Ne yorulduk ama.. Krizler,şikeler, iftiralar, teşvik primleri,iptal edilen milli bayram
kutlamaları,dinlenen telefon kayıtları, kişiye özel kasetler, tutuklamalar, terör,din, dil, ırk ayrımı, çeşitli adlar verilen operasyonlar,kredi kartları, telefon şirketlerinin ve bankaların reklamları..
 
Yalnız millet olarak bünyemiz bayağı kuvvetli.. Hala tahammül edebiliyoruz.Tahammülümüz sınırsız..Umman yanında solda sıfır kalır..
 
Nasıl da geçiyor yıllar..Şimdi soluksuz durduğumuz şu an , bir an öyle derinlere daldı ki
düşüncelerimiz.
 
Milli sorunlar, ailevi sorunlar, kişisel sorunlar..
 
Hatırlanan sadece sorunlar, kayıplar, acılar, üzüntüler, yıkıntılar, acı sözler, iftiralar, anlaşmazlıklar..
 
Ölenlerin, öldürülenlerin,gidenlerin , ardından bize kalan sorular, acı tatlı hatıralar
 
Hayhuy içinde geçer zaman dediğin, koşturmacadır hayat, çabadır, emektir, telaştır.
 
Değer yargılarının değiştiğini görürsün için acıyarak.
 
Küçüklerin ne de çabuk büyüdüklerini izlersin. Büyüyen sadece yaşları değildir, düşüncelerinin ve
duygularının da değiştiğine tanık olursun.
 
Nasıl da boş yere üzülmüşsün, canın yanmış , nasıl da boş yere ağlamışsın..Gençliğine verip ,
dudağının ucuyla tebessüm edersin yitip giden insansı duygularına.Nasıl da hoyratça tırpanlanmıştır
yüreciğinin insanlık dolu tarafı..Eline geçen hayal kırıklıkları değiştirir seni, vurdumduymaz mıydın
oysa..Umursamaz mıydın daha önce de böyle..
 
Sadece kendini düşüneceğin aklına gelir miydi? Senin bir zamanlar düşündüğün, değer verdiğin,
derdine ortak olduğun insanların sana yabancılaşacağını tahmin bile edemezdin değil mi?
 
İşte hayattan ders almak diye buna deniyor. Aslında hayat değil bize ders veren ,hayatımıza isteyerek
ya da tesadüfen girmiş , insanlık vasıflarına sahip olduğunu düşündüğümüz insanoğullarının
kıskançlıkları, kibirleri, hırsları, bencillikleri,cahillikleri, kendini bilmezlikleri, adilikleri ki bunların
tümünü yaşayarak öğrenirsin , işte budur asıl ders.
 
Bakalım bu kadar yoğun gündemi olan ve yorucu geçen günlerin ardından millet olarak biz ne ders
alacağız? Asıl soru şu olmalıydı sanırım, ders alabilecek miyiz?
 
Ya da şöyle de diyebilir miyiz?
 
“Ders işliyorlar, sessiz olun..Sadece bakın,görün, izleyin,duyun ama sakın konuşmayın!!”