/4

12/10/2017 yılı 7036 sayılı kanunla, md. 18’e icra edilebilirlik şerhi hususunda yeni fıkra eklenmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tarafların arabuluculuk süreci sonucu düzenlemiş oldukları anlaşma belgesinde taraflar, avukatları ve arabulucunun birlikte imzalarının olması halinde icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın, bu anlaşma tutanağının ilam niteliğinde belge olduğunu kanun koyucu belirtmiştir. 6235 sayılı kanun md.18’de değişikliği yapan 7036 sayılı kanunundaki md.24’ün gerekçesinde tarafların, avukatların ve arabulucunun imzasının anlaşma belgesinde olması durumunda, doğrudan ilam niteliğinde belge olarak kabul edilmesini 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun “Uzlaşma sağlama” başlıklı 35/A maddesini    dikkate alarak hazırlandığı vurgulanmıştır. Avukatlık Kanunundaki ilgili bu madde ise ‘’Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda, . . . uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesi anlamında ilâm niteliğindedir.’’ Şeklinde düzenlenmiştir. Kanun koyucunun, arabuluculuk anlaşma belgesini bu gerekçeye dayalı olarak ilam niteliğinde belge olabileceğini açıkça kanunda düzenlemiş olması olumlu ve güzel bir gelişmedir. Ayrıca meslek uygulamasında avukatlar tarafından çokta uygulanmayan ve unutulmuş gibi duran Avukatlık Kanunu md. 35/A hükmünün bu şekliyle başkaca bir kanunda uygulama bulmuş olması da olumlu bir gelişme olmuştur.

Tarafların, avukatların ve arabulucunun imzalarını içeren anlaşma belgesinin ilam niteliğinde belge olması esasen  yeni bir düzenleme diyebileceğimizden, bu belgeye dayanarak yapılan icra takiplerinde gerek avukatlarca gerekse icra dairelerince hatalar söz konusu olabilmektedir. Bu belgelerin ilamlı icrasının yapılabilmesi için anlaşma belgesinde arabulucunun, avukatın ve tarafın(müvekkilin) imzasının birlikte olması gerekmektedir. 6235 sayılı kanunun md.18/4’e göre sadece avukatın ve arabulucunun imzasının olması bu belgelere ilam niteliği kazandırmayacaktır. Bu hususta sadece avukat ve arabulucunun imzasının olduğu, tarafların imzasını içermeyen arabuluculuk anlaşma belgeleri için arabulucunun görev yaptığı Sulh Hukuk Mahkemesine talepte bulunarak icra edilebilirlik şerhinin alınması gerekir. Bu şart tamamlanmadan  ilama  dayalı takibin yapılması söz konusu olamayacaktır. Kanun koyucu arabuluculuk sürecinin kolay ve ucuz olması gerektiğini amaçladığı içinde mahkemeye ve karara karşı istinaf yoluna başvuruda harcıda maktu olarak düzenlemiştir.   


 

Editör: Barış Köksal