“Orda bir köy var uzakta; 
Gitmesek de, kalmasak da 
O köy bizim köyümüzdü”                                                                           
diye başlayan şarkıda olduğu gibi:

“Orda bir başka Mersin var; Öteki Mersin dediğimiz; gitmesek de, kalmasak da… hatta, görmesek de bizim Mersinimiz!”
Öyle mi ?
Uzaktan dumanını gördüğümüz, bazen is ve yanık kokularını hissettiğimiz, bazen de patlama seslerini duyduğumuz öteki Mersin…
Eski günlerde çoğunlukla televizyonlarda izlediğimiz Mersin… 
Sokakta polise taş atan çocukları gösteriyor televizyon; havai fişek ve molotof atıyorlar, polisler çocukları kovalıyor, panzerler su sıkıyor, yakalananları götürüyorlar…  
Hepsi Mersin’in bir bölümünde geçiyor; hiç gitmediğimiz, sadece adını duyduğumuz, orada yaşayan insanlarla pek ilişkide olmadığımız Mersin’in öteki yüzünde…
Hemen yakınımızda seyirci kaldığımız sosyal bir yangın… 
Kent içinde kuzeyle güney arasındaki günden güne artan gelir, refah, kültür uçurumu ve kentin çocukları, sokaklarda gezen, madde kullanan, polise taş atan çocuklar…
Bu kentte yaşayan her birimize ait bir utanç payı var anlattıklarımda; duymasak da, ilgilenmesek de, unutmaya çalışsak da, inkar da etsek bir kara günah gibi vicdanımıza yapışan bir ayıptan söz ediyorum.
*        *        *

İşte ben her Pazar, “Öteki Mersin” dediğim, çoğunuzun görmediği o mahallelere giderim. 
Oradaki yaşamı görür, o insanların nasıl zorluklar ve imkânsızlıklar içerisinde  mücadele verdiklerini hüzünle izlerim.
Birçok kez bu kentin dinamiklerine,  Mersin’de yaşayan tanıdıklara çağrıda bulundum; “Gelin öteki Mersin’i görün, onların yaşamlarını izleyin…” dedim. 
Ama artık bu dramatik hayata tutunma çabasını televizyonda seyrederken bize çok uzak olduğunu düşünemeyiz; orada bir dizi film hikayesi izlemiyoruz; 
orada yaşayan bizim hemşerimiz, bizim insanımızdır. 
Orası da Mersin’in bir gerçeğidir, insanlar arasındaki uçurumu belki biraz aşabiliriz; Öteki Mersin’deki uzak kardeşlerimizi tanımak bu kentin geleneksel hoşgörü, birlikte yaşama, karşılıklı birbirini kabullenme duygularını güçlendirir.

Benim çağrılarım üzerine birçok kişi benimle birlikte pazar günleri Öteki Mersin’e geldiler; birlikte dolaştık, insanlarla sohbet ettik, alışveriş yaptık.
Fakat bu kentin değişmeyen dinamiklerini, hele her fırsatta meydanları dolduran müzmin muhalif çevreleri hiçbir zaman orada göremedik.
Oysa Mersin’i doğru okumak için mutlaka Öteki Mersin’i görmek, tanımak ve yaşamak gerekir; oradaki hayata içerden dokunmak ve orada yaşayan hemşerilerle yüz yüze gelmek gerekir.

*        *        *

Evet; bu kentin kader meselelerinde kimseye söz hakkı vermeyen “ Kent dinamikleri ” (!) öteki Mersin’e hiç gelemediler… 
Ama şimdi, bugün bu kentin bir Bakanı orada idi; Öteki Mersin’in sokaklarında… 
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan hiç programlanmamış bir şekilde  “ Öteki Mersin’in bir mahallesini ziyaret etti. 
Bakanın geldiğini duyan mahalle sakinleri bir anda toplandılar. 
Özellikle çocuklar tüm sokağı doldurdu. 

Bir süre önce taş atan, molotof atan çocuklar şimdi mahallelerine gelen Bakanı alkışlıyorlardı. 
Bakan Lütfi Elvan da çocukların sevgisine karşılık verip, onların arasına girdi; hediyeler verdi.
Sonra o bakımsız, sefalet kokan sokaklarda dolaştı, bazı evleri ziyaret etti,  insanlarla oturup sohbet etti.
Daha sonra mahallenin kahvesine gidip oradaki hemşerilerle çay içti, onların dertlerini dinledi.

Öteki Mersin’e ilk kez bir Bakan geliyordu..
İnsanlar değerli  görüldükleri, sahiplenildikleri, kimsesiz olmadıkları duygusuyla Bakanlarını kucakladılar. 
Çocukların sevincini, insanların mutluluğunu gözlerim dolarak izledim.

Bir ümit doğmuştu herkeste. Bu zengin coğrafyada bunca yıldır işsiz, aşsız, sefalet içinde olan insanlar için bir ümit vardı.
İşte birbirine dokunarak, yüz yüze gelerek, aynı ocaktan çay içerek ve aynı sokakları adımlayarak yeni bir duygu köprüsü kuruluyordu.
Siyaset, gerilim, slogan susmuştu; panik içinde kaçışan çocuklar değildi etrafımızda cıvıldaşan küçük kardeşlerimiz; birbirimizi yakından görüyorduk, konuşuyorduk, birbirimize dokunuyorduk.
Kalkınma, demokrasi, barış, özgürlük, gelecek… insan için değilse bunlar kimin içindir? 
Burada, Öteki Mersin’de yoksul ama onurlu bir hayat kavgası içinde, kaderini değiştirmek için çaresizce bir yol arayan bu hemşerilerimiz içindir siyasetin vaat ettiği her hizmet ve her değer.
Mersin’de yaşayan herkes bu kentin her şeyinin sahibidir; hemşerilik bu kentteki her sevinci ve her acıyı, her nimeti ve her külfeti paylaşmaktan, birbirimizin farkında olarak yaşamaktan geçer.
Gerisini konuşarak, müzakere ederek, birbirimizi severek hallederiz.

İşte bu devletin bir Bakanı… burada,  bütün içtenliğiyle, bütün kardeşliğiyle ve hiçbir politik ucuz hesaba yatırım yapmadan insanları dinliyor, onlarla yüz yüze geliyor. 
Bu çok anlamlı, çok değerli buluşma için değerli Bakanımıza, bizi ağırlayan hemşerilerimize bütün kalbimle teşekkür ediyorum.

Bu buluşma bu düzeyde belki ilk olmuştur; ama kesinlikle son olmayacaktır.
“Öteki Mersin’e gideceğiz, göreceğiz ve orada yaşayan kardeşlerimizle iç içe olacağız; “Öteki” sıfatını sileceğiz; kalbimizi onlara açacağız.
Hemşeri olmayı, Mersinli olmayı, insan olmayı ve hayatı hak etmeyi birlikte yaşayarak, paylaşarak, birbirimize dokunarak daha ileriye taşıyacağız.
Bakanımız Lütfi Elvan çok değerli bir ilk adımı attı; sonrasını biz birbirimize koşarak, birbirimize sarılarak çözeriz. 

HARUN ARSLAN